Egemen güçler, özgürlüğüne hudutlar çizdikten sonra basını-medyayı "dördüncü kuvvet" olarak önemserler. Bu, genel olarak mülkiyet ilişkisine ve nihayetinde sermaye gruplarının lehine bir çizgiye dayanırken, Türkiye-Kuzey Kürdistan ve yine ulusal sorunların, azınlıklara dönük yoğun hak ihlallerinin görüldüğü ülkelerde, ayrı bir serüven daha başlar.
Sahibi, aynı zamanda tavuk çiftliği işleten bir medya patronuysa, yayınında, kırmızı etin faydaları için mümkün olduğunca az vuruşta haber okumak zorunda kalırız! Tıpkı, daha ileri bir örnek olarak; silah ticaretiyle ilişkili kimilerinin barışın içini boşaltmaya çalıştıkları gibi. Bilhassa insan hakları için sicili karanlık bir siyasi iktidar da, benzer bir refleksle, bazen yargıya, bazen de reklam pastasına müdahaleyle kendini aklamak isteyecektir.
YENİLENEN YÜZÜYLE KARŞIMIZDA FAŞİZM!
Ne var ki, Türkiye'de bu iki gücün de teslim alamadığı bir özgür basın gerçekliği dikkat çekiyor. Kürt halkına empoze edilmek istenen yaşamın karanlığını, yaşam hakkı olmak üzere ihlal edilen her ne varsa teşhir eden; halkın görkemli direnişini işleyen özgür basın için, '90'larda doğrudan infazlar yoluyla dayatılan teslimiyet, günümüzde aynı amaca hizmet ederek ancak "modern" tatbikler zorlanarak deneniyor.
Ne tek derdi kişisel çıkarları olanları, ne de vandalizmin kitabını yazanları aklayan; mütemadiyen halka ve onun hakikatine dayanan bir basın geleneğinden söz ediyoruz.
İktidara geldiği 2003 senesinden bu yana ana-akım medyayı, yer yer yönetenlerin sermayeci karakterlerinden yararlanarak büyük oranda hakimiyetine alan AKP hükümeti, özgür basını da Tansu Çiller'in geleneğine sahip çıkarak hedefledi ve sonuç alamasa da, bunu olanca gücüyle devam ettiriyor.
HABER YAPMAKLA SUÇLANIP, 3 YIL HAPİS YATAN GAZETECİLER!
AKP, iktidarı süresince özgür basına en büyük yönelimini, çok sayıda meslektaşımızı tutuklayarak, Aralık 2011'de gerçekleştirdi.
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, neredeyse tamamı özgür basın çalışanlarından oluşan 40'ı aşkın kişi gözaltına alındı, "haber yapmak"la suçlandı. Haber müdürleriyle görüşmelerinden televizyonların canlı yayınlarına bağlanmaya kadar, mesleki faaliyetleriyle isnat edildiler! Toplamda 36 gazeteci, "KCK Basın" üzerinden "Örgüt üyesi olmak" suçlamasıyla tutuklandı.
Özgür basın çalışanları, mahkeme süresince de ödün vermedi; Kürtçe savunma hakkında direttiler.
Çiğdem Aslan ve Oktay Candemir, "haklarındaki suç vasfının değişmesi ihtimali" göz önünde bulundurularak 16 Kasım 2012'de tahliye edilirken, İsmail Yıldız, Pervin Yerlikaya, Zuhal Tekiner, Ziya Çiçekçi, Çağdaş Kaplan, Ömer Çiftçi ve Saffet Orman da 8 Şubat 2013'te serbest bırakıldı. 26 Nisan 2013'teki 15. duruşmada ise Zeynep Kuray ile Sadık Topaloğlu; 19 Haziran 2013'teki 18. duruşmada Ömer Çelik ve Selahattin Aslan tahliye oldu. İrfan Bilgiç ve Fatma Koçak'ın tahliyeleri ise 27 Eylül 2013'te gerçekleşti. 6 Aralık 2013 Nilgün Yıldız'ın, 14 Ocak 2014 de Nahide Ermiş'in tahliye olduğu gündü. 3 Mart 2014'teki duruşmada ise Ayşe Oyman, Sibel Güler ve Dilek Demiral tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Semiha Alankuş, Nevin Erdemir, Kenan Kırkaya, Mazlum Özdemir, Mehmet Emin Yıldırım, Hüseyin Deniz, Haydar Tekin, Şehmus Fidan da, 27 Mart 2014'te tahliye oldu. Tutuklu sanıkların sonuncuları; Ramazan Pekgöz, Nurettin Fırat, Turabi Kişin, Yüksel Genç, Davut Uçar, Ertuş Bozkurt ve Mikail Barut ise ancak 12 Mayıs 2014'te özgürlüklerine kavuştu.
ÇİLLER HORTLADI, ERDOĞAN OLDU
Özgür basının susturulması için '90'larda denenen infaz yöntemine de, bu kez AKP döneminde, geçtiğimiz yıl tanıklık ettik. Kadri Bağdu, Azadiya Welat gazetesinin dağıtımını yapıyordu. 14 Ekim 2014 tarihinde, sabah saatlerinde Bağdu’ya ateş edenler olay yerinden kırmızı renkli bir motosikletle uzaklaştılar. Adana Acıbadem Hastanesi’ne kaldırılan Bağdu 16.30 sularında yaşamını yitirdi.
Azadiya Welat çalışanı İbrahim Karakaş, infazın protesto edildiği eylemde, şu bağlantıya işaret ediyordu: "Özgür basın çalışanları 90’lı yıllarda JİTEM ve kontra güçler tarafından, gazete binaları bombalanıp sokak ortasında katledilirken, yüzlercesi sorgusuz sualsiz cezaevlerine gönderildi. Bütün baskılara rağmen gerçekleri halka ulaştırmak için canla baş ile mücadele eden Ape Musa'nın ardılları, son dönemlerde AKP başta olmak üzere IŞİD yandaşları ve Hizbul-Kontra güçlerinin açık hedefi haline getirilmeye çalışılıyor."
Ayrıca, Srenna Shim isimli İran asıllı Amerikalı gazeteci de, 2014'te, Kobanê eylemlerini izlemek için bulunduğu Urfa’da şüpheli bir trafik kazasıyla hayatını kaybetti. Shim bir gün önce yaptığı açıklamada ajanlıkla suçlandığını ve tehdit edildiğini belirtmişti.
Gazeteci Deniz Fırat ise aynı yıl, AKP'nin mühimmat desteği de sunduğu DAİŞ'in Maxmur Kampı’na saldırısı sırasında şarapnel parçaları nedeniyle hayatını kaybetti.
ARINÇ'A GÖRE, 'SUÇ MAKİNESİ'YİZ!
AKP, içinde bulunduğumuz yıl, gerek erişim engelleriyle, gerekse türlü baskı, hedef gösterme ile özgür basını kıskacına almaya çalıştı.
24 Temmuz, yani Basın Bayramı'nın karşılandığı gündü. Türk Başbakan Yardımcısı ve Geçici Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, bir televizyon programında, Özgür Gündem ve Evrensel gazetelerini açıktan hedef gösterdi: "Elimde bir dosyayla geldim ama süre kalmadı. Bakın size göstereyim. Özgür Gündem ve Evrensel’in de içinde olduğu, diğerlerini saymayayım birçok gazete. Bunlar suç makinesi. Bunlara dava açsak cezalara boğulurlar. Terör örgütünün eylemlerini öven ifadeler kullanıyorlar. Bazı isimlerle köşe yazıları yazıyorlar. Ama biz onlara bu kadar çok dava açsak bu davaları da kullanırlar. Yine çıkar aynı şeyleri yazarlar."
TÜRKİYE 180 ÜLKE İÇİNDEN 154. SIRADA
Özgür basının en yoğun saldırılara uğradığı AKP döneminde Arınç, Basından Sorumlu Devlet Bakanlığı yapıyordu. Toplamda 100'den çok gazetecinin tutuklandığı dönem. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün, 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye’yi, 180 ülke içerisinde 154. sırada gösterdiği; Türkiye'ye, "en büyük gazeteci cezaevi" sıfatına yakıştırıldığı dönem. Washington merkezli düşünce kuruluşu Freedom House bu durumu doğrulayan başka bir veri sunuyordu. 'Basının özgür olmadığı ülkeler' arasında gösterilen Türkiye için, basın özgürlüğü derecelendirmesinde ülkelere verilen en kötü puan olan 100 üzerinden 65 notu veriliyor, şu tespit yapılıyordu: "Türkiye'de hükümet, telekomünikasyon biriminin yetkilerini, mahkeme kararı olmadan internet sitelerini bloke edebilmesi için genişletti."
BİR 'BOMBA' DA GERÇEĞE
Gözaltı, tutuklama ve infaza paralel olarak, özgür basın yayın kapatma, durdurma veya erişim engeli getirilerek de susturulmak istendi.
Aşağıda 2003'ten itibaren görülen ihlallere değineceğiz, ancak öncesinde Temmuz 2015'i ele almakta fayda var. AKP'nin savaş konseptini pratiğe geçirdiği bu vakit, özgür basına da geniş çaplı bir "yasak operasyonu" uygulandı. ANF, DİHA, ANHA, Rojnews, Özgür Gündem gazetesi, ETHA, Sendika.org gibi yüze yakın ajans, gazete ve internet sitesinin erişimi engellendi; Medya Savunma Alanları'na bombardımanın başladığı gün olan 24 Temmuz'da. AKP'nin yasak talimatı, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından hızla uygulandı ve çok sayıda itiraz başvurusuna rağmen, mahkemelerden de herhangi bir yanıt gelmedi.
DEĞERSİZ KURBANLAR: CİZRELİLER
Halihazırda yukarıdaki özgür basın kurumlarına erişim engeli sürüyor. AKP bu yolla, -çocuk ve hatta bebeklerin de aralarında olduğu- sivilleri katleden suçlarından, kirli savaş yöntemlerinden arınacağını sanıyor. Arınması gerekir zira Cizre'nin Gazze'ye benzetilmesi, "vicdanlara oynadığı" bir kozunu kaybetmesine yol açacaktı. Tıpkı, Ekim 1984'te Polonyalı rahip Jerzy Popieluszko'nun Polonya polisince öldürülmesini propaganda için muazzam bir malzeme yapıp "değerli kurban" sayan Amerikan medyasının, uydu devletlerin öldürdüğü rahipleri "değersiz kurban" olarak görmezden gelmesi gibi. AKP için Cizre ve Gazze'nin ayrımı, bu sistem modelinde yatıyor. Özgür basının hakikate, adalete olan inadında yatıyor.
"Halkların büyük talihsizliği" olan AKP'nin, iktidarı temsil ettiğinden beri vesile olduğu, basın özgürlüğüne ilişkin hak ihlallerini derlemeye çalıştık.
BİLANÇOLAR
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Özgür Gazeteciler Cemiyeti'nin (ÖGC) raporlarından yola çıkarak hazırladığımız bilançolar şu şekilde:
2003
Saldırıya uğrayan gazeteciler: 66 kişi
Toplatılan gazeteler: 10 (Toplam 37 sayı)
Kapatılan gazeteler: 8 (Toplam 192 gün kapatıldı)
Baskına uğrayan gazete ve yayın Organları: 30 (Gazete, dergi bürosu, kültür ve sanat merkezi)
2004 (İlk 6 ay)
RTÜK tarafından yayını durdurulan radyo ve televizyon: 15
Radyo ve televizyonların kapalı kalacağı gün sayısı: 135
Toplatılan kitap sayısı: 3
Toplatılan gazete, dergi: 12
Yayını durdurulan gazete, dergi: 22
Tutuklanan gazeteci: 3
Baskına uğrayan gazete ve yayın organları: 20
2005
Yargıtay’ın Onayladığı Cezalar
Özgür Gündem Gazetesi (50000 YTL ön para cezası)
Azadiya Welat Gazetesi (7 sayısı hakkında yasa dışı örgüt propagandası yapmaktan dava açıldı)
2006
Saldırıya uğrayan gazeteciler: 29 kişi
Toplatılan yayınlar: 22
Saldırıya uğrayan yayın organları: 3
Engellenen internet siteleri: 1
2007
Saldırıya Uğrayan Gazeteciler: 4 ölü (Hrant Dink- Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Zirve Yayınevi çalışanları Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilmann Geske), 20 yaralı,
Toplatılan ve yasaklanan gazeteler : 31
Baskına uğrayan gazeteler: 6 gazete bürosu
Saldırıya uğrayan gazeteciler: 6 yaralı
Toplatılan ve yasaklanan gazeteler: 13
Yayını durdurulan gazeteler: 38
Baskına uğrayan gazeteler: 9 gazete bürosu
2008
Toplatılan yayınlar: 13 gazete, 11 dergi
Yayını durdurulan yayınlar: 38 gazete, 7 dergi, 1 televizyon
Engellenen internet siteleri: 46
Baskıya uğrayan gazete ve yayın organları: 11
2009
Saldırıya uğrayan gazeteciler: 2 ölü, 10 yaralı
Toplatılan gazeteler: 10 gazete toplam 27 kez toplatıldı
Baskına uğrayan gazeteler: 11 gazete bürosu
2010
Saldırıya uğrayan gazeteciler: 7 yaralı
Toplatılan gazeteler: 5 gazete toplam 8 kez toplatıldı
Baskına uğrayan gazeteler: 1 gazete genel merkezi ve 1 gazete temsilciliği
2011
Saldırıya uğrayan gazeteci: 2 yaralı
Toplatılan gazeteler: 7 gazete toplam 11 kez toplatıldı
Baskına uğrayan gazeteler: 10 gazete temsilciliği, 1 gazete genel merkezi
2012
Saldırıya uğrayan Gazeteciler: 3 yaralı
Toplatılan gazeteler: 7 gazete toplam 13 kez toplatıldı
Durdurma cezası alan gazeteler: 2 gazeteye 1'er ay yayın durdurma cezası
Baskına uğrayan gazeteler: 1 gazete genel merkezi, 3 gazete temsilciliği
2013
Saldırıya uğrayan gazeteciler: 36
Gazetecilere yönelik işkence-kötü muamele-darp: 150
Gazetecilere yönelik tehdit ve fişleme iddiaları: 20
Gözaltına alınanlar: 87
Cezaevlerindeki gazeteci, yazar ve dağıtımcılar: 86
Tutuklananlar: 16
Haklarında soruşturma açılan gazeteciler: 13
Haklarında dava açılan gazeteciler: 44
Haklarında ceza verilen gazeteciler: 64
Haber takibi engellenen gazeteciler: 38
Baskına veya saldırıya uğrayan basın-yayın organları: 3
Toplatılan ve yasaklanan yayınlar: 57
2014
Tutuklu ve hükümlü gazete dağıtıcıları: 10
Tutuklu ve hükümlü gazeteciler: 21
Basılı yayına son verilen gazete: 3
Mühürlenen gazete: 5
Öldürülen gazeteci: 3
Hapis istemi: Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürleri hakkında toplamda 157,5 yıl hapis cezası istemiyle davalar açıldı.
Gündem Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Reyhan Çapan’a 45 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Demokratik Ulus Dergisi Yazı İşleri Müdürüne de 90 yıllık hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder