Güney Kürdistan’da gazete çıkarmak ya da herhangi bir yayın organını açma özgürlüğü olmasına rağmen gazetecilerin düşüncelerini bu yayın organlarında özgürce ifade edebildiklerini söylemek oldukça zor…
Birinci bölümde Güney Kürdistan'da basın alanında yaşanılan zorluğu ve hak ihlallerini kimi istatistiki bilgilerle ortaya koymaya çalıştık. Bu bölümde ise daha çok, Güney Kürdistan'da yıllarını gazeteciliğe vermiş isimlerin görüşleriyle hak ihlalleri analiz etmeye çalışacağız.
Ortaya çıkan tablo, medyanın çağımızda iktidarların tekelinde topluma ve demokrasiye hizmet etmekten nasıl uzaklaştırıldığını, bunun Güney Kürdistan’daki yansımasının nasıl olduğunu görmemiz açısından oldukça çarpıcı veriler sunuyor.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BASKI ALTINDA
Güney Kürdistan’da gazete çıkarmak ya da herhangi bir yayın organını açma özgürlüğü olmasına rağmen gazetecilerin düşüncelerini bu yayın organlarında özgürce ifade edebildiklerini söylemek oldukça zor. Zira geçmiş yıllarda düşüncelerini basın-yayın yoluyla kitlelere ulaştırmaya çalışan bazı gazeteciler 'faili meçhul' cinayetlere uğrarken, bazı gazeteciler ise ya yine ölümle tehdit edildi, ya tutuklandı ya da çeşitli şekillerde çalışmaları engellendi. Yine gazetecilerin tutuklanamayacağı yasada belirtilmesine rağmen bunun pratik karşılığının tam tersi olduğu görüldü.
ÖZGÜRLÜK ÖLÇÜTÜ PARTİLERE YAKINLIKLA ORANTILI
2014 yılında İsveç’te katıldığı bir konferansta konuya ilişkin bir sunum yapan Güney Kürdistanlı Gazeteci Kemal Çomani, "Güney'de ifade özgürlüğü yok" dedikten sonra, ihlallerin nedenlerine işaret ederek, basın-yayın kurumlarını yayın çizgileri açısından da çarpıcı bir sınıflandırmaya tabi tutuyor. Çomani, Güney Kürdistan'da dört tür medya olduğunu belirterek, bunları taraflı medya, muhalefet medyası, gölge medya ve özgür medya olarak sınıflandırıyor.
Kurdistani Nu gazetesi Başyazarı Stran Abdullah ise, bu sınıflandırmayı partilerin egemenlik alanlarına göre şöyle yapıyor: Hewler, Duhok, Zaxo KDP’nin basın alanı, Soran alanı ise YNK ve diğer partilerin alanı. Bu alanlarda kimi bağımsız durmaya çalışan yayın organları ya da gazeteciler olsa da, özgür bir gazetecilik imkanına sahip olmadıklarının da altını çizdi.
Gazetecilerin basına dönük bu sınıflandırılmasında ortaya çıkan durum, hak ihlallerine uğramamak için mutlaka siyasi bir partinin koruması, o partinin siyasi çizgisine tabi olma zorunluluğunu da ortaya çıkarıyor.
FAİLLER BELİRSİZ
Kemal Çomani ise KDP ve YNK’nin iktidarda bulunduğu 23 yıl içinde 30 politik cinayet işlenmesine rağmen bugüne kadar tek bir kişinin bile yargı karşısına çıkarılmadığına da dikkat çekiyor.
Bu durum basına yönelik işlenen hak ihlallerinde de aynı. Çomani’nin verdiği örnekler Güney Kürdistan basının yaşadığı vahim durumu da gözler önüne seriyor. Çomani, 2008 yılının Mart ayında Kürt politikacı ve akademisyen Dr. Abdulsatar Tahir Şerif’in Lıvin dergisindeki söyleşisinde Kürt liderleri eleştirdikten 10 gün sonra, aynı yılın Temmuz ayında da yolsuzlukları açığa çıkaran Gazeteci Soran Mam Hama’nın Kerkük’te, 2010 yılının Mayıs ayında da Gazeteci Serdeşt Osman’ın öldürdüğünü söylüyor.
Çomani’nin söylediklerine bir de, Fedaral Kürdistan Bölgesi yöneticilerinin yaptıkları yolsuzlukları açığa çıkaran Gazeteci Kawa Germiyani’nin 5 Aralık 2013 günü Süleymaniye’ de öldürülmesini ekleyebiliriz.
Konuya ilişkin Stran Abdullah ise, "Maalesef basına yönelik hak ihlalleri yaşanıyor. Örneğin son yıllarda öldürülen gazetecilerin soruşturma akıbetleri, neden öldürüldükleri tam olarak ortaya çıkarılmadı. Burada siyasi dengeler bu tür durumların ortaya çıkarılmasında engel. Bu cinayetleri devletin ortaya çıkarması gerekir, ama yapmıyor. İşte Türkiye'de 'derin devlet' deniliyor. Aslında burada da olan aynı şeydir. Dolayısıyla bu tür vakalar da faili meçhul olarak kalıyor" diyor.
YASA BAŞKA, UYGULAMA BAŞKA
Sınırlı olanaklara sahip olmasına rağmen Güney Kürdistan'da özgür basının insan hakları ve demokrasi için mücadele ettiğini, bu nedenle de yoğun saldırılara uğradığını da özellikle vurgulamak gerekir.
Konuya ilişkin konuştuğumuz Basın Sendikası Yönetim Üyesi Hana Şıvan da şu çarpıcı değerlendirmeyi yapıyor: "Güney Kürdistan'da basın-yayın kuruluşlarının büyük çoğunluğu partilerin denetiminde işlev görüyor. Zaten büyük basın kuruluşlarının hemen hemen hepsi siyasi partiler tarafından kurulmuş durumda. Dolayısıyla bu yayın kuruluşlarında çalışan basın emekçilerinin bu partilerin siyasi çizgileri dışına çıkmaları mümkün değil. Ancak bunun dışında bir de özgür yayıncılık yapmak, halka gerçekleri ulaştırmak isteyen, demokratik bir sistem için mücadele eden kuruluşlar var."
Şıvan’ın bu değerlendirmeleri, Güney Kürdistan basınının yaşadığı vahim durumu ortaya koymak açısından son derece önemli. Zira iktidar kurmak üzerine kurulmuş siyasi partilerin hakimiyetinde ve yine Çomani’nin sınıflandırmasında belirtilen “gölge” olma durumu, gazeteciliğin Güney Kürdistan’daki durumunu analiz etmemizde büyük olanak sağlıyor.
Süleymaniye Basın Sendikası Genel Sekreteri Karwan Enver ise, basının, haber alma ve yayma konusunda ciddi sorunlar yaşadığına dikkat çekiyor. Enver, şunları aktarıyor: "Siz gerekli gördüğünüz her habere özgürce ulaşamıyorsunuz. Yasada bu hak belirtilmiş olsa da pratikte birçok engellemeyle karşılaşmanız mümkün. Hatta gazetecileri meslek icrasından dolayı tutuklamak da yasada yasak. Ancak 2015 verilerimize göre Duhok ve Zaxo’da birçok gazeteci KDP’ye bağlı asayiş güçleri tarafından tutuklandı."
KDP ALANLARINDA ENGELLEMELER DAHA FAZLA
Kurdistani Nu gazetesi Başyazarı Abdullah, Federal Bölge içinde parti hakimiyetine dayalı alanlarda dahi basına yönelik uygulamaların değişkenlik arz ettiğini belirtti. Güney Kürdistan’da ulusal basın olarak nitelendirilebilecek bir basıncılığın olmadığını da sözlerine ekleyen Abdullah, “Neredeyse tüm basın kuruluşları bir siyasi partiye bir şekilde bağlı olan kuruluşlardır. Güney Kürdistan'ın belirli bölgelerinde nasıl ki belirli partiler hakimse, basında yaşanan durum da benzerdir. Örneğin Hewler basını, Süleymaniye basını, Behdinan basını diye parçalara ayırmak mümkündür. KDP’nin hakim olduğu Hewler ve Behdinan alanında özgür basıncılık koşulları yoktur. Her şey biraz partinin çıkarlarına göre oluyor. Süleymaniye, Kerkük -ki Kerkük Irak anayasasında statüsü belirsiz olsa da yönetimi YNK’ye bağlıdır- biraz daha özgür bir ortama sahip" diye konuştu.
YAYIN KAPATMA YOK AMA...
Yaptığımız araştırmada kapatılan ya da yayınına yasak getirilen bir yayın kuruluşunun olup olmadığına da baktık. Hemen hemen hiçbir kaynakta böyle bir durumun olmadığını gördük.
Süleymaniye’deki Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Enver, Güney Kürdistan anayasasında basın kanununun ilgili yasasında böyle bir kapatma, yayın yasağı getirmenin önünün kesildiğini belirtti.
Kapatmaya neden olmadığını, çünkü basın-yayın organlarının partilerin denetiminde açıldığını söyleyen Enver, “Dolayısıyla her biri bir partiye bağlı. Durum böyle olunca da kapatma durumu ortaya çıkmıyor. Yani kapatmanın olmaması basının özgür olduğunu ortaya koymaz" diye konuştu.
ÖZGÜR BASIN SUSTURULDU; DİHA, ROJİ WELAT VE TRUSKE KAPATILDI
Yayın engellerine ilişkin bir ekleme yapmak gerekir... 2014 yılında yerel hükümet özellikle özgür basını hedefine koydu. Bu çerçevede 20 Mayıs 2014’te Hewler Dicle Haber Ajansı (DİHA) Temsilciliği ile Duhok ve Zaho’daki Roji Welat dergisiyle Truske dergisinin temsilcilikleri kapatıldı. Kapatılan ajans ve dergilerin 4 çalışanı gözaltına da alındı. Bu kapatılma ve tutuklamalar yasaların bu tür durumları yasaklamasına rağmen gerçekleştirildi.
DİHA ve Roji Welat’ı kapatan yerel hükümete bağlı asayiş güçleri hiçbir gerekçe göstermeden tüm arşivlerine el koyarken, bu ofislerde bulunan malzemeler de aylar sonra geri verildi. Ancak ilgili resmi kuruluşlara yapılan tüm başvurulara rağmen bu basın kurumlarının yeniden çalışmasına halen izin verilmiş değil.
KADIN GAZETECİ OLMAK DAHA ZOR
Basın alanında özellikle kadınların yaşadıkları zorluklara da dikkat çeken, Basın Sendikası Yönetim Üyesi Hana Şıvan, bunun nedenini de 'siyasal ve toplumsal sistemin katı erkek zihniyetine sahip olması' şeklinde açıklıyor: "Bölge siyasetinde olduğu gibi basın alanında da erkek egemenliği hakim. Bu sadece fiziki değil, zihniyet olarak da böyledir. Örneğin kadınlar ne kadar da yetenekli olsalar, meslekte ne kadar da etkili olsalar bir erkeğin iş bulma imkanına sahip olamıyorlar. Basında iş bulmadan tutalım basın kurumları içinde söz hakkına sahip olmaya varana kadar kadınlar hep ikinci sırada yer alıyor. Çünkü Güney Kürdistan medyasında da tıpkı siyasette olduğu gibi erkek zihniyeti egemen. Bu da sürekli karar organı pozisyonuna erkeği geçiriyor."
KOŞULLAR ZORLAŞIYOR
Hana Şıvan, "Güney Kürdistan'da bundan 5-6 yıl önce gazetecilik yapmak daha kolaydı. Ancak bugün özgür gazetecilik önündeki engeller çok daha fazla. Yasada demokratik mahiyette gazeteciliğin önü açık olmasına rağmen, pratikte bunun uygulandığından söz etmek neredeyse imkansız" diyor.
Şıvan, bunun nedenini de şu tespitle ifade ediyor: “Güney Kürdistan'da bugün yönetimi elinde tutan (Güney Kürdistan'da yönetim büyük oranda KDP’nin elinde) zihniyet tamamen mutlak iktidarcı bir zihniyet. Dolayısıyla bu oldukça zorlayıcı. Yasa demokratik olmasına rağmen yönetimi elinde tutanlar insanların özgürce iş yapması, meslek icra etmesi, düşüncelerini özgürce ifade etmesi önünde engel oluşturuyor. O açıdan Güney basınının son yıllardaki gidişatı geçmiş yıllara oranla anti demokratik bir tutumla karşı karşıya kalıyor."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder