Uluslararası basın konferansında konuşan Şirin Payzın, yayına çıkardıkları her HDP'li için "teröre destek" suçlamasıyla karşılaştıklarını anlattı, iktidarın gazetecilere yönelik tehditleri ciddiye alması gerektiğini belirtti.
Türkiye Gazeteciler Sendikası, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Avrupa Gazeteciler Federasyonu ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin düzenlediği "Türkiye: Kutuplaşmış bir ülkede gazetecilerin hak ve özgürlüğünü savunmak" başlıklı "Medya Özgürlüğü ve Gazeteci Hakları Uluslararası Konferansı" sona erdi.
Konferansın bugünkü bölümünün "İki seçim arasında Türkiye ve gazetecilerin çalışma ortamı" başlıklı oturumunda gazeteciler, İşsiz gazeteci Burcu Karakaş, CNN Türk'ten Şirin Payzın, Diken'den Kadri Gürsel ve Birgün'den Barış İnce konuştu.
Oturumun moderatörlüğünü Ragıp Duran yaptı. Medyanın "hakiki gerçek olan toplumsal gerçek yerine devlet gerçeğine" daha fazla önem verdiğini anlatan Duran, 7 Haziran'dan bu yana yaşananları özetledi, "7 Haziran'dan bu yana Cumhurbaşkanı'nın yaptığı, söylediği her şey suç. Bu siyasi iktidarda akıl, rasyonalite kalmadı" dedi. Cizre'de yaşananları hatırlatan Duran, Başbakan ve İçişleri Bakanı'nın açıklamalarını hatırlattı, "Akıl dışı açıklamalara örnekti" diye konuştu. Siyasi literatürde olmayan "tekrar seçim" kavramının iktidar tarafından üretildiğini anlatan Duran, "Önseçim, erken seçim var. Yeniden seçim diye bir kavram yok. Bunun anlamı, AKP tek başına iktidar olana kadar seçim" dedi.
PAYZİN: CİDDİ TEHDİTLERLE KARŞILAŞIYORUZ
Şirin Payzın, siyasetin herkesin günlük yaşamının tam da odağına oturduğuna dikkat çekti, "Tartışma programları en fazla izlenen programlar haline geldi. Medyanın dili daha da siyasileşiyor. Çünkü toplum, ne olacağını bilmek istiyor, yakın geleceğini görmek istiyor. İnsanların bu ülkenin geleceği ile ilgili daha fazla söz hakkı istemesi iyi bir şey" diye konuştu. "Zor bir dönemden geldik ve çok zor bir döneme gidiyoruz" diyen Payzın, "Şu günlerde doğru gazetecilik yapmak çok önemli" dedi.
Payzın şöyle konuştu: "Her sözün içinden kelimeler cımbızlanarak manşetlerin atıldığı bir dönemden geçiyor. Ben şahsen, köşelerinden tehdit edenlerin ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyordum. Bizim üzerimizden reyting yapmak istiyorlar, diye düşünüyordum. Çok fazla ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyordum. Şimdi durum giderek ciddileşiyor. Ciddi tehditlerle karşılaşıyoruz. Gazetecilerin temel görevi soru sormak, beyanat almaktır. Bugün röportaj yapmak, soru sormak suç haline geldi, üstelik terör suçu haline geldi."
"Herkesin yayına çıkartamıyoruz" sözünün yanlış yorumlandığını söyleyen Payzın, şunları söyledi: "Medya özgürlüğü ve bütün parti liderlerinin ya da milletvekillerinin, bakanlarının ekrana çıkartılmamasının basın özürlüğü için sorun olduğunu söylerken, bunu AK Partileri de kastederek söylüyorum. Seçim döneminde AK Partili vekilleri de her seferinde çağırdık. Her seferinde bazen de komik gerekçelerle gelemeyeceklerini söylediler. Keşke onlara da 'Oraya, buraya çıkma' yasakları konulmasa da, bu baskıdan kurtulsalar. Herkesin yayın özgürlüğünü savunan pozisyondayız. Sadece CNN Türk için konuşmuşum ve sadece bir parti çıkamıyor gibi söylemişim gibi yansıtıldı. Bizim yayın listemizi yayınlayanlar, TRT hangi partiye ne kadar yayın hakkı vermiş, bu listeleri de görmek isteriz" dedi.
"Çıkardığımız her HDP'li vekil için 'teröre destek' suçlamasıyla karşılaşıyoruz" diyen Payzın, gazetecilere yönelik tehditleri iktidarın ciddiye alması gerektiğini belirtti.
KARAKAŞ: ANA AKIMDA MUHABİRLİĞİN BİR ANLAMI KALMADI
Gazeteci Burcu Karakaş, ana akım medyada muhabirliğin artık bir anlamının kalmadığını söyledi, "Siyasi baskının yanı sıra, haber akışı durumu yok" dedi. Hedef gösterildikten sonra işten çıkartıldığını anlatan Karakaş, "Kasıtlı bir süreç var. Gerçek dışı, absürd bir sürecin içindeyiz" diye konuştu.
Karakaş, "Kürt meselesi açısından medyanın neye alet olduğunu düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. İki yıl önce Ahmet Türk ile röportaj yapıp, sayfa sayfa yayınlarken, bugün ne oldu da bu hale geldiniz?" diye sordu.
Kürt basınına yönelik tutumun gazeteciler arasında hiç değişmediğini söyleyen Karakaş, "Kürt basını geçmişte de çok yalnız bırakılmıştı. Bugün de aynı durumda. Kürt basınının dayanışma çağrısına yanıt vermeliyiz" dedi.
Gazeteci Barış İnce, operasyonal gazeteciliğinin AKP ile tavan yaptığını anlattı, "Türkiye'de patron medyası, medya sahipliği tartışılmadığı sürece bir yere varamayız. Gazeteci olan herkesin yasal bir güvence ile korunması gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu. İki seçim arasında Saray darbesi yaşandığına dikkat çeken İnce, "İktidar kutuplaşma ile birlikte bir süre daha ayakta kalabilir fakat toplum birbirine düşman olabilir" dedi.
Gazeteci Kadri Gürsel, iki seçim arasındaki değişikliğin gazetecileri ilgilendiren kısmını "terör ve ölüm tehditleri" olduğunu belirtti. Geçmişte gazetecilere "terörist" diyen medyanın bugün yaşadığı iktidar baskısına karşı çıkacağını ancak yanyana gelebilmek için söz konusu yayın kuruluşlarının kamuoyuna yönelik bir özeleştiride bulunması gerektiğini söyleyen Gürsel, "Birlikte ne yapabiliriz? İktidarın baskılarına karşı birlikte bir araya gelip korkmamayı deneyebiliriz. Korkmamayı öğrenmek zorundayız, bu felsefi, ahlaki bir zorunluluk" diye konuştu.
Konferansın ikinci günü atölye çalışmaları ile devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder