HDP, HDK, DTK ve DBP heyeti, Güney Kürdistan'daki temaslarının ardından basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Yüksekdağ, AKP ve Erdoğan'ın savaş politikasında ısrar ettiğini, oysa KCK'nin çözümden yana tutumunun iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Güney Kürdistan'da iki günlük temaslarda bulunarak, Süleymaniye ve Hewler'de siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle görüşen HDP, HDK, DTK ve DBP heyeti Türkiye'ye döndükten sonra HDP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDK Eşsözcüsü ve HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ve DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek katıldı.
Yüksekdağ, toplantıdaki konuşmasında, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Parlamentosu'nda grubu bulunan partilerle görüşme gerçekleştirdiklerini aktararak, bu gezinin de uzun bir süredir başlattıkları diplomasi çalışmalarının bir parçası olduğunu ifade etti.
'AKP-SARAY ÇATIŞMAYI TIRMANDIRIYOR'
Yüksekdağ, şunları ifade etti: "Bu bölge gezisini diğerlerinden farklı kılan başka bir gerçekliği vardı. Biliyorsunuz, Türkiye geride bıraktığımız aylar boyunca çok yoğun ve çok ağır günler yaşıyor. Savaşın ve çatışmanın tırmandırıldığı ve bütün Türkiye toplumun çok ciddi bir gelirim sürüklendiği bir süreci yaşıyoruz. Barışın kalıcılaşması anlamında HDP olarak yürüttüğümüz onca çalışmaya rağmen siyasi iktidar tarafından saray merkezli başlatılan çatışma süreci gittikçe tırmandırılıyor. Türkiye'de böyle bir çatışma ve gerilim ortamının yaşanması bölgedeki diğer siyasal dinamiklerden bağımsız değildir. Türkiye barışı sorunu bir anlamda aynı zaman bölge barışı demektir. Bölgedeki bütün halk güçlerinin dahil olması gereken ortaklaşa yürütülmesi gereken bir mücadeleyi tanımlar. Türkiye uzun bir dönemden bu yana barışını elde etmek için mücadele ediyor. Bizlerin karşısına dikilen gerilim siyasetine rağmen Türkiye halkları barışı istiyor ve barışı elde etmek için de mücadeleci bir duruş ortaya koyuyor. Bu istek şüphesiz bütün bölgedeki demokrasi güçleriyle birlikte yürütülmesi ve ele alınması gereken bir süreçtir. Bizler o nedenle Türkiye barışının bölgesel bir barıştan ayrı ele almıyoruz."
Yüksekdağ, DAİŞ çetelerinin bütün bölge halkları için büyük bir kabusa dönüştürülmesinin, yürütülen barış mücadelesinin ortaklaştırılması ihtiyacını doğurduğuna işaret ederek, ziyaretlerinin de bölgesel demokrasi mücadelesinin nasıl ortak bir hattan yürütülebileceğini el aldıklarını belirtti.
'YENİ ZİYARETLER OLACAK'
Bu kapsamda gruplar arası ortak parlamento heyetlerinin oluşturulması ve bunların bütün bir dönem boyunca ara görüşmeler ve sürekli istişare içerisinde olması, bölgesel gündemleri ve süreçleri iş birliği ve iletişim yürütmesi yönünde bir perspektif birliğine ulaştıkları bilgisini veren Yüksekdağ, bundan sonraki temaslarının merkezi düzeyde heyetler sınırlı kalmayacağını söyledi. Aynı zamanda başka heyetlerin oluşturulan grupların ortak çalışma yürütüleceğini ifade eden Yüksekdağ, ziyaretin bölgesel çalışmanın ilk aşaması olduğunu ifade ederek, önümüzdeki süreçte yeni ziyaretlerin de olacağını açıkladı.
Yüksekdağ, "Türkiye'de barışın bölgede barış demek olduğunu bunun da dünya barışı anlamına geldiğini düşünürsek, bu da bir bölge gündemidir. Türkiye ve bölge barışının sağlanması dünya barışının sağlanması görevidir. Gezi kapsamında seçim sürecinin ihtiyaçlarını ve sorunları da gündeme getirdik. Aynı zamanda kısa bir süre önce yaptığımız HDP temsilciliğinin çalışma planını da ele aldık. Bölgede gerek partimizin siyasi çalışması gerekse de seçim çalışmasını yürütecek kitlemizle çeşitli toplantılar gerçekleştirdik. Yaklaşık 30 bin seçmenimiz bulunuyor o bölgede. 1 Kasım için onların oy vermeye yönlendirilmesi çalışmalarını da masaya yatırdık" şeklinde konuştu.
Temaslarında bölgedeki DAİŞ tehdidine karşı kendileriyle birlikte hareket etmek, barış ve demokrasiyi inşa etmek konusunda da kararlı bir duruş sergilendiği belirten Yüksekdağ, ardından basın mensuplarının güncel gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.
'KANDİL'E GİTME KOŞULLARI YOKTU'
Heyetin Kandil'de KCK yöneticileriyle bir görüşme gerçekleştirip gerçekleştirmediğine dair yöneltilen soruya Yüksekdağ, şu yanıtı verdi: "Kandil'e gitmedik. Kandil'e gitmeyeceğimizi ilk heyet toplantısında da ifade etmiştik. Kandil'e gitme koşulları da yoktu. Bugün Kandil dediğiniz yer sürekli bombardıman altındaki bir coğrafyadır. Siyasi muhataplık temelinde bir görüşme gerçekleştirmenin asgari güvenlik koşulları dahil yoktur. Bu nedenle Kandil'e gitme üzerine bir plan yapmanın da zemini yoktur. Hatta Kandil'e gittiler şeklinde haberler yapılıyor. Dil ağrıyan dişe gidermiş. Bütün kamuoyu bütün siyasi mekanizmalar, giderek artan savaşın çözümüne odaklanmış durumda ve bu savaşın taraflardan birisinin bu süreçte yapacağı bir açıklama çatışmasızlığın önünü açacağı bakımında belirleyici bir yerde duruyor. O nedenle dikkatler bu noktaya yönelmiş durumda. Beklenti daha çok buraya evirilmiş durumda. Bugünkü koşullar içerisinde Kandil'le bir görüşmeye bir siyasi bağın kurulması ihtiyacıdır."
Yüksekdağ, Kandil'e heyetlerinin gidiş gelişinin niçin kesildiğinin ve neden böyle bir bağ atıldı sorusunun sorulması gerektiğini söyleyerek, "Kandil'e HDP heyeti gitmiyor evet çünkü siyasi iktidar savaşa karar verdi ve bütün köprüleri, bütün iletişim köprülerini attı. Bütün köprüler yıkıldı. Kandil'e heyetin gidememeye başladığı tarih çözüm sürecinin saray tarafından raf kaldırıldığı tarihtir. Çözüm süreci ne zaman siyasi iktidar tarafından iktidar hevesiyle rafa kaldırıldı o günden bu yana taraflar arasındaki bütün iletişimde kesilmiş durumda" dedi.
'SİYASİ İKTİDAR KCK'NİN YAKLAŞIMINI İYİ DEĞERLENDİRMELİ'
Yüksekdağ, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu'nun açıklamasına ilişkin şunları kaydetti: "Artık tek bir merkezin üzerinden değil bütün muhatapları kapsayacak ve savaşın ortadan kaldırılmasını hedefleyecek bir iradeye ihtiyaç var. Karşılılık silahların susmasının güvencesini vermek gerekiyor. 30 yıl boyunca denenmiş süreci bir film gibi yeniden izliyoruz. Türkiye iki yıl boyunca rahattı cenazeler gelmiyordu. Ölümler bu düzeyde yaşanmıyordu. İki yılın ardından herkes şu soruyu sordu; 'Ne oldu da bir kabusun içinde bulduk kendimizi?' bu kabusun nedeni iktidar hırsıdır. Bu düzeyde bir çatışmanın içinden çatışmayı sürdürerek çıkmanın yolu yoktur. Yeniden diyalog yoluna dönülmelidir. Taraflardan biri 'Gerilim düşerse, öldürerek imha ederek çözme yaklaşımını sürdürmekten vazgeçerse ben konuşmaya hazırım' diyor. Bunu siyasi iktidarın çok iyi değerlendirmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
IRKÇI YÜRÜYÜŞ HAZIRLIĞINA TEPKİ
Yüksekdağ, 28 Şubat sürecinde rol alan STÖ'lerin ırkçılığı teşvik edeceği kaygısına yol açan ve yarın gerçekleştirilecek bayrak asma ve yürüyüşüne ilişkin bir soru üzerine, bu yürüyüşün amacının bayrağa sahip çıkma hareketi olmadığını düşündüklerini ve bunu eleştirdiklerini söyledi. Yüksekdağ, "Bayrağı ırkçılığa alet etmesinler" diyerek, sürdürdüğü konuşmasında "Partimizin önündeki Türk bayrağına da saldırdılar. Biz perşembe günü düzenlenen yürüyüşün amacının, gayesinin bayrağın temsil ettiği kutsiyete sahip çıkma hareketi olduğunu düşünmüyoruz. Eleştirdiğimiz şey budur" dedi.
Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Kimse Türk bayrağını, ırkçı kafatasçı savaş yanlısı emellerine alet etmeye kalkmasın. Yürüyüşlerde bayrağın gölgesine sığınarak faşizm yapmasın. O bayrağın alında Kızılında Kürt'ün Türk'ün de Laz'ın da Çerkes'in de kanı var. O bayrağın kızılı oradan gelmiş. Kızılını gölgesini Türkçülüklerine, faşizmlerine alet etmeye kalkmasınlar. Biz buna itiraz ediyoruz, ederiz. O bayrakta Kürt'ün kanı var, Türk'ün olduğu kadar. Arap'ın, Laz'ın, Pomak'ın, Gürcü'nün, Türkiye'nin bugünkü birliğini oluşturan bütün halkların kanı var. Bu halkların kanının oluşturduğu bayrağı bir ulus adına başka bir ulusa karşı kimse kullanamaz. Biz o nedenle bu süreç içerisinde bu ırkçı faşist yürüyüşler ve linç hareketleri esnasında Türk bayrağının kullanılmasını, bayrağın kutsiyetine hakaret olarak görüyoruz. Halklara karşı yapılan en büyük hakaret olarak görüyoruz."
Yüksekdağ, kendilerinin her iki taraftan da ölümlerin olmamasını istediklerini söyleyerek, söz konusu yürüyüşü gerçekleştirecek olanların her türlü saldırıya karşı tutum alıp almayacağını sordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder