Türk savaş uçakları beş altı gündür aralıksız Medya Savunma Alanlarını
bombalıyor. AKP hükümeti ve yandaşları televizyonlarda, gazetelerde
bombardımanı öve öve bitiremiyorlar. ‘’Vurun vurun’’ tezahüratları arasında
toplumu infialle sürüklüyorlar.
Ekranlarda bombardıman görüntüleri, Medya Savunma Alanları’nın haritalarını
göstererek hayali zaferler ilan eden güruh, Kürtlerin parçalanmış ölülerine,
yanan ormanlarına çılgınca alkış tutup seviniyorlar.
Oysa ortada sevinecek bir durum olmadığı gibi üzülecek ve utanç duyulacak
olan; iktidar ve bir kaç kuruş için insanlıktan çıkmış olanların içine düştüğü
kepazeliktir, alçaklıktır. Ölüm ve kan üzerinden nasıl bir gelecek inşa
edilecek?
Akıl alır gibi değil. Dağa taşa, sivil yerleşim yerlerine, gerilla
alanlarına yüzlerce uçaktan tonlarca bomba bırakmanın Türkiye’nin barışıyla
nasıl bir ilişkisi var?
Kaldı ki bombardımanın bir çözüm olmadığı 1983 yılından bugüne kadar
sürdürülen hava saldırılarından, düzenlenen yirminin üzerinden kara
operasyonundan biliyoruz. Denenmiş ancak sonuç alınmamış politikalar da ısrar
etmek manasız ve zaman kaybından başka bir şey değildir. İnsan öldürerek hangi
mesele çözülmüştür.
Ayrıca bombardımanın bir fayda sağlamayacağı ancak Türkiye’ye zarar
vereceğini aklı başında olan herkes kabul ediyor. Zira Medya Savunma
Alanlarını bombalamanın hükümet ve Erdoğan için ağır bir bedeli olacağı
açıktır.
Medya Savunma Alanlarında konuştuğum KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa
Karasu, kendilerine yönelik saldırıları darbe ve savaş ilanı olarak gördüklerini
söyledi. Sayın Karasu, ‘’Medya Savunma Alanlarına yapılan bombardıman, Türkiye
ve Kuzey Kürdistan’da sürdürülen siyasi soykırım operasyonları, Rojava’ya
yönelik artan saldırganlık Kürtlere karşı ilan edilmiş topyekün bir savaştır.
DAİŞ bahane edilerek Kürtlere karşı savaş ilan edilmiştir’’ diye konuştu.
Kandil’de saldırılar DAİŞ’e destek olarak algılanıyor ve uluslararası
güçlerin Türkiye’nin oyununa gelmemesi çağrısında bulunuluyor. Türkiye’nin DAİŞ
ile olan stratejik ortaklığı, DAİŞ karşıtı koalisyon içinde takındığı tavır
buna örnek gösteriliyor.
AKP HİÇBİR ZAMAN ÇÖZÜME GELMEDİ
Kürt sorununun çözümünü hatırlattığımda ise sayın Karasu şunları dile
getirdi: ‘’AKP çözümden sadece ateşkesin sürmesini anlıyor. Hiçbir zaman çözüme
gelmedi. Bizim amacımız AKP’yi çözüme çekmekti. Ancak onlar hep oyaladı. Gerçek
çözüm 28 Şubat mutabakatıdır. Ona da Erdoğan ‘yok’ demiştir ve savaş ilan
etmiştir.”
Tespit böyle olduğu zaman elbette bunun karşılığı da olacaktır. Erdoğan
Türkiye’yi evini idare ettiği gibi yönetiyor. Ancak PKK’nin buna izin
vermeyeceğini kulağına küpe yapması ve unutmaması kendisinin faydasınadır.
PKK’yi yok saymak, gücünü küçümsemek AKP hükümeti ve Erdoğan için siyasi
intihardır. Nasıl bir akıl tutulması ki tutuklamalar ve bombardımanlarla PKK’yi
yeneceğini sanıyor. Sanki geçmişte ‘Entegre Strateji’ adı altında siyasi
soykırım operasyonları, Sri Lanka modeli ile gerilla alanlarına saldırılar
yapılmamış. Hepsi de fazlasıyla denenmiş ve sonuç alınmamıştır. Halen Kürt
öldürerek sonuç almak isteyen bir kafanın Türkiye’yi yönetiyor olması bir
felakettir.
MEDYANIN KOPARTTIĞI GÜRÜLTÜYE ALDANMAYIN
Bombardımanın Medya Savunma Alanlarına etkilerinin abartılı gibi olmadığını
bildirmekte fayda var. Kendi adıma gözlemlerimi şöyle sıralayabilirim.
Kimsenin endişe etmesine gerek yok. KCK süreci kontrollü yönetiyor ve
bombardımanın hiçbir etkisi yok. Üzücü olan sayıları azda olsa can kayıplarının
yaşanıyor olmasıdır, sivillerin zarar görmesidir. Medyada kopartılan gürültüye
kimsenin aldanmaması gerekiyor. TV ekranlarında söylenenler, gazete köşelerinde
yazılanların tamamı yalandır. Bombardımanla birlikte özgür Kürt medyası dışında
hiçbir gazeteci Medya Savunma Alanlarına gelmemiştir. MİT, AKP’nin psikolojik
savaş karargâhlarında hazırlanan ve medyaya servis edilen haberler gerçek
dışıdır. Medya Savunma Alanlarında hayat devam ediyor. Gerçekleri öğrenmek
isteyen gazeteciler varsa buyursun gelsinler yaşananları yerinde görsünler.
Vicdan da, ahlak da, basın yayın etiği de bunu gerektirir. Korkmasınlar, Kürt
gerillaları, Kürt halkı gelenlerin can-mal güvenliği korur, misafir
edeceklerine eminim.
‘AKP SAVAŞ İLANINI YENİLEMİŞTİR’
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Rıza Altun ise saldırıların seçim öncesi
başladığına dikkat çekerek şunları söylüyor: ‘’Çözüm sürecini Önderliğimiz
başlattı. Ancak karşı taraf hiçbir zaman samimi davranmadı. Sürekli süreci
zehirleyecek adımlar attı. Seçim öncesi bizi savaşın içine çekecek saldırılarda
bulundu. Ağrı, Ankara, Adana-Mersin saldırıları, son olarak Amed katliamı
bunlardan sadece bazılarıydı. Aslında bize karşı savaşı seçim öncesi ilan etti.
Seçim sonrası ise Önderliğimize tecrit uygulayarak, Rojava’ya saldırarak, Suruç
katliamını yaparak, son olarak gerilla alanlarını bombalayarak savaş ilanını
yenilemiştir.’’
Hükümet PKK’ye karşı neden savaş ilan etti sorusuna ise; “Birçok nedenin
yanında asıl nedenin Erdoğan’ın 7 Haziran seçim sonuçlarını kabul etmemesi ve
iktidarı bırakmak istememesi olarak açıklıyorlar. Erdoğan, Kürtlere savaş ilan
ederek erken seçime gitmek ve tek başına AKP iktidarı çıkartmak istiyor. Kendi
kişisel geleceği için ülkeyi felakete, ateşe atıyor” diye cevap veriyor.
‘DİRENECEĞİZ BOYUN EĞMEYECEĞİZ’
Peki ne yapacaksınız diye sorduğumda Sayın Karasu şunları söyledi:
‘’40 yılık mücadele deneğimi olan bir hareketiz. Bugüne kadar ne yaptığımız
ortadadır. Direneceğiz ve boyun eğmeyeceğiz. Halkımıza çağrımız şudur:
Saldırılar büyüktür. Saldırılar karşısında halkın serhildana kalması çağrısında
bulunuyoruz. Yine demokrasi güçlerine mücadeleyi, direnişi büyütme çağrısı
yapıyoruz.’’
Sayın Altun ise bombardımana değinerek ‘’beyhude çaba’’ diyor. 1983 yılında
bugüne kadar Medya Savunma Alanları bombalanıyor. Peki ne oldu? her defasında
‘kökünü kazıdık’, sonlarını getirdik’, ‘bitirdik’ diyorlar. Bitenler kendileri
oldu. Kenan Evren’in sonunu gördünüz, kepaze oldu. Süleyman Demirel, Tansu
Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit bunlarda sadece bazılarıdır. Kaç
Genelkurmay Başkanı geldi gitti. Bu defada sonuç değişmeyecek biten Erdoğan ve
temsil ettiği zihniyet olacak.
Sonuç olarak, Kürtlere karşı ilan edilen savaş, Erdoğan ve çıkar
çevrelerinin savaşıdır. Kürtler bu büyük saldırılar karşısında sert bir
mücadele dönemine giriyor. KCK yetkilileri meşruiyeti olmayan AKP hükümetinin
bu savaşı da kaybedeceğinden eminler. KCK’nin mücadeleyi büyüteceğiz, direnişi
yükselteceğiz sözü neler yapacaklarını anlatmaya yetiyor. Mücadelenin,
direnişin bundan sonra kentlerde kasabalarda, köylerde süreceğini
söyleyebiliriz.
Peki savaşı önlemek için bir çıkış var mı?
Kandil’de edindiğim izlenime göre çıkış AKP’nin, Erdoğan’ın iktidardan
düşmesi, saldırıların, tutuklamaların durdurulması, Sayın Öcalan’ın
özgürlüğünün sağlanması, Dolmabahçe mutabakatının hayata geçirilmesi ve
demokrasinin inşa edilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder