Abdullah Öcalan, AKP hükümetinin üst düzey siyasi temsilcisinin girişimine anlam vererek, bahar aylarında müzakere süreci başlayacağını bekliyordu.
Bunun için tüm detaylar konuşuldu ve İmralı’dan dönen söz konusu yetkili, üyesi olduğu hükümete, Öcalan’ın barış için gösterdiği gayretin önemine dikkat çekti.
Ancak süreç bu şekilde yürüyemedi.
Kuzey Kürdistan'da askeri hazırlıkları tırmandıran AKP hükümeti, Rojava'da da IŞİD vb. örgütlerle yaptığı hazırlıkları ve Kobanê'ye yönelik saldırı hazırlıkları hız kazandı. Amaçları; Kuzey Kürdistan ve Türkiye sınırları dahilinde gerillanın bir daha hareket edememesini sağlamak, Rojava'daki kazanımlara darbe vurarak İmralı masasına güçlü bir şekilde oturup taviz almaktı.
Nitekim Temmuz 2014'te Kobanê'ye yönelik ilk saldırı dalgası başlatıldı. Bu saldırı kırıldıktan sonra, 15 Eylül 2014'te bilinen pervasız saldırı başlatıldı. Bu saldırıya karşı geliştirilen direniş ve başta 6-7-8 Ekim'de olmak üzere dünyanın her tarafında Kobanê'ye yönelik geliştirilen 'Kobanê'yi sahiplenme eylemleri ve 1 Kasım Dünya Kobanê gününde yaygın sahiplenmelerin gerçekleşmesi devletin karar organlarında masaya yatırıldı. Öcalan'ın demokratik çözüm için geliştirdiği sürece, Kürt özgürlük mücadelesini bastırmak amacıyla yaklaşan hükümet, istediklerini elde edemeyeceğini görüyordu.
Kobanê'deki savaş devam ederken, 30 Ekim 2014'te MGK toplantısında 'devam eden savaş hazırlıklarına hız verilmesi ve topyekün savaş kararı' çıktı. Nitekim Kasım ay'ında İmralı adasına giden HDP heyetine Öcalan, 'Kandil ne düşünüyor' diye soruyordu. HDP heyeti, 'KCK yönetimi, MGK'nın 30 Ekim'de topyekün savaş kararı verdiğini' düşünüyor. Öcalan'ın yanıtı; Öyle mi düşünüyorlar? Doğru, ben de öyle düşünüyorum. MGK topyekün savaş kararı vermiştir...'
Öcalan devletin bu savaş konseptini de boşa çıkarmak ve zayıf da olsa çözüm ihtimalini zorlamak amacıyla yeni bir çözüm planı geliştirdi. Bu sıralarda yaptığı görüşmelerde, 'Kobanê'yi düşürürseniz, Botan, Amed ve Serhat'a kadar 4 kanton daha ilan ederim' diye devlete uyarıda bulunuyordu.
Öcalan, sürece ivme kazandırmak için müzakerenin çerçeve taslağını hazırlayarak Kasım 2014'te taraflara sundu. 4 ana başlık 66 alt başlıkta hazırlanan bu taslak taraflarca uygun görüldü. Ve 28 Şubat'ta Dolmabahçe'de açıklanan 10 maddelik çerçeve metin, 66 maddelik bu taslağın özetiydi.
Öcalan'ın hazırladığı taslağa göre; tüm başlıklar müzakere edilecekti. Müzakereler 15 Şubat'ta bir sonuca ulaşacaktı. Eğer mutabakat sağlanırsa bu defa pratik adımlar atılacaktı.
Pratik adımlara ilişkin meclis bünyesinde bir komisyonun kurulmasını öneriyor. Meclis dışından da üyelerin dahil olacağı bu komisyonun görevi hakikatleri araştırmak. Öcalan, bu komisyonun en başta kendisiyle görüşmesini talep ediyordu. Bu görüşmede PKK hareketinin neden silahlı mücadeleye başvurduğu, on yıllarca devam eden savaşta taraflardan kaynaklı eksik ve yanlışların masaya yatırılmasını istiyordu. Öcalan, 'silahlı mücadelenin sonlandırılmasına' ilişkin karar ve düşüncesini bu komisyonla yapılacak görüşmede açıklayacaktı.
Eğer müzakere süreci 15 Şubat'ta bitmiş ve söz konusu komisyon oluşmuş olsaydı, Öcalan, Nisan ayında Türkiye’ye karşı silahlı mücadelenin son bulduğunun ilan edileceği PKK Kongresi'nin toplanacağını çözüm taslağında belirtmişti.
Devlet, bu taslağı kabul ederek görüşmelere devam etti. Ve İmralı adasında müzakerelerin yapılması için bir oda ve ortasında büyük bir masa kuruldu. Bu masanın etrafında Öcalan, genişletilmiş HDP heyeti ve Devlet heyeti oturacaktı. Yanı sıra tarafların ortak görüşleriyle kurulması kararlaştırılan izleme heyeti de masada hazır bulunacak, müzakerelere şahitlik edecekti.
Bu masa etrafındaki ilk toplantı 9 Ocak 2015'te yapıldı.
Yarın: İmralı’daki masada Öcalan, devlet heyeti ve HDP heyeti neler tartıştı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder