HDP'li bakanlar, istifalarının ardından basın toplantısı düzenledi. Basın açıklamasın okuyan Konca, kabinede yer alarak AKP'nin savaş politikasını teşhir ettiklerini belirterek, kamuoyunu barışın etrafında kenetlenmeye, demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırdı.
Seçim hükümetinde yer alan ve bugün görevlerinden istifa eden HDP'li Avrupa Birliği Bakanı Ali Haydar Konca ve Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan, Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıya HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de katıldı.
'HALK ÇÖZÜM İSTEDİ, AKP SAVAŞ BAŞLATTI'
Basın açıklamasını okuyan, aynı zamanda Kocaeli Milletvekili olan Konca, AKP'nin savaş konseptine dair değerlendirmelerde bulundu.
Konca, AKP'nin 7 Haziran'daki genel seçimlerde tüm stratejisini HDP'yi baraj altında bırakmak üzerinden hedeflediğini ancak halklardan ders aldığını belirtti. "Saray ve AKP seçim sonuçlarıyla birlikte hezimetle karşılaştılar" diyen Konca, AKP'nin tek başına iktidar olamamasının, ülkede yeni bir kapının aralandığı anlamına geldiğini söyledi. 7 Haziran'da halkların müzakere, uzlaşma, toplumsal barış ve Meclis çatısında sorunların çözümünü istediğini gösterdiğine dikkat çeken Konca, buna rağmen AKP'nin 8 Haziran'dan itibaren savaş ve darbe konseptini devreye koyduğunu belirtti.
"Seçim öncesinde Saray tarafından tekmelenen çözüm masası, seçimden sonra tamamen devrilmiş; '90'lardaki sıkıyönetimi aratan savaş konsepti devreye konulmuştur. Dolmabahçe Mutabakatı ile aralanan barış kapısını AKP kapatmıştır" diye konuşan Konca, AKP'nin Kuzey Kürdistan ve Türkiye kentlerini 'cehenneme' çevirdiğini belirtti.
Konca, "Ülkemiz, onlarca yurttaşımızın yaşamını yitirdiği kanlı girdaba, Saray ve AKP eliyle itilmiştir. Bu süreç yakıcılığıyla sürüyor; Saray ve AKP savaşın boyutlandırılacağı mesajını veriyor" diyerek, aynı zamanda AKP ve Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın anayasayı ihlal ederek defalarca suç işlediklerini vurguladı.
'YOKSUL ÇOCUKLARI SAVAŞA GÖNDERME AHLAKSIZLIĞINI SÜRDÜRÜYORLAR'
Konca, şöyle devam etti: "Saray ve talimatlandırılmış AKP hükümetinin tüm bu uygulamalarına, içeriden ve dışarıdan güçlü itirazlar yükselmiş, Darbe ve Savaş konseptinin uygulamalarına tepkiler Türkiye siyasi tarihinde görülmemiş düzeyde polis ve asker cenazelerine kadar haklı ve güçlü bir şekilde yansımıştır. Saraylarda, köşklerde zevk ve sefa içinde oturup devletin kaynaklarını yağmalayanlar, kendi çocuklarına, yakınlarına çürük raporları alanlar ve bedelli askerlikler yaptıranlar, iktidar savaşının cephelerine yoksul emekçi halk çocuklarını gönderme ahlaksızlığını da pervasızca bugüne kadar sürdürmüşlerdir. Sayısız demokrasi ihlalleri ve suç pratiğinin sahibi olan Saray ve AKP, buna rağmen emrindeki yandaş basın ve susturulmuş yaygın basın aracılığıyla bu tablonun müsebbibi pozisyonundan kaçmak istemiş, ağır tarihi faturayı diğer siyasi partilere havale etmenin gayretine girmiştir. Öyle ki devrilen Çözüm ve Koalisyon Masalarının sorumluluğu tüm halklarımız ve kamuoyu tarafından bilinmesine rağmen, muhatap olan HDP ve diğer muhalefet partilerine mal edilmek istenmiştir."
AKP'nin savaş politikasına karşı çıkmanın, Meclis'e gelen savaş tezkeresine de karşı çıkmayı gerektirdiğini belirten Konca, aynı zamanda seçim hükümetinde meydanın en başta AKP'ye bırakılmasının da doğru olmayacağını vurguladı.
'KABİNEDE SAVAŞI MAHKUM ETTİK'
Konca, bakanlık pozisyonlarıyla üstlendikleri role ilişkin şunları kaydetti:
"Seçim Hükümetine dahiliyetimizi AKP’nin tüm bu darbeci savaş uygulamalarına karşı Kabinede mücadele ve teşhir etme amacımızı, halkımızdan aldığımız %13,1’lik oy ve anayasal gereklilik olarak bugün bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bugüne kadar Kabinede AKP hükümetinin tüm Darbe ve Savaş pratiğine karşı, parti ilkelerimiz ve halkımızın değerleri doğrultusunda karşı koyduk. Müstafi bir hükümetin, seçim kabinesinin iradesini gasp eden savaş tezkeresini gayri hukuki olarak TBMM’ye sevk edilmesine karşı çıktık. Türkiye siyasi tarihinde ilk kez müstafi hükümetin savaş tezkeresine karşı Kabine sıralarından ret oyu çıkardık. Saray’ın ve talimatlı Başbakanın Kürt illerinde yürüttüğü savaşı, Türkiye’nin her tarafına düşen büyük acıyı Kabine üyeleri olarak mahkûm ettik. Barışın sesini hem kabinede, hem de kabine üyesi olarak dünya kamuoyunda duyurmanın gayreti içerisinde olduk. Gever’de, Lice’de, Silvan’da, Sur’da, Silopi’de katliam girişimleri yapılırken, sorumlu siyasileri ve bürokratları yılmadan, üşenmeden uyardık, hukukun baskısı altına almaya çalıştık. Cizre’de sekiz günlük sokağa çıkma yasağı ile, 24 yurttaşımızı katleden anlayışa karşı, katliamcıların yanında değil, ablukayı kırmaya çalışan halkımızın yanında yer aldık. 35 günlük bebeğin derin dondurucuda tutulan cenazesini de, 10 yaşındaki çocuğun keskin nişancılar tarafından katledilmesini de, 7 çocuklu 70 yaşındaki bir ananın devlet kurşunuyla öldürülmesini de hiçbir tereddüte kapılmadan, Kabine üyeleri olarak ülke ve dünya kamuoyuna duyurduk.
Atanmış bir polisin İçişleri Bakanlığı, seçilmiş iradeyi tanımayan bir bürokratın da Şırnak Valiliği yaptığını tüm halklarımıza açık şekilde gösterdik. Yaşanan çatışmalı süreçten dolayı Parti Genel Merkezimize, il-ilçe binalarımıza, halkımızın ev ve işyerlerine karşı yapılan faşist linç saldırılara karşı açık ve net bir tutum sergiledik. Basın kuruluşlarına yapılan baskılara karşı basın özgürlüğünün yanında durduk. Parti çalışanlarımız, il-ilçe eş başkanlarımız ve belediye eş başkanlarımıza yönelik yürütülen siyasi soykırım operasyonlarına karşı durduk ve bu siyasi soykırım operasyonlarını teşhir etmeye çalıştık. Burada daha fazla detaylandıramayacağımız konularda AKP’li Bakanları ilk kez yanı başlarında en güçlü Barış ve Kardeşlik sesini duymak zorunda bıraktık. Kabinenin ülkemizi ve halklarımızı uçuruma sürükleyen politikalarını açık ve net şekilde tüm dünya kamuoyunda teşhir ettik.
Başından beri AKP’nin halkta yaratmaya çalıştığı ‘sandıkla da olsa bunlar gitmez’ algısını Kabine içerisindeki varlığımızla yerle bir ettik. AKP’siz kabine sıralarının mümkün olduğunun umudunu tüm halklarımız nezdinde yeniden yeşerttik. Savaş ve Darbe politikalarını muhalefete yüklemek isteyen AKP anlayışı ve Saray zihniyetini hemen yanı başlarında gözlemleyerek, sorumluluğun kimde olduğunu açık bir şekilde teşhir ettik. Açık ve net şekilde ortaya koyuyoruz ki, Savaşı uygulamaya koyan da siyasete darbe yapan da AKP hükümetinin kendisidir. Tüm baskı ve zor politikalarına katliam uygulamalarına rağmen en büyük korkuyu yaşayan da yine Saray ve AKP’nin kendisidir."
'ADEM-İ MERKEZİYETÇİ YÖNETİM GELİŞTİRİLMELİ'
Konca, halkların karamsarlığa kapılmasına gerek olmadığını, umudu büyüterek AKP’den kurtulmanın mümkün olduğunu ifade ederek, şunları ekledi: "Biz AKP’yi teşhir ettik, AKP’siz seçeneğin yakın olduğunu tüm halklarımıza gösterdik. 90 yıllık inkârcı, imhacı, asimilasyoncu bir anlayışın, büyük bedeller ve tarihi badireler neticesinde yerle bir olduğunu, Kürdün, Alevi’nin, Sosyalistin şahsında tüm ezilen halkların, inançların, kimliklerin ülkenin yönetim süreçlerine kendi kimliğini inkâr etmeden katılabileceğini gösterdik. Bu vesileyle en önemli gündemlerimizden biri olarak tartışılan katı merkeziyetçi bir idari sistemin ülkemizin en temel sorunlarına çözüm üretemediğini, yönetim ve karar süreçlerinde yerel demokrasiyi geliştirecek adem-i merkeziyetçi bir yönetim anlayışının geliştirilmesi gerektiğini bizzat Bakanlar Kurulu’nun içerisinde yer alarak gözlemledik."
Konca, "Geldiğimiz aşamada teşhir olmuş, maskesi düşmüş, gerçek yüzü tüm halklarımız tarafından görülmüş savaştan beslenen, bırakın insan yaşamını Varto örneğinde olduğu gibi mezarlıkları, camii ve cemevlerini harabeye çeviren, bebek ve çocuk katlinibile meşrulaştırmaya çalışan taraflı, bağımlı ve Saray güdümlü AKP’nin seçim hükümetinden çekiliyoruz. İki bakan olarak partimizin yetkili organlarıyla yürüttüğümüz istişare doğrultusunda istifa ettik" açıklamasında bulundu.
'DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE ÇAĞIRIYORUZ'
1 Kasım'daki seçimlere hazırlanacaklarını aktaran Konca, şunları söyledi: "AKP’nin sonunun yaklaştığı bugünlerde halkımızla birlikte yürüttüğümüz mücadele saflarında 1 Kasım seçimlerine hazırlanıyoruz. 7 Haziran’da Başkan yaptırmadığımızı, 1 Kasım’da tekrar Başkan yaptırmayacağız. 7 Haziran’da iktidarını sarstığımız AKP zihniyetini 1 Kasım’da iktidardan alacağız. Tüm halkımızı ve demokratik kamuoyunu Barışın etrafında kenetlenmeye, demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz."
'VARTO'DA CAMİ, CEM EVİ VE MEZARLIK BOMBALANDI'
Toplantının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Konca, Bakanlar Kurulu toplantısında istifa gerekçelerini özet olarak sunduklarını bildirdi. Konca, memleketi Varto'da cem evinin, caminin ve mezarlıkların bombalandığına dikkat çekti.
Cizre'deki sivil katliamın da Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme geldiğini kaydeden HDP'li Ali Haydar Konca, İçişleri Bakanı ve valinin Cizre'de krizi yönetemediğini, ölümlerin engellenmesinin mümkün olduğunu ancak bunun yapılmadığını söylediğini aktardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder