Avukat Mahmut Şakar, İmralı'daki ağırlaştırılmış tecridin giderek boyutlandığını belirterek, "5 Nisan'dan beri müvekkilimizden haber dahi alamıyoruz ve sağlık durumunun nasıl olduğunu bile bilmiyoruz. Bu konuda hiçbir bilgiye sahip olmamak, sadece avukatlarını değil, Kürt halkını da tedirgin ediyor" dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Mahmut Şakar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin bir devlet politikası olduğunu söyledi. Öcalan’ın 1999’dan bu yana zaten çok özel bir statükoda tutulduğunu vurgulayan Şakar, “Biz buna ‘İmralı sistemi’ diyoruz. Tecrit, bu sistemin temel bir parçası ve sonucudur. İmralı, tamamen Sayın Öcalan'ın tecridi amacıyla inşa edilmiş bir ada hapishanesidir. Sayın Öcalan'ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmemesi, dış dünya ile bağlantısının kesilmesi, aslında tecridin sadece bir parçasıdır" dedi.
AVUKATLARI DA HALK DA TEDİRGİN
Tecridin sadece iyice ağırlaştığında hatırlanmasının "eksiklik" olduğunu belirten Şakar, son dönemde gelişen durumu ise şöyle özetledi: "İmralı'daki tecrit, 21 Temmuz 2011'de avukatlara görüşme yasağının uygulanmasıyla daha da yoğunlaştırıldı. Türkiye'deki mevcut hukuka göre avukatların istedikleri zaman, vekaletlerinin olması kaydıyla müvekkilleriyle görüşme hakkı vardır ve bu izin bir izne tabi değildir. Bu, savunma hakkının temel bir parçasıdır. Ama buna rağmen 2011'den bu yana Sayın Öcalan, avukatlarıyla görüştürülmüyor. Bir yıldan bu yana ailesiyle, 5 Nisan'dan itibaren de tecrit daha da derinleştirilerek HDP heyeti ile görüştürülmüyor. 5 Nisan'dan beri müvekkilimizden haber dahi alamıyoruz ve sağlık durumunun nasıl olduğunu bile bilmiyoruz. Bu konuda hiçbir bilgiye sahip olmamak, sadece avukatlarını değil, Kürt halkını da tedirgin ediyor."
'TECRİDİN SAVAŞLA BAĞI VAR’
Ağırlaştırılmış tecridin yeniden gündeme gelmesinde Kürt Halk Önderi'nin AKP'nin oyununu bozmasının etkili olduğunu vurgulayan Şakar, "Sayın Öcalan'dan haber alamadığımız her dönem, aynı zamanda Türk devletinin Kürt toplumuna ve demokrasi güçlerine saldırılarının yoğunlaştığı dönemlerdir. Tecrit ile savaş/şiddet arasında bu yönlü bir iç bağ var" dedi.
'SALT HUKUKİ MÜCADELE YETMEZ’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) tecride ilişkin açtıkları yeni davanın devam ettiğini, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi'yle de irtibat halinde olduklarını aktaran Şakar, bunların yeterli olmayacağını kaydetti. Sorunun salt hukuki mücadeleyle aşılabilecek bir sorun olmadığını, siyasi bir sorun olduğuna da dikkat çeken Şakar, "Öcalan'a özgürlük", "Sayın Öcalan siyasi irademdir" gibi imza kampanyalarının ve Avrupa Konseyi önündeki çadır eyleminin önemli sonuçları olduğunu belirtti. Şakar, "Böyle eylemlerin hepsi çok değerlidir ve katkı sunan girişimlerdir. Türkiye ve Avrupa üzerinde de bu eylemlerin baskı kurduğunu düşünüyorum. Halkımız şunu iyi bilmeli: Yapılan eylemlerin sonuçları hemen görülmeyebilir ama etkisi büyüktür. Özelikle Öcalan'ın özgürlüğü için 10 milyon üzerinde imza toplanması, tarihi bir adımdır" diye konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder