Rojava devrimini savunurken ölümsüzleşti ve 27 yaşında kaldı.
Kasım ayında Kobane'ye geçen Aziz Güler, Rojava'daki adıyla "Rasih Kurtuluş", Birleşik Özgürlük Güçleri'nin saflarında faşist dinci DAİŞ çetelerine karşı savaşıyordu.
BÖG Rojava Karargah Komutanı olan Güler'i Devrimci Parti'den yoldaşları Aylin Mert, Ufuk Göllü, Birtekin İnce, Eren Yiğit ve Özbey Türk, Aziz Güler'i anlattı, anılarını paylaştı.
GEZİ'DEN ROJAVA KÖPRÜ OLDU
2007 yılından bu yana da devrimci mücadelenin içinde olan Güler, Kurtuluş Yolunda DevGenç'ten Genç-Sen'e, SDP'ye bir çok çalışma alanında yer aldı. 1 Mayıs, TEKEL direnişi, IMF ve NATO karşıtı eylemlere katıldı. Ayrıca Gezi direnişinin de aktif olarak katılımcılarından oldu. Bu nedenle Gezi'nin ardından hakkında dava açıldı.
Yoldaşlarına kalan Aziz Güler, adı gibi güler yüzlü, güçlü, çevresine güven veren, insanlara güvenen, başkalarının derdini kendine dert edinen, sorunları çözme gücüne sahip, şarkı söylemeyi seven, Metin Kemal Kahraman'ın Hala Bere'sini çok seven ve de söylemeyi seven, eğlenmeyi bilen, Ankara'daki ağır siyasi toplantıların ardından bile Kurtuluş Parkı'na giderek çocuk parkında oyun oynayan biri. Özetle, hayatı sevdiği için mücadele etmeyi seçmiş bir devrimci.
Aziz Güler, tüm biriktirdikleriyle birlikte Rojava devriminin çağrısına uyarak Kasım ayında yüzünü devrimin topraklarına çevirdi ve Kobane'ye gitti. Böylece Haziran Ayaklanması'ndan Rojava devrimine bir köprü oldu.
'KOBANE'YE GİTMEK AZİZ İÇİN DOĞAL BİR ADIM'
Gitmeden iki gün önce Birtekin İnce, O'nu evinde ağırlamış: "Gitmeden iki gün önce benim evimde kalmıştı. Ancak gideceğini bilmiyordum. Fakat Kobane üzerine konuşmuştuk ve mutlaka gidilmesi gerektiğini söylüyordu. Duygusu kesinlikle Kobane'de savaşılması yönündeydi. O gece Aziz yine güldü. Güldük, eğlendik, çayımızı içtik, sohbetimizi yaptık. Aziz yine Metin Kemal Kahraman'dan Hala Bere'yi söyledi. Aziz, Zazaca bilmezdi."
Araya Aylin Mert giriyor. Gülümseyerek anlatıyor: "Zazaca bilmezdi ama bildiğini sanırdı. Müthiş bir şarkı hafızası vardı. Bir şarkıyı yarıda kesince kızardı. O şarkı illa sonuna kadar söylenecek. Bütün sözlerini bilen de O olurdu. Söylerdi. Fena da söylemezdi."
Gülümsüyoruz hep birlikte. Bir şehidi gülümseyerek anmak güzel ve havanın ağırlığını dağıtıyor biraz.
Ufuk Göllü, Kobane savunmasını hatırlatıyor, "Türkiye devrimci hareketini etkiledi" diyor ve ekliyor: "Aziz bütün siyasal birikimi ile Kobane'ye gitmeseydi kendiyle çelişirdi. Kobane'ye gitmek Aziz için doğal bir adım."
Aziz'in odasındayız. Sade bir oda. Bir çalışma masası, bir yatak, bir elbise dolabı ve bir de kitaplık. Ev taziye nedeniyle gelenlerle dolu. Yoldaşları ailenin yanında.
'İNSANLARIN DERDİNİ KENDİNE DERT EDİNDİ'
Aylin Mert, Aziz'in liseden arkadaşı. Vefa Lisesi'nde birlikte okumuşlar. Anlattı yoldaşını: "Liseden bu yana Aziz'i Aziz yapan özelliklerden biri düzenin dayattığı bencilliğin karşısında başkalarının derdini kendine dert etmesiydi. Lisede de öyleydi. Arkadaşlarımızın çoğu, devrimci değildi. Ancak Aziz herkesi çok severdi. İki gündür, okul arkadaşlarından öğretmenlerine çok insan arayıp sordu. İnsanların derdini kendine dert ederdi. Kobane'ye gidişi de böyle bir şeydi. Aziz, sert devrimci tipolojisini de kıran biriydi. 'Sosyalizmin güler yüzü' diye espri de yapardık. Aziz'i tanıyan herkes, 32 dişiyle gülüşünü hatırlar. Son fotoğrafını çektirirken, kesin orada da gülmüştür ve kendine 'Biraz sert durayım' demiştir."
'AZİZ HEP GÜLDÜ'
Özbey Türk'ün Aziz'i anlatırken, güçlü kişiliğine dikkat çekiyor ve ekliyor: "O'nun yanındayken yapılamayacak bir şey yok gibi hissederdiniz. Sistemle bağlarını da koparmış biriydi. Özgürdü. Yapamayacağı bir şey yok gibiydi."
Birtekin İnce, 2008 yılından bu yana Aziz'i tanıyor. İlk zamanları, "Hayatı, birbirimizi, üniversiteyi tanıdığımız toy dönemlerimizde biz yanyana geldik" diye tanımlıyor. Ardından anlatıyor: "Aziz, başka bir insandı. Başkalığı da şuydu: Aziz gülerdi hep. Aziz güldü hep. Soyadı gibiydi. En gergin ortamlarda bile Aziz gülünecek bir şey buldu. Herşeye bir çözümü vardı Aziz'in. Aziz gülerek, yaşadığımız zorlukları da aştırıyordu bize. Özgün bir kişiliği vardı. Aziz ile gerginlik yaşayamazdın. Aziz'le bir sorunu çözmek için oturursun. Herkes Aziz'in bu yapısını biliyor ve bütün devrimci örgütler Aziz'i bugün sahipleniyor. Aziz'i tanıyan herkes der ki; Aziz candır. Sadece biz yoldaşları değil, akrabaları da O'nu gülüşü, o güzel kirpikleri ile anıyor. Aziz'in bir farklılığı vardı ve o farklılığı O'nu, hepimizden önce Rojava'ya attı. Hayatı sevdiği için savaştı Aziz."
Ufuk Göllü, 2011 yılından tanıyor ve ilk karşılaştıkları anı anlatıyor: "Zambak Sokak'ta parti ile gençliğin ortak kullandığı bir büro vardı. İlk orada karşılaştık Aziz'le. Gençlik mücadelesi üzerine uzun uzun konuştuk. Bendeki ilk yarattığı izlenim de güleryüzlülüğüydü. Gençlik çalışmasının ardından İzmir'de parti çalışması yürüttü. Gezi'den sonra İzmir'de Göztepespor gibi taraftar gruplarının örgütlenmesi üzerinde kafa yordu. Etki bırakmış ki, İzmir'deki taziyeyi Göztepespor taraftarları da ziyaret etti."
'CANIN SIKILDIĞINDA AZİZ İLK GİDİLECEK İNSANDI'
2010 yılından bu yana Aziz Güler'i tanıyan Eren Yiğit'in tanımı, "Canın sıkıldığında, sorun yaşadığında Aziz ilk gidilecek insandı" oluyor. Kobane'ye gidişi için ise "Dönemin koşullarını gören ve ona uygun politik hattı çizen bir devrimci olduğunu gösterdi" diyor ve ekliyor: "Aziz'in birleştirici özelliği sadece kendi partisi, yoldaşları arasında değildi, bütün bir sosyalist hareketin içinde de vardı. Yoldaşları ile kurduğu ilişkileri tüm devrimcilerle kurma isterdi."
Aziz Güler, geride kalanların hayatından neler eksiltti?
Yanıtlanması zor bir soru.
Devrimci gençler yanıtlamaya çalıştı.
Özbey Türk: "Aziz hayatı kolaylaştırırdı. Güven verirdi ve güvenirdi. O sonsuz bir ilişki yaratırdı aramızda. Mücadeleyi, hayatı zevkli hale getirirdi. Aziz yanınızda olmasa bile onun varlığını bilmek içinizi rahatlatırdı. Ben böyle bir yoldaşı kaybettim. Aslında kardeşimi kaybettim."
Aylin Mert: "İlk duyduğumda bütün o çocukluğum kaybolmuş gibi hissettim. Sonra düşündükçe... Başka bir devrimci süreç yaşıyoruz. Aslında o çocukluğu ile birlikte öncüleşen arkadaşlarımızdan. Nejat'ın Neverland'e gitmesi gibi. Çok büyük bir değer kazandırdılar. Şimdi 'Acaba bu kadar büyük bir yükle nasıl yaşayacağız' diye soruyoruz. Yaşamak zor ama onların bize bıraktığı gururla devam etmek gibi bir sorumluluk var üzerimizde."
Birtekin İnce: "Aziz 10 aydır yoktu, sesini duyamıyordum, yüzünü göremiyordum. Uzaktaydı. Ama şimdiki duygusu biraz daha boşluk duygusu. Sonu olmayan bir boşluğa atılmış gibi hissediyorum. Aziz'in en önemli özelliklerinden biri de insana güvenmesiydi. İnsan hayatta, kendine güvenenler azaldıkça boşluğa düşer. İnsanı, ona güvenen insanlar ayakta tutar. Benim böyle bir yoldaşım gitti. Bana inanan, bana güvenen biri gitti. O boşluk hiçbir zaman dolmayacak."
TOPLANTI SONRASINDA KURTULUŞ PARKI'NDA OYNAYAN BİR DEVRİMCİ
Aziz Güler, yoldaşlarının anlatımına bakılırsa, gerçekten de içindeki çocuğu yaşatmayı bilmiş bir devrimci.
Birtekin Yiğit ve Aylin Mert anlatıyor: "Ankara'daki toplantılardan sonra Kurtuluş Parkı'na gidip oyuncaklarda oynardık. Bunu Aziz isterdi. Otobüsler kalkmadan Kurtuluş Parkı'na gidelim, diye organizasyon yapardı. İriydi, oyuncaklarda savururdu hepimizi. Biraz da savurmak için götürürdü galiba. Aziz öyleydi. Aziz candı."
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder