Suruç şehitlerinin 40. gününde Yoğurtçu Parkı'nda bir araya gelen şehit aileleri, yaralılar ve dostları, AKP'nin halklara karşı ilan edecekleri savaşı durduracaklarının mesajını verdi.
AKP destekli faşist DAİŞ çetesi tarafından katledilen 33 devrimci, ölümlerinin 40. gününde İstanbul'da anıldı.
ESP ve SGDF tarafından Yoğurtçu Parkı'nda düzenlenen 40. gün yemeğine, şehit aileleri Ferdane Kılıç ve Nartan Kılıç, Polen ünlü, Çağdaş Aydın, Cemil Yıldız, Hatice Ezgi Sedat ve Uğur Özkan'ın aileleri ile yaralılar katıldı. Anma yemeğine HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP İstanbul Milletvekili Sezai Temelli, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy, SKM Sözcüsü Fadime Çelebi, HDP İstanbul İl Eş Başkanı Cesim Soylu, Suphi Nejat Ağırnaslı'nın (Paramaz Kızılbaş) annesi Nuran Ağırnaslı da katıldı.
Etkinlik alanına Suruç şehitlerinin fotoğraflarının yer aldığı pankart ile "Kobanê sana yine geleceğiz" yazılı pankart ve SGDF flamaları asıldı.
'ŞAN OLSUN TÜM ŞEHİTLERİMİZE'
Saygı duruşuyla başlayan anmada ilk sözü aileler adına Çağdaş Aydın'ın babası Feti Aydın aldı. Kendisi de katliamda yaralanan Aydın, "Zafer günümüz kutlu olsun. Onların bıraktığı yoldan devam edeceğiz" diyerek konuşmasına başladı. Kobanê'nin yeniden inşasına katkı sunmak için yola çıktıklarını hatırlatan Aydın, "Gülmeleri yasaklanan çocukları güldürmek, hastaları bir nebze iyileştirmek, yıkılan tuğlaların yerine bir tuğla koymak için gittik. Çünkü Kobanê bizim" dedi. Devrimle dayanışmanın devam etmesi çağrısında bulunan Aydın, "Kobanê'da yitirdiğimiz Suphi Nejatlar, Arin Mirkanlar, Serkan Tosunlar için gittik. Onlar için tuğla koymak için gittik" dedi. "Katliamın sorumlusu kim?" diye soran Aydın, "Katliamın sorumlusunun IŞİD çetesi ve AKP çetesidir, başka da sorumlu aramaya gerek yok" dedi. Aydın, "Suruç, Türkiyeli sosyalistlerle Kürt halkının mücadelesinin kalesi olsun" dedi. Oğlu Çağdaş Aydın ve Cemil Yıldız'ı anan Aydın, "Şan olsun tüm şehitlerimize. Zafer bizimdir yoldaşlar" diyerek kürsüden ayrıldı.
SGDF adına Ceren Çoban, 21. yüzyılın Stalingrad'ı Kobanê'nin yeniden inşasında sorumluluk almak için yola çıktıklarını söyledi "hayal gücü iktidara diyenlerin yoldaşlarıyız" dedi. Yeni yaşamın inşasında bir tuğla koymak için 33 yoldaşımız kanları ile suladı devrimi. Acımız büyük. Lakin öfkemiz acımızdan da büyük. Biz bu katilleri Soma'da katledilen işçilerin ardından bu işin fıtratında var diyenlerden, Roboski'yi bombalarımdan tanıyoruz. İçimizde bomba patlatanları tanıyoruz. Polen'den Sibel'e Ece'den Aydan'a, Ezgi'den Sibel'e yürüyoruz devrime."
'KARDEŞLİK KÖPRÜSÜNÜ BÜYÜTMEK BOYNUMUZUN BORCU'
Suruç şehitleri anan ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy, "Onlar Batı'dan Kürdistan'a uzana kardeşlik köprüsünü bedenleriyle inşa etiler" dedi. Ulusoy, Cemil Yıldız, Ferdane Kılıç ve İsmet Şeker'i andı, "Ömürlerini mücadele ile geçirmiş, ömürlerinin her gününü mücadeleye adamış yoldaşlardı" dedi.
Suruç katliamında ağır yaralanan Güneş Erzurumluoğlu'nu anlatan Ulusoy, "Güneş, gözünü açtığında ailesine ilk söylediği, 'Adıma layık oldum' oldu. Çünkü o adını, bir bomba eğitimi sırasında 1995 yılında ölümsüzleşen Şengül Boran'dan alıyordu. İşte biz bu gençlerle omuz omuza yürüyoruz. Oradan sağ kurtulan tüm gençlerin, katliamın hesabını sormak için yaşıyor. Hepsi 'Bugün yaşıyorsam, şehit yoldaşlarım bedenleri ile bana siper oldukları içindir' dediler. Acısını öfkeye, politik olarak hesap sorma bilincine dönüştüren bir gençlik ile yürüyoruz" diye konuştu.
Cebrail Günebakan, Yunus Emre Şen, Ali Can Vural'ı anan Ulusoy, "Bu gençliğin en ileri bölükleri aramızdan alındı. Kadın devriminin en önemli özneleri olan Büşramızı, Ecemizi, Duygumuzu aramızdan aldılar. Ama gençlik, egemenlerin tahmin bile edemeyeceği kadar çok genç, Ceboların peşinden gidecektir" dedi.
Ulusoy şöyle konuştu: "Bir kez daha söz veriyoruz ki, düş yolcularımızın, bu 33 canımızın düşlerini gerçek kılmak, Batı'dan Kürdistan'a uzanan kardeşlik köprüsünü büyütmek boynumuzun borcudur. Kobanê ve Rojava devriminin bize ihtiyacı olduğu kadar bizim de ona ihtiyacımı var. Onun ışığıyla aydınlanmaya ihtiyacımız var. Kobanê ile dayanışırken, batıda şovenizmin zehrini akıtmaya ihtiyacımız var. Böylece barışın toplumsallaşmasına sağlayacağız. ESP bugüne kadar bu yolda maya oldu. Bundan sonra da gençlimiz ile birlikte bu katliamın ardından üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Egemenler bizi durdurabileceklerini zannediyorlarsa yanılıyorlar. Bu kampanya artık milyonların kampanyasıdır, milyonların düşüdür."
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Bu ülke daha önce de çok karanlık günler yaşadı. O nedenle hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Savaşı engelleyecek güçteyiz. Birbirimizin sesine ses olmalıyız. Savaş isteyenlere karşı barışı ve barış değerini yüceltmeye çalışalım" dedi.
'KARANLIK GÜNLERDE IŞIK OLDULAR'
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Elbette çok zor günlerden geçiyoruz. Savaşın, silah seslerin en fazla olduğu günlerden. Karanlığın en yoğun olduğu günler, aynı zamanda en küçük bir ışığın bile en çok görüldüğü ve ışığın peşinden gidildiği günlerdir" diye konuştu.
Suruç şehitlerinin de bu karanlık günlerde halklara ışık olduğunun altını çizen Yüksekdağ, "Onlar bu karanlıktan çıkış yolunu gösterdiler" dedi.
Barışın yeri geldiğinde "barış için ölmek" anlamına geldiğini belirten Yüksekdağ, "33 yoldaşımız ölmek için yola çıkmadı. Ama en büyük talihsizlikleri, karşılarında öldürmekten başka hiç bir şey bir bilmeyen bir iktidarın olmasıydı" dedi.
Aradan geçen 40 güne rağmen acılarının hala taze olduğunu anlatan Yüksekdağ, soruşturma dosyasına getirilen gizlilik kararına itiraz etti, gizlilik kararı ile katliamın mağdurlarının davaya müdahil olmasının engellenmek istendiğini belirtti.
İktidarın Suruç katliamını unutturmak ve kaybettiği iktidarı kazanma için halklara savaş ilan ettiğine dikkat çeken Yüksekdağ, DAİŞ’e karşı mücadele adı altında başta Kürt halkı olmak üzere tüm halklara savaş açıldığını söyledi, "İlan ettikleri savaşla Türkiye halklarını birbirinden koparmaya, doğusu ile batısını birbirinden ayırmaya çalışıyorlar" dedi.
Bölgede ilan edilen özyönetimlere dikkat çeken Yüksekdağ, halkın en doğal hakkının iktidar tarafından "öldürmek"le yanıtlandığını belirtti, "Son iki ayda 48 sivilin, asker, gerilla ve polis ile birlikte 150'den fazla insanımızın ölümüne neden oldular. Bütün bunların nedeni Türkiye halklarının 7 Haziran seçimlerinde Kobanê, Van, Diyarbakır ile birleşmeye karar vermesidir. Halklarımızın eşitliği, yeni demokratik hukuk çerçevesinde birlikte yaşama kararıydı" diye konuştu.
Yoğurtçu Parkı'nın Gezi direnişinde komün kurulan yerlerden biri olduğunu hatırlatan Yüksekdağ, arkasındaki pankarta işaret ederek, "Bu pankartta gördüğünüz gençlerin bir kısmı burada komünlerin içinde yer almıştı" dedi.
Silopi'de 3 gencin katledildiği infazı hatırlatan Yüksekdağ, şöyle konuştu: "Bu savaş kendine insanım diyen hiç kimsenin kabul edemeyeceği bir savaştır. Kendi barışımızı halklar olarak biz yapacağız, kendi demokratik yönetimimizi halklar olarak kuracağız. Bu siyasi iktidar barış yapacak liyakata, niyete sahip değil. Bu siyasi iktidar artık savaş yapmaktan başka bir şey bilmiyor. Saray savunması için gençlerimizi öldürmekten başka hiçbir şey yapmıyor. Gençlere 'Sarayı savunmak için ölün' diyor. Bu siyasi iktidarı tanımıyoruz."
Özyönetim hakkını kullanma isteğinin karartıldığını belirten Yüksekdağ, "Biz Gezi ile birlikte sokağa çıkarken, kötü yönetime karşı, halklarımızın mahallelerden, parklardan yönetime katılma hakkını savunmadık mı?" diye sordu.
'1 KASIM'DA SON NOKTAYI KOYACAĞIZ'
Yüksekdağ, "Bu kötü yönetime son verecek, Türkiye toplumunu hak ettiği demokratik yaşama kavuşturacak güç Türkiye halklarının kendisidir. Meşruiyetini bu siyasi iktidara karşı haklarımızın özyönetim hakkını savunacağız" dedi.
1 Kasım seçimlerini hatırlatan Yüksekdağ, şöyle konuştu: "Madem 7 Haziran'da uslanmadılar. 1 Kasım’da halkımızın 2 kat büyümüş demokratik cevabını görecekler. Bu siyasi iktidar yenildiğini kabul etmiyor. Savaş açarak bu yenilgiden kurtulacağını sanıyor. 1 Kasım günü onlar da çok iyi görecek ki, halkımız onların siyasi tarihine noktayı koyacak."
Yüksekdağ'ın konuşmasının ardından BEKSAV Müzik Topluluğu dinleti aldı. Anma, 40 yemeğinin verilmesi ile sona erdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder