7 Eylül 2015 Pazartesi

DBP'den Erdoğan'a: 35 günlük bebeğin elinde silah mı vardı?

DBP Eş Genel Başkanları Emine Ayna ile Kamuran Yüksek, AKP'nin savaş konsepti dolayısıyla yaşanan gelişmelere ilişkin açıklama yaptı.

Açıklamada, "Dün (6 Eylül) gün boyu Cizre’de, Nusaybin’de, Sur’da, 35 günlük bebeğin de ölümüne sebep olan halka yönelik operasyonların, saldırıların olduğu, sivil halkın yaşadığı mahallelerin tanklarla bombalandığı ve akşam saatlerinde de Dağlıca’da askerin operasyona çıktığı sırada  mayın patlaması sonucu asker ölümlerinin olduğu elim bir gün yaşadık" denildi.
ERDOĞAN'A SORULAR
"1980'den 2015'e 35 yıl... Bir ülke nüfusu kadar insan öldü. Yetmedi mi... Daha kaç insanın ölmesi gerekiyor" denilen açıklamada Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'polisin askerin vurma yetkisi vardır; silahlı birini gördü mü indirir' sözleri hatırlatılarak, şu sorular yöneltildi: "Dersim’de Güldal’ın elinde silah mı vardı? Cizre’de 35 günlük bebeğin elinde silah mı vardı? Sur’da 7 yaşında çocuğun elinde silah mı vardı? Ağrı’da biri 15, diğeri 16 yaşında fırında 10 lira için çalışan iki çocuğun elinde silah mı vardı?"
'ÇÖZÜM MÜZAKEREDE'
Geçtiğimiz 2,5 ayda sivil, asker-polis, gerilla ölümlerinin sayısının 300’ü aştığına dikkat çekilen açıklamada, devamla şunlar kaydedildi:
"2,5 aylık savaşın sonucunda 300’den fazla insan öldü. 8 ilçede sıklıkla sokağa çıkma yasağı ilan edildi, evler, işyerleri insanlar tarandı, havan topları ile bombalandı, yaşam durdu... Neredeyse OHAL düzeyinde güvenlikli bölge ilanları ile birçok yere giriş çıkışlar yasaklandı. Ekonomi durma noktasına geldi,  Dolar-Euro fırladı, turizmde bütün rezervasyonlar iptal edildi-turizm çöktü. 
Cumhurbaşkanı Dağlıca’da gerçekleşen patlamadan sonra bir televizyon programında 'Çok üzüntülüyüz, milletimizin başı sağ olsun. Eğer 400 milletvekilini alacak ve anayasayı değiştirecek bir sayıyı bir parti almış olsaydı, bugün bunlar olmazdı' diyor. Yani açıkça sandıkta halkın tercihlerini kabul etmeyerek böyle bir savaş kararı aldığını resmen ifade ediyor. 
Demokrasi farklı olanla birlikte-ortak iş yapabilme gücüdür. Ortaklaşabilmek, uzlaşabilmektir. Ölüme insanları göndermek kolaydır, önemli olan yaşatabilme gücü göstermektir. Demokratik ülkeler ikili veya üçlü koalisyonlar ile yürütülüyorlar. Yerel demokrasi modelleri geliştiriyorlar. Hiçbiri bölünmüyor, parçalanmıyor, kaos olmuyor. Uzlaşarak ortak iş yapıyorlar. Birbirlerini düşman olarak görmüyorlar, iknayı esas alıyorlar. 
Hiçbir parti hedeflediği milletvekili sayısını yakalayamadığı için halktan intikam alarak savaşa karar vermiyor. 
Ancak, demokrat olmayanlar, bencil olanlar, sadece ben-illa da ben diyenler; ortak iş yapma, paylaşma kültürüne sahip olamazlar.  
Savaşı bitirecek tek yok demokrasidir. Demokrasi karşı tarafı dinlemektir. Ortak yaşam ve yönetim talebine anlam biçmektir. Çözüm; koşulsuz, amasız, eşitlik ve özgürlük esaslı müzakeredir. Masaya dönmektir."
DEVLETE VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNE ÇAĞRI
Devleti askeri operasyonlarını durdurarak tahkim edilmiş ateşkes noktasına gelmeye, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın müzakere koşullarını iyileştirerek bir an önce diyalog masasına oturmaya çağıran DBP, "Bütün demokrasi güçlerine de, bu savaşı bir an önce durdurmak ve bir an önce ölümlerin önünü alabilmek amacıyla Başkan Öcalan ile müzakerelerin başlatılması için ortak mücadeleyi yükseltme çağrısında bulunuyoruz" dedi.
DBP, açıklamasının sonunda, 2,5 aydır yaşamını yitiren herkesin ailelerine başsağlığı dileğinde bulundu.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder