Kürdistan’da 1990’lı yıllarda yapılan serhildanların sembolü olan Berîvana Cizîrî, "Cizre'de olup, özgürlük halayının başını çekmek isterdim. O mevzilerde direnenleri selamlıyorum" dedi. Cizîrî, AKP'ye seslenerek, "Cizre'deki direniş asla kırılmaz" mesajını verdi.
Kürtler, onu 1992 yılında devletin Cizre’ye yönelik yaptığı katliama karşı serhildanın öncülüğünü yaptığı görüntülerle tanıdı. Yüzü beyaz bir peçe ile sarılı, bir kolu yaralı, diğer koluyla da özel harekat timlerine meydan okuyan bir Kürt kadının görüntüsü, 23 yıldır hafızalarda diri duruyor.
Cizre sokaklarında özel harekat timleri şahsında Türk devletine meydan okuyan, aslen Cizreli olan bu genç kadın, yurtsever bir ailenin çocuğu olarak büyür. 1990’lı yıllarda Kürdistan’da başlayan özgürlük mücadelesinden etkilenip mücadelenin içerisine girer. Bir dönem cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılır. 21 Mart 1992 yılında Nûsaybin ve Cizre olmak üzere Kürdistan’ın birçok merkezinde başlayan serhildanlar boy gösterirken Berîvana Cizîrî de, Cîzre serhildanının içinde bulur kendini; serhildanın sembolü ve öncüsü olur.
Berîvana Cizîrî, sembolü olduğu 21 Mart 1992'deki direnişi ve devlet katliamını ANF’ye anlattı.
'HALKIN SADECE ÇIPLAK BEDENİ; İRADE VE İNANCI VARDI'
Cizîrî, 21 Mart 1992 tarihinde Kürdistan’ın birçok yerinde olduğu gibi Cizre'de de halkın Newroz kutlaması yapmak istediğini, ancak devlet güçlerinin saldırısı sonucu çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiğini, yüzlerce kişinin de yaralandığını hatırlattı.
Cizîrî, o günkü katliamı şu sözlerle anlattı: "Biz bu hazırlık içindeyken karşımızda Mem ile Zîn türbesinin yanında tankların konumlandırıldığını gördük. Polisler, ‘Eğer yürürseniz tararız’ dediler. Ama sayısı yüzlerce ve binlerce olan halk geri adım atmadı. Yürümekte kararlıydı. Kimsede korku ve çekinge yoktu. Biz yürümekte kararlıydık. O esnada öndeydim. Arkadaşlara, ‘Gidip tankların üzerine çıkacağım‘ dedim ve ‘Eğer şehit düşersem cenazemi düşmanın elinde bırakmayın' diye söyledim. Ve yürüdüm. O esnada halk ile aramda bir mesafe oluştu. Halkı tarıyorlardı, halk da geri adım atmıyordu. O esnada açılan ateş sonucu kolumdan yaralandım, kendimi sokağa attım. Tekrar gidip halkı geri getirdim. Sokakta tekrar yürümeye başladık. Çemkûr Mahallesi'ne yürüdük. Bu sefer daha büyük bir güç ile üzerimize geldiler. Suikastçılarla halkı taradılar. Büyük bir vahşetti. Bugünkü gibi büyük bir katliamdı. Halkın ise sadece çıplak bedeni vardı. İrade ve inançları vardı."
Cizîrî, o günkü katliamı şu sözlerle anlattı: "Biz bu hazırlık içindeyken karşımızda Mem ile Zîn türbesinin yanında tankların konumlandırıldığını gördük. Polisler, ‘Eğer yürürseniz tararız’ dediler. Ama sayısı yüzlerce ve binlerce olan halk geri adım atmadı. Yürümekte kararlıydı. Kimsede korku ve çekinge yoktu. Biz yürümekte kararlıydık. O esnada öndeydim. Arkadaşlara, ‘Gidip tankların üzerine çıkacağım‘ dedim ve ‘Eğer şehit düşersem cenazemi düşmanın elinde bırakmayın' diye söyledim. Ve yürüdüm. O esnada halk ile aramda bir mesafe oluştu. Halkı tarıyorlardı, halk da geri adım atmıyordu. O esnada açılan ateş sonucu kolumdan yaralandım, kendimi sokağa attım. Tekrar gidip halkı geri getirdim. Sokakta tekrar yürümeye başladık. Çemkûr Mahallesi'ne yürüdük. Bu sefer daha büyük bir güç ile üzerimize geldiler. Suikastçılarla halkı taradılar. Büyük bir vahşetti. Bugünkü gibi büyük bir katliamdı. Halkın ise sadece çıplak bedeni vardı. İrade ve inançları vardı."
'ANNELERİN ZILGITLARI BANA GÜÇ VERDİ'
Tankların üzerine yürüme gücünü halktan aldığını vurgulayan Cizîrî, devamla şunları söyledi: "Annelerin zılgıtları bana güç verdi, inanç veriyordu. Cesaret ve moral alıyordum. O gün kendi kendime şunu söyledim; 'bugün ne olursa olsun halka öncülük etmeliyim.’ O dönemde basın ve telefon da yoktu. Cizre tamamen tecrit altındaydı. İstedikleri gibi tarıyorlardı. Tam 7 gün boyunca sokağa çıkma yasağı vardı. Sadece fırın ve eczaneler açıktı. Yine bugünkü gibi çocukları vuruyorlardı. Fırınlara ekmek almaya giden keskin nişancılar çocukları katlediyordu."
'CİZRE İKİNCİ KOBANÊ OLMUŞ'
Aradan geçen 23 yıl sonra benzer bir direnişi görmenin kendisinde farklı bir duygu yarattığını dile getiren Cizîrî, "Bugün halkımız bir katliam altında. Duygularım kabarmış, adeta kaynıyor. Bir taraftan sevinçliyim. Ama bir taraftan da üzgünüm. Orada olmadığım için, üzülüyorum. Fiziken burada olabilirim ama ruh ve düşünce olarak oradayım. Gece ve gündüzüm belli değil. Bugün orada olsaydım ama aniden şehit olsaydım, o anneler beni elleriyle gömseydiler. Yeter ki o yürüyüşün ve halayın başında olsaydım. Bugün binlerce genç kendilerini, mahalle ve sokaklarını savunuyorlar. Tank ve toplara karşı ciddi bir direniş var. Bir kararlılık söz konusu, günlerdir direniyorlar. İşte ben de orada ve ön cephede olmak isterdim" diye konuştu.
Cîzre halkının hiçbir zaman teslimiyeti kabul etmeyeceğini vurgulayan Cizîrî, "AKP bunu iyi bilsin; Cizre halkı hiçbir zaman boyun eğmemiş, eğmez de. Şimdiye kadar direnmiş ve direnmeye de devam edecek. Bugün herkes Cizre’yi konuşuyor. İkinci Kobanê olmuş" dedi.
Cîzre halkının hiçbir zaman teslimiyeti kabul etmeyeceğini vurgulayan Cizîrî, "AKP bunu iyi bilsin; Cizre halkı hiçbir zaman boyun eğmemiş, eğmez de. Şimdiye kadar direnmiş ve direnmeye de devam edecek. Bugün herkes Cizre’yi konuşuyor. İkinci Kobanê olmuş" dedi.
'BU DİRENİŞ ASLA KIRILMAZ'
Cizre sokaklarında direnenleri de selamlayan Berîvana Cizîrî, şu mesajı verdi: "Cizre halkı hiçbir zaman boyun eğmedi ve eğmeyecek. O annelerin ellerinden öpüyorum, gençlerin gözlerinden öpüyorum. Buradan binlerce selam gönderiyorum. Cîzre, Gever, Silopi Nusaybin, Silvan ve Şırnak halkına selam gönderiyorum. Botan halkı, Kürdistan halkı cesaretlidir. Bu direniş asla kırılmaz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder