6 Eylül 2015 Pazar

Engizek: Komünal ekonomi toplum içindir

KCK Ekonomi Komitesi üyesi Çarçel Engizek, komünal ekonomiyi, “Tarihte topluluklar kendi diyalektiği içinde maddi ihtiyaçlarını karşılamak için hep bir yoğunluk içinde olmuşlardır. Beslenmek, barınmak, çoğalmak ve korunmak gibi ihtiyaçlarını karşılamak, yaşamın ortaklaştığı temel noktalar olmuştur. Yaşam bir bütünlük içerisinde üretimle, toplumsallıkla sağlanmıştır” şeklinde nitelendirdi.


Kadın ile ekonomisine ilişkin ise, “Ekonominin; ekonomi olabilmesi için kadınla ilişkisinin yoğun ve gerçekçi olması gerekiyor” diyen Engizek, insanlıkla, yani toplumsallaşma ile eşit biçimde gelişen iç-içe olan olgulardan birinin de ekonomi olduğunu vurguladı. Engizek, her toplumun kendi dinamiklerinde, değerlerinden başlayarak ilk adımı olan ekonomiyi açığa çıkardığını ifade etti.
Koma Civakên Kürdistanê (KCK) Ekonomi Komitesi Üyesi Çarçel Engizek ANF’nin sorularını yanıtladı.
Komünal ekonomi nedir ve günümüzde nasıl tanımlanıyor?
Günümüz dünyasında ekonomi birçok olgu gibi çarpıtıldığı gibi, ekonomiyi tanımlamaya ihtiyaç vardır. Ekonominin ne olup-olmadığı anlaşılmadan, gerçek ekonomiyi ve üreten değeri tanımlamak zordur. Bugün ekonomi diye toplumlarımıza yansıtılan ve büyük yanılgılar içerisinde algı ve zihniyete dönüşen kapitalist ekonomi anlayışıyla ayrışan yanlarını ortaya koymak önemlidir. Ekonomi toplumların, maddi ihtiyaçlarını, yaşamlarını nesneler üzerinden ortaya koyma, tüm canlılar dünyasında ise, dış ortamdan kendi ihtiyaçlarını, ihtiyacı kadar karşılama durumudur. Ekonomi tüm canlılar için evrensel bir durumu ifade eder. Tarihte topluluklar kendi diyalektiği içinde maddi ihtiyaçlarını karşılamak için hep bir yoğunluk içinde olmuşlardır. Beslenmek, barınmak, çoğalmak ve korunmak gibi ihtiyaçlarını karşılamak, yaşamın ortaklaştığı temel noktalar olmuştur. Yaşam bir bütünlük içerisinde üretimle, toplumsallıkla sağlanmıştır. Bu gün kapitalist modernite dünyanın dört bir yanında zor, şiddet, ücret, patron ve işçi ile ortaya koyduğu ve adına ekonomi dediği sistem ekonomi karşıtı bir durumu ifade eder. Ekonomi toplulukların ortak paydada, kolektif, ihtiyacı kadar ürettiği ve paylaştığı üretimdir. İçinde kar hırsının ve tekelin olmadığı, toplumsallığın ve kadının üretimde aktif olduğu bir sistem ve yaşam biçimini ifade eder.
Komünal ekonominin kadın ve ekonomi ile ilişkisinin toplumsal boyutları nelerdir?
Ekonominin; ekonomi olabilmesi için kadınla ilişkisinin yoğun ve gerçekçi olması gerekiyor. İnsanlıkla yani toplumsallaşmayla eşit biçimde gelişen, iç-içe olan olgulardan biri de ekonomidir. Her toplum kendi dinamiklerinden, değerlerinden başlayarak ilk adımı yani ekonomisini açığa çıkarır. Ekonomi derken şimdi ki gibi günün on iki saati tüm yaşam dinamiklerinden soyutlanmış, toplumuna ve çevresine yabancılaştırılan, birer ücretli köle haline gelmiş, işçiler ve bunun karşıtı tüm kara el koyan patron, tekeller akla gelmemelidir. Bu nedenle ekonomiyi geçmişle ele almak, gerçek tarihçesine inmek, tarihsel gelişiminin bilincinde olmak oldukça önemlidir.
Ekonomi, tarihte özsel bir faaliyet, yaşam biçimi olarak kadın etrafında gelişmiştir. Kültürel gelişimler tarihsel gelişimlerdir. Nihayetinde bugün de etkileri yaşamımızda, köylerimizde, annelerimizin yaklaşım ve pratiklerinde izlersek toplumumuzda çokça izlerine rastlarız. Toplumsallığın en çok üzerinden geliştiği tarım kültürü kadının binyıllarca yaşadığı tecrübelerin sonucunda gelişmiştir. Ekonomiyi, tarım kültüründen ve doğal toplumdan, kadınların doğal otoritesinin olduğu, kadının yaşamda aktif olduğu süreçlerden bağımsız ele alamayız.
Kadın çevresinde ilk yerleşik ve tarımsal alanların açılması, tarımsal üretimin toplumun hepsini ciddi bir sosyal, toplumsal yaşamda açığa çıkmasını sağlamıştır. Çocuklarına karşı geliştirdiği özsel sorumluluk, tüm diğer çocuklar ve toplum içinde aynı biçimde geliştirmiştir. Toplum ve birey ilişkisi en optimal halini yaşamaktadır. Doğanın hepsi insan da dahil bir canlılıklar bütünü olarak algılanır. Kendisi ve ailesi için istediği, ürettiği aynı zamanda toplumu içindir de. Toplum hem kendisidir hem de çevresinde sorumluluk duyduğu insanlardır. Ekonomiyi bu anlayışla geliştirir ve genişletir.
Neolitik çağa kadar toplayıcılık ve avcılıkla yaşamını sürdüren topluluklar artık belli bir bilince dönüşmüş ekonomiyle, bilinçli üretime geçmiştir. Kuşkusuz o sürece kadar cinsiyete dayalı bir iş bölümü vardı. Cinsiyete dayalı iş bölümü koşulların kendisiyle açığa çıkardığı bir durumdur. Hiçbir çalışmanın ve işin, diğerinden üstün olmadığı, bugünkü kapitalist değerler gibi değil de, değeri belirleyenin, ölçünün kendisidir. Verimli işi iyi ve faydalı yapmak, paylaşmak, armağan etmektir. Yani ekonomiye ve değere yaklaşımları, zihniyet olarak günümüzden farklıdır.
Kadının üretimle, ekonomiyle yoğun ilişkisi toplumsallığa karşı geliştirdiği sorumluluktan gelir. Bugün kadınsız bir ekonomik toplumu hiçe sayan bir gerçeği ifade eder. İlk toplumsallaşmada kadın arayışları ve üretime yaklaşımı, çevresindeki insanların ihtiyaçlarını daha fazla karşılamak ve doğru, paylaşımcı düzeyde ortaklaştırmaktır. Klan etrafında biçimlendirdiği yaşam doğa ve toplumsallığından kopuk, yabancılaştırıcı olmamıştır. Uzun yılların tecrübesiyle kadın eliyle ilerici bir tarihsel sıçrama da yaşanmıştır. Ekin ekilmesi, çeşitlerin doğal olarak toplumun tüm ihtiyaçlarını karşılayacak düzeye getirilmesi demokratik bir bilinç ve kültürle geliştirilmiştir. Doğadan ihtiyacı kadar faydalanması da karşılıklı bir tamamlamayı da getirmiştir.
Toplulukların dayanışmacı ekonomisine ‘demokratik ve ekolojiktir’ diyebilir miyiz?
Evet, toplumların dayanışmacı ekonomisi ekolojiktir. Bunu insanlık tarihinde de görmek mümkündür. Çünkü egemenlerin bize öğrettikleri gibi ne düz çizgisel ilerlemecilikle bugüne gelinmiş ne de sınıflı toplumlar tarihiyle bu güne kadar gelebilmiştir. Bir yerden kırılan ve yozlaştırılan, el konulan, yanlış öğretilen, geliştirilen bir tarih durumu var. Bunu da en çok ekonomi üzerinden yapmıştır. Sınıfsız toplum ve direnişçi kültürde, ortak üretim, ortak paylaşmayı esas almışlardır. Özgürlükçü, demokratik yaşam biçimi zaten kendisiyle ortaklaşmayı, artık ürünü ve karı ret eder. Paylaşım ve ihtiyacı kadar karşılama anlayışı hem demokratik bir yaklaşımı içinde barındırır hem de ekolojik bir zihniyeti içerir. Animizm dediğimiz, yani tüm canlıların bir ruhu ve canı olduğu bilinci çok güçlüdür. Ekonomi de kendi ihtiyacı kadar alma yaklaşımı zaten ekolojik bir yaklaşımın sonucudur. Yani karşıda ki doğa da kendisini yenilemeli, yaşamalı, canı ve ruhu vardır. Ruhu acımamalıdır, yok edilmemelidir. Demokratik olansa ona saygı duyma ve var olanı kendi içinde paylaşmadır. Bu zihniyet bu günde geçmişimizde de toplumlarda da vardır. Kendi doğasını ve özünü koruyan ve bilen halklarda bu algı bu günde bile halen yaşamaktadır.
Toplumsallığı ve ekonomiyi birbirinden ayrı düşünebilir miyiz?
Toplumsallık kadın etrafında gelişmiştir. İlk toplumsal gelişimi kadın kendi çevresiyle açığa çıkarmıştır. Bireyler toplum içinde anlam bulurlar. En büyük kimlik toplumsallığı ifade eder. Toplumsallığı ekonomiden ayrı düşünürsek, bugünkü tekeller, sermayedarlar, patronlar hepsinin toplamı kapitalist moderniteye dönüşme durumu yaşanır. Yani toplumu olmayan, bireyci, egosu, kar hırsı, gücü için tüm doğayı, toplumları, dünyayı karşısına alarak geliştirilecek anti toplumcu, kendi özüne yabancılaşmış bir insan gerçeği ortaya çıkar. Bir de tek elden, erkek egemen kültürle sömürü sistemi geliştirilmiştir. Bu durumda diyebiliriz ki, kapitalist sistem anti toplumcudur ve kadın karşıtıdır.
Gerçek ekonomi, kadın eliyle, kadının öncülüğünde tüm toplumu da katarak üretimi açığa çıkarma ve ortaklaştırmaktır. Bu durumda toplumsal olan kadın, açığa çıkardığı üretimi, herkesle paylaşmayı ve kullanmayı kültür haline getirmiştir. Kapitalistler ise toplumsallığı parçalayıp, güçten düşürürler. Üretimden açığa çıkan karı kendisine alması zaten toplumu dışında bırakması, toplum karşıtı olmasını somut ifade eder. Böyle olunca toplumsal değerlerin tümü ve yaşamsal olan her şey tehlikeye girer.
Bu nedenle toplumsallığın bağrında sosyal, kültürel, ekonomik ve ahlaki politik bir öz vardır. Hiç biri diğerinden önemli değildir. Her şeyin bir diğerinden önceliği yoktur. Biri diğerinin varlık koşuludur. Toplumsallıkların kendi içerisinde birbiriyle karşılıklı ve kopmaz ilişkilerle bağlı olduğu ve bunun temelinde ekonominin olduğu kuşkusuzdur. Ekonominin kendisi zaten toplumsallığı ifade eder. Dolayısıyla kolektivizmi, kolektif yaşamının somut ifadesidir. Toplumsallığın dayanışmacı ve geliştirici olgularında ekonomi de önemli bir yer tutar. Demokratik, çoğulcu ekonomiler halklar ve bireyler için yaşamın idaresini ve kendini fiziksel ve toplumsal olarak var etmeninde koşuludur.
Kadınlar demokratik, komünal ekonomiyi nasıl geliştirir?
Kadınlar sınıflı toplum tarihinden günümüze kadar egemen erkek kültürüne karşı bir direniş halindedirler. Bunu çoğu zaman ciddi karşıt örgütlenmelerle yapmışlardır. Bazen de kendini sistemden soyutlamaya çalışarak geliştirmek istemişlerdir. Ancak bu egemen sistem hiçbir şekil de kadının gerçek doğası ve zihniyetiyle buluşacak bir sistem değildir. Ataerkil sistem en çok da ekonomiyi kadının elinden alarak karşıt eylemini gerçekleştirmiştir. Bugün dünyanın büyük bölümünü kendi mülkü haline getiren egemen, sömürücü ataerkil sistem bu durumu kadını köleleştirerek ve üzerinden hak sahibi olarak geliştirmiştir. Yani kadının kaybettiği noktalardan başlayarak bugün Kürdistan’da yeniden kadınca bir yaşam alanı ve mücadelesi yürütülmektedir. Kürdistan’da yürütülen kadın özgürlük mücadelesi merkezi yapıda gelişen emek sömürüsünü aşmak içindir. Komünal topluluklar ekonomisi, mülkiyet karşısında en fazla örgütlendirilmesi gereken modeldir. Kadınların dışlandıkları ekonomiyle yeniden buluşması, emeğinin sonuçlarıyla doğrudan ilişki de olması toplum için ne kadar sağlıklı bir ortaklaşma yaratacaksa, egemen sömürücü tekel ve erkekler için de bir o kadar özgürlük alanlarının daralması anlamına gelecektir.
Günümüzde kar hırsıyla her gün biraz daha geliştirilen endüstriyalizme ve azami kara karşı kadın üretiminin ortaklaştırılması, halkın ihtiyaç dışı artıya gerek duymaması şeklinde açığa çıkacaktır. Buda kadının eko-endüstriyalizmle yeniden doğayla uyumlu bir üretim içinde olması şeklinde olacaktır. Tabi bunları yapmak için toplumu bir arada tutarak, daha özgür, demokratik, kolektif emeğin, maneviyatın ön planda olacağı bir yaşamı geliştirmek için, kadınlar kapitalizme karşı birebir mücadele etmesi gerekiyor. Ev içi, görünmeyen emekten tut, dış dünyadaki tüm üretim alanlarına kadar alternatifler oluşturmak önemlidir. Kadın toplumcu özgürlük alanlarını açtıkça, egemen kapitalist modernite alanı daralacaktır. İnsan eliyle geliştirilen tüm örgütlenme ve sistemler, alternatifleriyle de çürütülebilir, azaltılabilir. Kadın ekonomi alanında kapitalist erkek zihniyetiyle ve uygulamalarıyla mücadele etmek, karşı toplumcu sistemini kurmak durumundadır. Yani eskiden toplumun ve kadının olduğu düzenin günümüz koşullarına uyarlanmış hali, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü yanıyla yaşam bulabilir diyoruz.
Komünal ekonominin kooperatif örgütlenmesi nasıl olacak?
Kooperatifler insanlık tarihinden beri vardır. Adlandırma farklı da olsa tarihin her döneminde varlık bulmuştur. Buna denk düşen örgütleme yaşamsal biçimde hayata geçirilen örgütlenme olmuştur. Her topluma göre kısmi farklılıklar arz etse de özünde toplumun kendi ekonomisinin dayanışmacı, ortaklaşmacı üretimini, bir arada sağlamışlardır. Bu gün Kürdistan’da da demokratik özerk inşası içinde en temel boyutlardan biri de ekonominin halkların ortak üretimi olarak geliştirilme çabasıdır. Kapitalist kar sisteminde ortaklık ya da paylaşma yoktur. Kapitalist ekonomi karakteri gereği toplumu dışında tutar, ancak emeğine el koyar. Fakat demokratik komünal ekonomi de her köyde, ilçede, ilde halkın kendi ihtiyaçları için ortaklaşarak bir araya gelip, üretim sağlama, üretimi üzerinden söz sahibi olmayı ifade eder. Büyüklüğü ve küçüklüğü söz konusu değildir. Her ihtiyaç ortaklaştırılarak sağlanır. Dayanışmacı bir ekonomi kooperatifi orada çalışanların irade sahibi olması demektir.
Kooperatifler en çok da ortaklaşma üzerinden gelişir. Bugün dünyanın birçok yerinde kooperatifler geliştirilmektedir. Geçmişten bugüne kadar devletler de kooperatifler geliştirmişlerdir. Ancak bunlar merkezi iktidarın inisiyatifinden çıkmamıştır. Bugün Kürdistan’da da ahlaki politik toplumun en temel pratik alanlarında biri ekonomi yani örgütlenme alanları olarak kooperatiflerdir. Herkese eşit hakka, eşit dağıtım esastır. Çünkü ekonominin sahibi halkın kendisidir. Patron ve işçi kavramları ortadan kalkar. Kapitalist moderniteye karşı yerelden başlayarak ulusal ekonomik örgütlenmeye kadar gider. Bir araya gelen ortakların, kendi üretimlerini sağlamak amacıyla kolektif örgütlenme oluşturmasıdır. Her kooperatif üyesi bir oya sahiptir. Ürettikleri üretimi komisyoncuyu aradan çıkararak, diğer bir satış kooperatifine, ya da üretim kooperatifine, yani üreticiden, üreticiye, emekçiden, emekçiye geçişini sağlamaktır. Devlet sömürüsüne, tekel ve tüccar kesimine, sermayedarlara karşı halkın kendi ekonomisinin organizasyonunu da kendisinin sağlaması demektir.
Bugün coğrafyamızda milyonlarca insan günün on iki saati sermayedarların ve tekellerin kontrolünde çalışmaktadırlar. Düşünelim ki insanlarımız bunlara da değil de aynı çalışmaları kendi belirleyeceği biçimde, kendi ortak iradesi ve ihtiyaçları üzerinden ve demokratik, kolektif üretiyor ve ortaklaştırıyorlar. Neden olmasın değil mi? Halk kooperatifleri devlete karşı kendini özerkleştiren küçük ve ya orta ölçekte yapılardır.
Kooperatifler demokratik yapılardır. Her birey ortaktır. Kapitaliste karşı ortak örgütlenmek, sömürülmeden, ezilmeden kazanç elde etme durumudur. Şirketler ve işletmelerden farkı çoktur. En temelde farkı kendisinin söz hakkına sahip olması, karar merciinde yer almasıdır. Sermaye değil ortak yarar ve ortak paylaşım esastır. Kooperatiflerin esaslarından biri de kendi toplumu için de faydalı, sosyal, toplumsal sorumluluk taşımasıdır. Kendi köyünde bir sosyal, toplumsal ihtiyaç olduğunda ortak kasadan yardım etmek, kendi toplumuna gönüllü hizmette bulunmaktır. Kendisi için, insanları için yaptığını, destek verdiğini bilir.
Üretim kooperatifleri çok yönlü olabilir. Pazarlama, dağıtım, kredi, yapı, satış, temin, sağlık, eğitim, ulaşım, sanayi vb. birçok alanda kooperatifler örgütlenmesi sağlanabilir. Demokratik komünal yapılarda üreticiyle toplumun kooperatifler yoluyla kavuşması, sağlıklı, ucuz, güvenilir, ulaşılabilir hizmete, ürüne kavuşması sağlanmış olur. Daha da genişler ve yaygınlaşırsa kooperatif örgütlenmeleri demokratik özerk sistemi içinde üretimin ortak, paylaşımcı, demokratik bir biçimde örgütlenmesinin biçimleri çoğalır. Üretim kooperatiflerinden tutun, sanayi kooperatiflerine kadar, tarım kooperatifleri, satış kooperatifleri, yapı ve tarım kooperatifleri vb. birçok kooperatif örgütlenmesi gerçekleştirilebilir.
Toplumumuzda böylesi bir üretim örgütlenmesine gitme ihtiyacı vardır. Bu gün eğer kapitalist modernitenin yıkıcı, öldürücü, sömürgeci, örgütlenmesini kendi toplumumuzdan çıkaracaksak ortak, kolektif, dayanışmacı yani toplumcu ekonomiye yer vermeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder