14 Eylül 2015 Pazartesi

‘Halkımız kendini hem yönetecek, hem de savunacaktır’

“Öz savunma, toplumun kendisini sömürgeci, işgalci rejimlere karşı her alanda savunmasıdır” diyen gerillalar halkın öz yönetimlerini de selamladı.


Bakure Kürdistan’da ilan edilen öz yönetimler ardından Türk devleti ve AKP’nin saldırılarına karşı halk öz savunmasını genişletiyor. Halkın öz yönetimini selamlayan gerillalar öz savunmanın toplumun kendisinin sömürgeci, faşist diktatörlüklere karşı fiziki olarak savunması, kültürel soykırıma karşı toplumun öz kültürünün, dilinin, tarihinin, geçmişinin savunulması olduğuna vurgu yaptı.
Öz savunmanın, yaşamın vazgeçilmez bir parçası ve kendini zorunlu kılan bir durum olduğunu söyleyen HPG gerillası Bahoz Arjin, toplumların var oluşundan bu yana gelişen birlikteliklerin temelinde birbirini savunma, birbirini koruma endeksli gelişen yaşam formlarının olduğunu belirtti. Saldırılara karşı varlığını temsil eden, bir şeyleri ifade edebilecek tarz ve yöntemlerle cevap verebilme olarak öz savunmayı tanımladıklarını söyleyen Arjin, halkın silahlanıp ayaklanma dışında kültürel anlamda da bunun bütün sistemini oluşturabilecek bir ahenk içerisinde, kendini ifade edecek yaşam içerisinde olması gerektiğine vurgu yaptı.

‘ÖZ SAVUNMANIN BİLİNCİNİ OLUŞTURMAK LAZIM’
Kürt halkının gerçekliğini bugünkü yaşam koşullarının içerisinde değerlendirebileceklerini söyleyen Arjin şunları ifade etti: “Kürt halkı varlığını temsil eden bir yaşam içerisinde. Bu net bir şekilde ortadadır. Kürtleri, tarihsel gerçekliğinden kopartmak istiyorlar. Kürtlerin yaşam alanına saldırı söz konusu. Burada, öz savunmanın bilinci devreye giriyor. Bu öz savunma silahlı, kültürel, yönetim, tarihsel çalışmaları içine alan bilimsel boyutu olmalıdır. Bugün Rojava gerçekliğinde de yaşanan öz savunmanın fiiliyatına uygun olarak gelişen bir durumdur. Hem savaş yürütülüyor hem ordulaşma gelişiyor. Ülke boyutunda hem de yaşam idame ediliyor. Meclisler, komünler kuruluyor. Bunun ekonomi, siyasi politikaları belirleniyor. İç ve dış politikası, ideolojisi çerçevesinde ittifaklar belirleniyor. Yani özünü temsil ediyor.”
Gerilla Sidar Eruh, AKP’nin her zaman olaylara kendi çerçevesinde baktığını, Kürtleri daha fazla oyalamaya dönük politikaları devreye koyduğunu, her olayı kendi lehine çeviren yaklaşımlar içerisinde yer aldığını söyledi. Tek taraflı ateşkes sürecinde AKP’nin daha fazla süreci sürdüremeyeceğini anlayıp, artık son seçim süreciyle, Kürtlerin oyunu kaybetmesiyle beraber daha fazla yoldan çıktığını, kendini kaybettiğini belirten Eruh, kendini kaybeden faşist, diktatör AKP’nin yapacağı tek şeyin silaha sarılması olduğunu dile getirdi.

‘HALK, TOPYEKÜN DİRENİŞE GEÇMELİDİR’
Öz yönetim modelinin ilan edilmesinin en demokratik hak olduğuna değinen Eruh, devamla şunları dile getirdi: “Halk, öz değerlerine, öz varlıklarına sahip çıkıyor, kendi sistemlerini oluşturuyor. Bu halkın en doğal ve meşru hakkıdır. Ama bu demokratik hakka silahla, tankla, topla karşılık veriliyor. AKP’nin ve Türk devletinin yaptığı soykırımdır. Bu soykırıma rağmen halkımızın büyük fedakar duruşu söz konusudur. Bu duruşu Gever, Cizre, Farqin, Suriçi başta olmak üzere Kürdistan’ın birçok kentinde gösterildi. Halkımızın bu kararlılığı devam etmelidir. Halkımız topyekün direnişe geçmelidir.”

‘KÜRTLER ESKİ KÜRTLER DEĞİL’
AKP’nin 7 Haziran seçim sonuçlarını sindiremediği için halkı soykırımdan geçirdiğini ifade eden Eruh, AKP’nin Kürtlerin eski Kürtler olmadığını artık öğrenmesi gerektiğini söyledi. Eruh, “AKP, artık bunu kafasına soksun. Kürtler eski Kürtler değil. Kürtler, AKP’yi Kürdistan’dan sildi. Şimdiye kadar halkları hep devlet, iktidar zihniyetine sahip partiler, örgütler yönetti. Halk, artık kendi kendisini yönetmek istiyor. Kürtler en demokratik halklarını kullanıyor. Bakın PKK hareketi ile beraber Kürtlerin varlığı tam olarak gün yüzüne çıkmıştır. Yürütmüş olduğu mücadelenin de ne kadar meşru olduğu, halkın varlığı ile biraz daha somutlaşmıştır, güncelleşmiştir” dedi.

‘ÖZ SAVUNMA, ÖZGÜR KADIN OLMANIN EYLEMLİLİĞİDİR’
Öz savunmanın öncülüğünü yapanın yine kadın olduğunu, olacağını söyleyen YJA-STAR gerillası Axin Muş, kimliksiz, iradesiz bırakılan kadının öz savunma refleksinin daha güçlü olduğunu belirtti.
Öz savunma ilk ve son sömürge olan kadınların yaşamının her anında uygulaması ve başarması gereken bir yaşam duruşu olduğunu ifade eden Muş şunları dikkat çekti: “Gelinen aşamada halklar açısından insan olmakta ısrarın adı öz savunma, kadınlar için ise özgür kadın olmakta ısrarın dili ve eylemliliğidir. Yaşamın en fazla dışına itilen toplumsal kesim olarak acının, kahrın, sömürünün, işkencenin, cehaletin daimi bir hal olarak kadına dayatıldığı gerçeği tüm çağlarda kadına yaşatılan özünde yaşamsızlık halidir. Çağların karanlığına mahkum edilen kadın, kendini savunamaz kılınandı kadın. Beni savunur dediklerince daima alınıp satılan, iradesi, duyguları, fikirleri sömürülendi. Kendisi olarak kalması, yaşaması engellenendi. Başkalarının olandı, devletçi uygarlık güçlerinin en fazla mülkleşmeyi dayattıkları toplumsal kesimdi, sömürgenin sömürgesiydi, haddi hesabı sınırları belli olmayan bir sömürgeydi kadın. Ruh, beden ve zihin olarak her daim zirvede sömürgeciliği yaşayandı kadın. Tüm iktidarcı devletçi sistemlerde kadına dayatılan bu statü, günümüzde aşılmak durumundadır. Kadının öz savunma mücadelesi bu gidişata dur demenin adıdır.”

‘HAKİKATTİR ÖZ SAVUNMA’
Baran Farqin adlı HPG gerillası ise öz savunmayı şu şekilde tanımlıyor: “Öz savunma toplumun bağrında yaratılan değerlere sahip çıkabilmektir. Kürt gerçekliği içerisinde de öz savunmanın yeri, misyonu temel bir konudur. Kürt gerçekliği tarihten bugüne kadar zora, şiddete, baskıya, sömürüye, asimilasyona tabi tutulan bir gerçeklikle yüz yüzedir. Bu temelde Kürt gerçekliğinin en sıkı sıkıya sarılacağı meşru savunma biçimi öz savunmadır. Evrende var olan her canlı için bu bir vazgeçilmezdir. Hakikattir öz savunma.”
90’lar ile günümüz öz savunma arasında farkın da olduğuna vurgu yapan Farqin, o dönemden bugüne elde edilen değerlerin daha da büyüdüğünü söyledi. Özellikle Rojava ve Bakure Kürdistan’da elde edilen başarıların ve dünya çapında meşrulaşan özgürlük hareketinin varlığının söz konusu olduğunu dile getiren Farqin, Kürt halkı başta olmak üzere diğer halkların da yaşamlarının eskisi gibi olmayacağını, halkların bilinçlendiğini belirtti.
‘HERKES DİRENİŞE KATILMALIDIR’
Bu savaşın ve saldırının tüm Kürtlere dönük olduğunu vurgulayan Farqin “O yüzden tüm Kürtlerin kendi yaşamlarını, bu topyekün saldırı konseptine göre örgütleme ihtiyacı doğmuştur. Savaş karşısında direniş, artık tüm Kürtler için bir yaşam tarzı olmuştur. Bu yüzden de Kürdistan’ın hiçbir yerinde yaşam normal yürümemektedir. Her şey olağanüstü yürümektedir. Sömürgeci Türk devletinin farklı adlar altında ilan ettiği sıkıyönetim karşısında, Kürt Halkı da kendi yaşamını ayakta tutabilmek için, kendini bu koşullara uygun hale getirmelidir. Bu yüzden özellikle gençleri ve kadınları Kürdistan’daki direnişe katılmaya, yaşamını buna göre örgütlemeye çağırıyoruz” dedi.

‘ÖZ YÖNETİM BİR HALK TALEBİDİR’
İçinden geçilen sürecin yoğunluğu ve hassasiyetinin bilindiğini belirten Miraz Agiri isimli gerilla ise şunları dikkat çekti: “Özellikle Önderliğin esaretinden sonra egemen güçler yeniden Kürt halkını tarih sayfasından yok etmek, tarih sayfasından silmek istediler. Ancak Önderliğin engin ön görüsü, çabası ve İmralı’da geliştirdiği demokratik çözüm yolunun egemenler tarafından benimsenmediği, kendi çıkarları için uygun görmediği için kirli tuzaklara başvurdular. Bakure Kürdistan’da da görülen budur. Halk öz yönetimlerini ilan etmiş durumda. Öz yönetimlerinin oluşturulması bir halk serhildanıdır, bir halk talebidir. Yani mevcut sistem, mevcut egemen güçler bu halkı yönetemedikleri, bu halkın temel sorun ve ihtiyaçlarına cevap olamadıkları için halk kendi kendisini yönetmek istiyor. Kendi kendini savunmak, kendini yönetmek aynı zamanda kendini savunmayı da beraberinde getiriyor. Yani burada öz savunma devreye giriyor.”

‘HER TUTUKLAMA VE KATLİAMA KARŞI AYAKLANMALI’
Öz savunmanın doğal bir bireyden bir topluma, bir toplumdan bir ülkeye bir bütün toplumsal gerçekliği ifade ettiğini ifade eden Agiri, yok edilmekle, inkar edilmekle, tarihten silinmekle karşı karşıya bırakılan bir halkın dirilmesinin tekrardan var olmasının kendisini savunması olarak değerlendirilmesi anlamına geldiğini söyledi.
Aylardır halka dönük katliam, tutuklama ve sindirme politikasının yürütüldüğünü belirten Agiri, “Öz savunmanın bir misyonu da bu tür saldırılara karşı kendisini savunmakla birlikte misilleme eylemini gerçekleştirmektir. Yani her katliam, her tutuklamaya karşı halkın ayaklanması lazım. Yöneticilerin tutuklanmasına müsaade edilmemesi lazım. Bunlara karşı kolektif bir irade ile direniş göstermek gerekir. Bir diğeri kendi kendini yönetmenin ayağı devlet kurumlarını işlevsiz bırakmak lazımdır. Yargısını yürütmesini bir bütün kurum ve kuruluşları ile halkın ilişkisini kesmek gerekir. Yargıya ve polis gücüne başvurulmamalıdır. Şikayetlerini yerel yönetimlere taşırmaları gerekiyor. Mevcut yönetimle bağını koparıp kendi kendini yönetmeleri gerekiyor. Öz yönetimlerin oluştuğu yerde devletin hiçbir bağının oluşmaması lazım” şeklinde konuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder