8 Eylül 2015 Salı

Şerko Cewdet: Öz yönetim Kürtlerin en doğal hakkıdır

Yekgırtu İslam Milletvekili Şerko Cewdet, bir halkın kendi kendini yönetmesi en doğal hakkıdır diyerek, “Türk devleti Kürtlerin iradesini tanımalı, kimliğini, kültürünü tanımalıdır. Savaşla 30 yıldır Kürt sorunu çözülmedi, bundan sonra da çözülemez. Doğru olan demokratik müzakere yoluyla Kürt sorunun çözümünü sağlamaktır” dedi.


Cewdet, Güney Kürdistan'daki siyasi güçlerin bu süreçte Kuzey Kürdistan’da yaşanan gelişmeler karşısındaki sessizliğine de dikkat çekerek şunları belirtti: “Güney Kürdistan'da siyasal ve ekonomik alanda kriz yaşanıyor. Ancak bu durum yaşanan gelişmelere kayıtsız kalmayı geçerli kılmaz. Sorun Kürtlerin özgürlüğü, haklarını elde etmesi olduğunda tüm Kürtler birlik halinde hareket etmeliler.”
Yekgırtu İslam Milletvekili Şerko Cewdet ANF’nin sorularını yanıtladı.
Seçimlerden sonra Türk devleti Kürt halkının siyasi iradesini tanımadı, çözüm sürecini bitirdi. Ardından saldırılar gelişti ve şimdi günlerdir gelişen saldırılarda onlarca Kürt katledildi. Bu saldırı ve katliamları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi başta şunu belirtmek gerekli. Sorunların kesinlikle demokratik barışçıl yollardan çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Kürt halkı tarihte egemenler, hükümranlar tarafından ezilmiş, katledilmişler. Sadece Türk devleti değil, Kürtleri egemenliğinde tutan tüm güçler, Kürtlerle sorunlarını demokratik barışçıl yollardan çözmeliler.
Nereden bakılırsa bakılsın tüm çatışmaların sonunda sorunlar yine müzakere yoluyla çözülür. Dolayısıyla barış içerisinde yaşanan tek bir saat dahi bin yıl süren savaştan daha değerlidir. Ancak egemenlerin de artık Kürtlerin demokratik hak talebini doğru anlaması gerekir. Bu bir minnet değildir. Bu kendi en demokratik hakkını talep etmektir. Dolayısıyla Kürt halkının Kuzey Kürdistan'da demokratik ve meşru haklarını elde etmesi, Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü için elimizden geleni yapmalıyız.
Bu saldırılar karşısında Kürt halkının Kuzey Kürdistan’da öz yönetim ilanları gelişti. Kürtlerin bu öz yönetim ilanları ve taleplerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyada sadece Türk devleti ile Kürtlerin sorunları olmamış şimdiye kadar. Buna benzer çok örnek var. Bir halk en demokratik haklarını istiyor. Kendisini yönetmek istiyor. Bu onun doğal hakkıdır. Ancak asıl burada bu sorunun barışçıl yollarla nasıl çözüleceğidir. Bir halkın kendi haklarını talep etmesi karşısında bu denli şaşırmaya gerek yoktur. Bunu doğal görmek gerekir. Halklar haklarının gasp edilmesine sessiz kalmazlar. Böyle olunca sorun daha da büyür. Büyüklük saldırmak, katletmek değildir, büyüklük bu sorunlara çözüm üretmektir.
Fakat Kürtler yıllardır sorunlarını müzakere ile çözmek istediler. Bunun için ateşkes ilan ettiler. Görüşmeler gerçekleşti. Fakat Erdoğan 400 vekil verilmediği için bu savaşın çıktığını söyledi. Sizce ne yapmak istiyor Erdoğan?
Türk devleti ile Kürtler, PKK arasında süren savaşın kesinlikle diyalog ve barışçıl yollarla çözülmesi gerekir. Yoksa sürekli kendi siyasi menfaatleri için bu durumu kullanacaklardır. Bunu da bir çizecekleri bir resimle kamuoyuna göstereceklerdir. Tabi burada kurban edilen sivil halktır.
Ben Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl yollarla çözülebileceğine inanıyorum. Bunun imkanları vardır. Ancak bunun önemli olan bunun iradesini gösterebilmektir. Türk devleti son 25 yılda büyük baskılar yaptı, zor uyguladı, ama Kürtler yine de bunu kabullenmediler ve halen de kabullenmediler. Saddam da Kürtlere belki daha fazla baskı yaptı, katletti, zor uyguladı. Ama Kürtler yok olmadı, aksine bugün daha güçlü bir durumdadır. Bu bize, zor ve baskı gücünün kaçınılmaz olarak yenilgisini gösteriyor. Bu mantık hiçbir zaman başarılı sonuç alamaz. Sonuç alıcı olan barış anlayışıdır. İşte bu mantık da iki tarafın müzakere yoluyla sorunlarını çözmesini gerektiriyor.
Son yıllarda Kürtler ile Türk devleti arasında bunun için epey görüşmeler oldu fakat Erdoğan, Kürtlere karşı yeniden savaş başlattı. Bu durumda ne yapılabilir?
Müzakereye dönülmek zorundadır. Başka yolu yoktur. Çünkü Kürt halkının hakları vardır, bunu zorla yok sayamazsınız, engelleyemezsiniz. Eğer Türkiye demokratik bir ülkeyse Kürtlerin büyük çoğunluğunun bulunduğu Türkiye'de Kürtlerin haklarını yok sayamaz.
Dolayısıyla halkın kendi kendisini yönetme hakkını vermek durumundadır. Aslında vermekten ziyade bunun önünde engel olmamalıdır. Çünkü bu zaten bir halkın en doğal hakkıdır. Bu insanların doğuştan elde ettiği bir haktır. Merkeziyetçi sistem iktidarı güçlendiren bir sistemdir. Bir ülkenin demokratik olması için, merkezi iktidarın yönetim yetkileri yerellere verilmek durumundadır. Kürt halkının Türkiye'de kendi kendini yönetme, iradesinin hakimi olma gibi bir hakkı vardır.
Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi sadece Kürtler açısından değil, Türkler açısından önemli. Bu şekilde Türkiye'de barışa kavuşmuş, huzur içinde bir ortam bulmuş olur. Dolayısıyla bir kez daha şunu vurgulamak isterim. Kürtlerin kendi öz yönetim haklarının tanınması Türkiye’nin birliği açısından da çok önemlidir. Çünkü bir ülkede insanlar iradelerinin sahibi olduklarını gördüklerinde, kendi kendilerini yönettiklerini hissettiklerinde siyasi ve ekonomik olarak kendi ülkesini korur ve büyütür. Aidiyet hissi yaşar. Ama haklarının gasp edildiğini, zor ve baskı uygulandığını gördüğünde de bunu kırmaya çalışacaktır.
Geçen yüz yıl da Kürdistan egemen devletler tarafından parçalandı, Kürtler tasfiye edilmek istendi, hakları gasp edildi. Ancak Kürtler yok olmadılar. Artık bu güçler Kürtlerin bu toprakların kadim bir halkı olduğunu kabul edip, kültürlerini, dillerini, kimliklerini tanımak durumundalar. Kaldı ki Kürtler kimliklerinin, kültürlerinin yok edilemeyeceğini ispatlamış durumdalar.
Avrupa devletlerinin Kuzey Kürdistan’da Kürtlere uygulanan katliama sessiz kalışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avrupa devletleri bilmeli ki, iki tarafı da; hem kendi çıkarları hem Türk devletinin hem de Kürtlerin çıkarları temelinde bir anlaşmaya ikna edemedikleri sürece bu sorun tek taraflı çözülmez. Bir de eğer kendi bölge çıkarlarını da korumak istiyorlarsa Türkiye’ye barışın hakim olması gerekir. Türkiye’nin iç barışı da Kürt sorununun çözümüyle başlar. Kürt sorununun çözümü için de herkesin sorumluluk alması gerekir. Sadece ekonomik açıdan dahi bakarsak, son savaşla birlikte Türkiye büyük bir kayıp yaşıyor.
Güney Kürdistan'ın Kuzey Kürdistan’daki savaşa tepkisi gelişmedi. Sizce Güney Kürdistan bu saldırılara karşı nasıl bir tutum almalı. Çünkü bu savaşta biliyorsunuz siviller katledildi. Hem Zergele’de hem de kuzeyde bu katliamlar yaşanıyor?
Kürt siyasi tarafları arasındaki diyalog zayıflığı var. Kürtlerin hakları için mücadele eden güçler arasında diyalog ve ilişkiler güçlü olmak durumundadır. Bu kopukluk Kürtlerin geleceğine dönük görüş farklılıklarının da oluşmasına neden olmuş. Ama farklılıklar olsa da söz konusu Kürtler oldu mu birlikte hareket etmek zorundayız. Kürtlerin özgürlük davası herkesi bir araya getirmeli. Sonuçta Kürtlere dönük büyük bir baskı ve zulüm var.
Ama tabi yine de tüm siyasi tarafların bu yaşananlar karşısında bir tutumları olmak durumunda. Güney Kürdistan güçleri her iki taraf üzerinde de etkili olabilir. İç sorunların, krizlerin olması kuzeydeki kardeşlerimizin yaşadıklarına sessiz kalacağımız anlamına gelmiyor. Bakış açılarımız farklı olabilir. Ama söz konusu olan Kürtlerin haklarıdır, özgürlüğüdür. Dolayısıyla sessiz kalınmamalı. Çünkü talep edilen en meşru haklardır. Dolayısıyla birbirimize destek vermek durumundayız. Parlamentoda bir şeyler yapılmalı. Parlamento sadece Güney Kürdistan içindeki yasa işleriyle sınırlı kalmamalı. Tüm Kürdistan’daki gelişmeler bizi ilgilendirir, kayıtsız kalamayız. Örneğin saldırıya uğrayan bazı yerlerde parlamenterler tarafından ziyaret edildi. Ancak bu yetmiyor. Parlamento bu resmi olarak ele almalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder