15 Eylül 2015 Salı

Hukukçular: Sonuna kadar Kürt halkının yanında olacağız

Devrimci hukuk örgütleri, Cizre halkına yönelik yapılan devlet terörünü protesto etmek ve yalnız olmadıklarının mesajını vermek için Tünel’den Galatasaray Meydanı’na yapmak istedikleri yürüyüş polis tarafından engellendi. Bu keyfi ve hukuksuz engellemeye karşı iki saat oturma eylemi gerçekleştiren hukukçular, faşizme ve diktatörlük karşısında diz çökmeyeceklerini vurguladı.


Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlükçü Demokrat Avukatlar (ÖDA), Birleşik Haziran Hareketi Hukukçuları (BHHH), Halkevleri Hukuk Dairesi (HHD), Çağdaş Avukatlar Grubu (ÇAG), Demokrasi İçin Hukukçulardan (DİH) oluşan hukuk örgütlerinin Cizre halkıyla dayanışmak için Tünel’den Galatasaray Meydanı’na yapmak istedikleri cüppeli yürüyüş polis tarafından engellendi. İstanbul Valiliğinin bu keyfi ve hukuksuz engellemesine karşı “Savaşı, katliamları, diktatörlüğü durduracağız. Yaşasın hakların kardeşliği” yazılı pankartını açan avukatlar, oturma eylemi yaptı. Avukatlar, hep bir ağızdan attıkları ,“Cizre yalnız değildir”, “Bijî berxwedana Cizîrê”, “Kürt halkına imha dayatılamaz”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz”, “Bijî aşitî, yaşasın barış” sloganlarıyla, faşizmin karşısında diz çökmeyeceklerini ve katledilen Kürt halkının haklarını sonuna kadar yanında olacaklarını vurguladılar. Avukatlar, polis ablukasına ıslık, alkış ve zılgıtlarla protesto ederken, geçen Cuma günü incelemelerde bulunmak için Cizre giden avukatlar, orada tanık oldukları genel durumu paylaştı. İlk sözü ÇHD avukatlarından Murat Çelik aldı.
KÜRT HALKI DİMDİK AYAKTA
Cizre’de büyük bir katliama tanık olduklarına işaret ederek sözlerine başlayan Çelik, ancak her türlü işkence ve katliama karşı Kürt halkının dimdik ayakta gördüklerini vurguladı. Cizre’deki katliamının özellikle Nur, Cudi ve Yafes isimli üç mahallede yoğunlaştığını belirten Çelik şunları söyledi: “Nur ve Yafes mahallelerinde bir bombanın atılmadığı, tek bir kurşunun sıkılmadığı ev kalmamıştı. Evlerin büyük bir kısmı yanmıştı. Buradan belki çok iyi anlamıyoruz ama orada her bir odada 15-20 insanımız kalıyordu. İnsanlarımız günlerce aç ve susuz bir şekilde Cizre’de evlerinde hapsolmuştu. Bir anne orada yaşanan zulmü, ‘Oğlum çok kan kaybediyordu. Üç, dört defa müdahale etmeye çalıştım ama keskin nişancılar her kımıldadığımızda bize ateş açıyorlardı. Saatlerce müdahale edemedim. Oğlum gözlerimin önünde göçüp gitti’ sözleriyle anlattı. Acılı anne ambulansın gelmesi için yetkilerle tartışırken, başına barışı simgeleyen beyaz tülbent takan dört kadının da keskin nişancılar tarafından vurulduğuna şahit olduğunu bize aktardı.”
1990’LARDA ŞIRNAK’I KANA BULAYAN ÖZEL HAREKATÇILAR İŞ BAŞINDA
1990’lı yıllarda Şırnak İdil ve Cizre’de yaşanan katliamlara bizzat tanık olan bir avukat olarak, bugün Cizre’de yaşananların arasında büyük bir fark olduğunu belirten Çelik, “90’lı yıllarda gözlemlediğimiz olaylardan farklı olarak, Kürt halkının büyük bir örgütlülük içinde direndiği, üzerine kurşun, bomba da atılsa bu vahşete karşı onurlu ve dik bir duruş sergilediğini” dedi.
Cizre halkının anlattığı önemli bir hususa da dikkat çeken Çelik, bir çok anlatımda, bu vahşete imza atan ve polis diye bilinen şahıslarının aslında 90- 91 yıllarında çoğunun aralarında Arapça konuştuğu, sakal ile dolaştıkların başka anlatımda ise Cizre’de İdil’de görev yapan özel harekatçılar olduğunu söylediklerini aktardı. Çelik, “Halk bize bu özel harekatçıların yaş ortalamasının 40-45 arasında olduğunu, eskiden bu bölgede özel harekat olarak görev yapan polislerden başkası olmadığını vurguladı. Bu özel harekatçıların IŞİD gibi sakal bıraktıklarını ve kendi aralarında Arapça konuştuklarını da söylediler. Halk bu şahısların gerçekten polis olduklarına inanmıyordu, bunların polis ile birlikte hareket eden IŞİD’çiler olduklarına dair kuşkuları vardı. Ama tüm bu vahşete rağmen 9 gün boyunca hem mahallelerini hem de kendilerini korumayarak özel harekatçıların mahallelere girmelerine engel oldular” diye konuştu.
DEVLET CİZRE’DE CANLI CANSIZ HER ŞEYİ HEDEF ALDI
Murat Çelik’in ardından Cizre’de incelemelerde bulunan Özgürlükçü Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Avukat Banu Özgüven sözü aldı. Cizre halkıyla dayanışmak için ülkenin dört bir yanından 350 avukat olarak yola çıktıklarını belirten Günveren, uçakla indikleri Mardin’den itibaren asker ve polis ablukalarıyla karşı karşıya kaldıklarını aktardı. Günveren yaşananları şöyle anlattı: “Mardin Midyat’a vardığımızda asker ve polisler önümüzü kesti. Midyat’ta yol kesmek demek, sadece Cizre’nin değil Şırnak’ın bir bütün olarak ulaşıma, iletişime kapatılması demek. Biz oradan itibaren Cizre’nin nasıl bir ablukaya alındığını anlamaya başladık. Bu barikatları dağlardan, kırlardan yürüyerek aştık. Bizim İdil’e ulaştığımız ertesi günü Cizre üzerindeki yasak kaldırıldı. Bu kadar büyük bir vahşetle inanın ki karşılaşmamıştır. Gördüğümüz manzara askerlerin, polislerin bir bütün olarak tüm halkı evlerinde hapsedip, onları katletmesiydi. Öyle ki 7’den 70’e sokağa çıkan çıkmayan herkes keskin nişancıların hedefiydi. Yetmemiş tüm evler, araçlar, hayvanlar, canlı cansız ne varsa hepsi yaylım ateşinin hedefi olmuştu. Türk devletinin tüm silah çeşitlerini Cizre halkı üzerine kullanmış olduğunu gördük. Bombalarla yerle bir olan, helikopterlerden kurşunlanmış evler gördük. Halkın su ihtiyacını kesmek amacıyla evlerin çatısında yer alan su depoların bile delik deşik edilmiş, su şebekelerinin patlatılmış olduğunu gözlemledik. Suyu açmaya giden belediye işçilerinin de gözaltına alındığını öğrendik. Devlet bir bütün olarak halkı hedef almıştı. Gördüğümüz şey tam anlamıyla bir vahşeti.”
‘AKP DARBESİNE CEVABIMIZ BİRLİĞİMİZ OLACAK’
Avukatların Cizre anlatımı sonrasında oturma eylemini, Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Barış Anneleri ve insan hakları savunucularıyla paralel olarak saat 21.00’e kadar sürdüren avukatlar, sık sık “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarını atıp, “Çerxa Şoreşê, Çav Bella, Şu Dersim’in Dağları, Herne pêş” marş ve şarkılarını söyledi. Saat 21.00’de oturma eylemini sonlandıran avukatlar adına açıklamayı ÖHD üyesi Züleyha Gülüm okudu. AKP iktidarının adı konmamış bir darbe rejimi devreye soktuğuna dikkat çeken Gülüm, sokak ortasında ya da evlerinde katledilen insanların cenazelerinin defnedilmesine dahi izin verilmemesinin ve sokak ortasında katledilen bir kadın savaşçının bedenin çıplak teşhirinin, AKP’nin halka karşı başlattığı darbenin ne boyuta vardığını gözler önüne serdiğini söyledi. Hukukçular olarak son dönemlerde Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin takındığı tavrı kınadıklarını ifade eden Gülüm, “Barolar başta yaşam hakkı olmak üzere, hak ihlalleriyle hiçbir şekilde ilgilenmemesi ve fiili OHAL uygulamalarına itiraz etme bir yana, bu uygulamalara destek açıklamaları yapmaları kabul edilemez” dedi.
Türkiye halklarını birbirine düşman etmek isteyen iktidara cevaplarının birlikleri olacağını vurgulayan Gülüm, adı konmamış bir şekilde yürütülen sıkıyönetim politikalarına, darbe rejimine ve diktatörlüğe karşı Kürt halkının ve tüm ezilenlerin yanında olacaklarını vurguladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder