14 Ağustos 2015 Cuma

Bir sürecin anatomisi; İmralı masasını kim devirdi?-Amed Dicle

Dönemin BDP milletvekilleri Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata'nın 3 Ocak 2013 tarihinde İmralı adasına giderek Abdullah Öcalan ile görüşmesi, Öcalan ile devlet yetkililerinin ondan bir süre önce başlattıkları diyaloğu yeni bir aşamaya getirmişti.


27 Temmuz 2011 tarihinden itibaren Öcalan'dan haber alınamıyordu ve BDP'li vekiller bu atmosferde İmralı'daki görüşme masasına oturdular. Öcalan, bu görüşmeye hazırdı, nasıl bir süreci başlatacağını önceden hazırlamıştı.
Konuya şöyle bir giriş yaptı:
'Bu süreç Özal,  Erbakan ve Ecevit döneminden bu yana devam ediyor. Yirmi yıldır uğraşıyoruz. Son iki buçuk yılda kesildi. Beni 14 yıldır çürütmek için uğraştılar. İmha temelli geldiler, gelecekler de. Bu süreci sabote etmek isteyenler de olacak. (Bu cümleden tam bir hafta sonra Sakine Cansız ve arkadaşları Paris'te katledildi) Burada her toplantı yapıldığında gerilla kayıpları bildiriliyor. Böyle mesaj veriyorlar. Tabii heyetle (devlet heyeti) yaptığımız görüşmeler önemlidir. Sürecin bundan sonraki gidişatına ilişkin bir mektup yazacağım. Mektubu hazırlarken, bir yöntem önereceğim. Gerillanın çatışmasızlık ortamına girmesi için parlamentoda kanunla kurulacak bir komisyon gerekiyor. Hakikat Komisyonu denebilir, Uzlaşma veya Yüzleşme Komisyonu da denilebilir...
...Gerillanın çekilmesi halinde halka yönelik şiddeti engellemek amacıyla kurulacak barış konseyi gereklidir.'
Öcalan, bu sözleri, 3 Ocak 2013'de saat 10 sıralarında, karşısında oturan Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata'ya söylediğinde, devlet heyeti de görüşme masasının diğer ucundaydı. Daha önce ve sonrasında olduğu gibi, Öcalan'ın ve görüşmecileri arasındaki tüm konuşmalar devlet görevlileri tarafından not ediliyor, ses ve görüntü kaydı yapılıyordu. Yani, gerek devlet heyetinin ayrı ve gerekse HDP heyetinin İmralı adasında yaptığı yüzlerce görüşmenin tüm detayları, Devletin arşivinde mevcuttur.
Ve Öcalan, bu görüşmelerinin tümünde, çözüm için tarafların yapılması gerekenleri, kendi misyonunu ve sürecin yasal işleyişini masada tuttu. Tıkanmalara müdahale etti, hükümete ve PKK hareketine yönelik sert eleştirilerde bulundu. Bu süreç zarfında, kendi çözüm paradigmasını PKK hareketine anlatmak için 15 mektup yazdı. Değişik vesilelerle gönderdiği açık mesajlarla sürecin gelişmesi için yoğun bir emek harcadı.
Öcalan, konuşmasının devamında süreçten beklentilerini şu şekilde özetledi:
‘Biz, Kürtleri demokratik bir ünite haline getirmek istiyoruz. Türkiye Anayasasında ve yasalarda bu olmadan barış olmaz. AKP buna gerek yok diyor. Peki, biz nasıl yaşayacağız? Yirmi milyon insanın yasal ve anayasal ifadesi olmadan biz nasıl yaşayacağız? Bu nedenle bir eylem planı çıkarıyorum.’
Öcalan, kendini dinleyen ve not alan her iki heyete dönerek tasarladığı eylem planını şu şekilde ifade ediyordu.
1- Çatışmasızlık ortamının sağlanması...
2- Anayasal ve Yasal süreç.
3-Normalleşme süreci.
Öcalan, bu başlıkların içeriğini açımlayarak KCK yönetimine bir mektup şeklinde iletti. KCK de fikirlerini yine bir mektupla İmralı adasında gönderdikten sonra, Öcalan, 13 Şubat 2013 tarihinde üç aşamalı eylem planını devlet heyetine sundu. Bu eylem planı aynı zamanda Kandil'e de gönderilecekti.
Öcalan'ın el yazısıyla hazırladığı 22 sayfalık 'Demokratik Barışın eylem planı' belgesinin birinci aşaması 7, ikinci aşaması 5, üçüncü aşaması 7 maddeden oluşuyordu.
Öcalan, birinci aşamada, tarafların sürecin selameti için kullanacakları dilin önemine dikkat çektikten sonra, aynı başlığın ikinci maddesinde ise aynen şöyle diyordu:
Taraflar arasında ana ilkelerde anlaşılmak kaydıyla en geç Haziran 2013 tarihine kadar çatışma alanlarından anlamlı bir geri çekilme hedeflenmektedir.
Devamında ise, hükümetin hiç bir zaman yanaşmadığı ve yerine getirmediği temel beklenti yazılıyordu.
‘Çekilmenin önündeki engellerin kaldırılması ve yasal boşlukların giderilmesi acilen sağlanmalıdır.’
Öcalan, birinci aşamanın 4. maddesinde, 'çekilme sırasında ve sonrasında doğacak boşluğu denetlemek için meclis tarafından bir komisyonun kurulması ve buna bağlantılı olarak Akil İnsanlar Grubunun teşkil edilmesi gerektiğini öneriyordu.
Öcalan, 'çatışmasızlık sürecinin başarıyla tamamlanması halinde' ikinci aşamanın başlayacağını yazmıştı. Anayasal ve yasal güvencelerin gerçekleşeceği bu aşama sonbahara kadar tamamlanacaktı.
Öcalan, AKP hükümetinin görmezden geldiği ve aksini pratikleştirdiği ikinci aşamadan beklentilerini ise şu şekilde belirlemişti:
Anayasal adımlar. Bunun için öncelikle, sorun teşkil eden belli başlı maddeler üzerinde uzlaşı sağlanması, başta seçim kanunu ve siyasi partiler yasası olmak üzere, bazı temel yasaların demokratikleştirilmesi, yerel demokrasinin tanınması açısından öncelikle AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın koşulsuz imzalanması...
Öcalan, vatandaşlık tanımının etnik ve dinsel bağlamdan ayrıştırılmasını istiyor 've kimliklerin özgürce ifade edilmesi ve yaşatılması garanti altına alınmalıdır' diyordu.
Sürecin hızlı ve ortak aklın gelişimi açısından akademik, medyatik ve sivil toplum örgütleriyle iletişimin kurulması, güvenlik ve sağlık birimlerinin yetkinleştirilmesi gerektiğinin altını çizen Öcalan, anayasal ve yasal süreç için yapılacak konferans-toplantı türü organizasyonların önemine dikkat çekiyordu.
Öcalan, 'ikinci aşamanın başarıyla tamamlanması sağlanmadan, üçüncü ve son aşama olan normalleşme sürecine geçilemez' diyordu.  'Bu aşamada, silahlı güçlerin güvenliği ve denetimi için bazı uluslararası güçlerin desteği aranabilir' önerisinde bulunuyordu.
'Demokratik barışın eylem planı' başlıklı taslakta, Öcalan, üçüncü aşamayı 7 madde şeklinde formüle etmişti. 'Bu aşamanın temel amacı normal yaşama geçiştir, savaş ortamından kalıcı barış ortamında güvenlik içinde yaşamla bütünleşmelidir' şeklindeki vurgudan sonra, silah bırakma sürecine ilişkin aynen şöyle yazmıştı.
'Silahların bırakılması varlıksal ve özgürlüksel olarak Kürtlerin sorununun çözümüne kavuşturulmasına bağlıdır.'
Öcalan, hazırladığı bu eylem planının bir taslak olduğu ve tarafların bunu ortak bir metne dönüştürebileceğini söyledi.
İmralı'da devlet adına görüşmelerde bulunan heyet, bu taslağı kabul ederek, gereken adımların atılacağına dair taahhütte bulundu. KCK yönetiminin de bazı kaygılarla birlikte taslağa olumlu cevap vermesi üzerine, Öcalan, Newroz 2013'teki tarihi mektubuyla 'geri çekilme çağrısı yaptı.'
Murat Karayılan 25 Nisan'da basın toplantısı düzenleyerek, 8 Mayıs'ta geri çekilmeye başlayacaklarını açıkladı. Süreç senkronize bir şekilde devam edecekti. 8 Mayıs 2013'te ilk gerilla grubu geri çekilmeye başladığından birkaç gün sonra Bülent Arınç, 'cehennemin dibine gitsinler' diyerek, sözcüsü olduğu hükümetin tavrını açıkladı. Oysa hükümetten beklenen bu değil, yasal adımların atılması ve ikinci aşamaya geçmek için hazırlık yapmasıydı.
Yarın: Geri çekilme sürecinin durdurulması ve devamındaki gelişmeler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder