20 Ağustos 2015 Perşembe

Ayağa kalkın!-Cemil Bayık

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Kürt halkının bu iradesine karşı 7 Haziran seçimlerine darbe yapan faşist AKP hükümeti saldırıya geçmiştir. Gerillanın devreye girmediği, sadece halkın sivil direnişinin gerçekleştiği bu durumda tüm askerini, polisini, ölüm makineleri olan savaş tekniğini devreye koyarak saldırı yapmak, bu hükümete karşı direnişi daha meşru ve zorunlu hale getirmiştir. Bu durum karşısında tüm Kürt halkının çocuğuyla, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle direnişe geçmesi gerekmektedir. Sadece Kürt halkının değil, tüm demokrasi güçlerinin harekete geçmesi gerekmektedir. Türkiye'de demokrasi ve özgürlük ancak bu saldırılara karşı direnilerek gerçekleşir. Artık demokrasi ve özgür yaşamı başka türlü sağlamak mümkün değildir.


Şu anki tepkiler yetersizdir. Kürt halkı ve demokrasi güçleri bu azgın saldırılar karşısında kesinlikle derhal ayağa kalkmalıdır. Türkiye halkı gezide olduğu gibi ayağa kalkarak sadece Kürdistan'da değil, tüm Türkiye'de demokratik özyönetimin ve özerkliğin olduğu demokratik Türkiye'yi yaratma mücadelesini yükseltmelidir. Gelinen aşamada halklarımızın üzerine düşen görev budur” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerine Kürtçe yazdığı makalede şunları belirtti:
“Türk devleti Kürt halkına tarihin en azgın saldırısını gerçekleştirmektedir. Tayyip Erdoğan’ın 2006 yılında söylediği “Kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yaparız” anlayışı tam olarak yerine getirilmektedir. Zaten Tayyip Erdoğan her gün “Anladıkları dilden konuşacağız” demektedir. Bu da Türk devletinin karakterinde bulunan Kürtler ancak sopadan, dayaktan, şiddetten anlar zihniyetinin en zalim biçimde uygulanması olarak ortaya çıkmıştır. Şunu söylemek gerekir; Tayyip Erdoğan Türkiye tarihinin en faşist karakterdeki siyasetçisi durumundadır. Bu zihniyet ve uygulamalar Kenan Evren Tayyip’in eline su bile dökemez dedirttirmektedir. Ya da al birini vur ötekine!
Tayyip Erdoğan tam anlamıyla modernist milliyetçi kafaya sahiptir. Bu modernist milliyetçi kafada tek kutsallık vardır; o da kendi ulusunu herkesten üstün görmektir. Bu üstünlük anlayışında şovenizmden başka bir değer yoktur. Bu kafanın dini, imanı sadece ve sadece egemen ulus şovenizmidir. Ahlak ve vicdana bu kafada yer yoktur. Nitekim bu nedenle bu kafa milyonlarca insanı hiç acımadan katletmiştir. Sadece I. Ve II. Dünya Savaşlarında değil, birçok yerde farklı kimlikten olan topluluklar bu kafa tarafından katledilmiştir. Çünkü bu kafaya sahip olanlarda vicdan ve ahlak yoktur. Şimdi Türkiye'nin İslamcılarının lideri, efendisi, hocaları, imamları bu karakterdeki Tayyip Erdoğan’dır.
İmamlığını Tayyip Erdoğan’ın yaptığı İslamcılar şimdi vicdan ve ahlaktan uzak bir biçimde Türk devletinin kendi tarihinde yaptığı en büyük zulmü alkışlıyorlar, destekliyorlar. 1990’lı yılların kirli savaşçıları kadar kirli olduklarını gösteriyorlar. İslam inancında var olan hiçbir değere sahip olmadıklarını tutumlarıyla ortaya koyuyorlar. Şu anda Tayyip Erdoğan ve AKP'nin kafası ve uygulamaları tamamen IŞİD’inki gibidir. Tayyip Erdoğan ve AKP IŞİD’in ruh ikizidir. Kürdistan şehirlerine girip yakıp yıkıyorlar. Halkın evlerini bombalıyorlar, yakıyorlar. Keskin nişancıları yüksek yerlere yerleştirerek kıpırdayan her şeyi vuruyorlar. Bir zamanlar Bosna Hersek’te Sırp keskin nişancılar bir heyula haline getirilmişti. Bunu en çok da Türk devleti ve basını gündemleştirmişti. Şimdi AKP'nin insan avına çıkmış keskin nişancı katilleri tüm şehir ve kasabalarda kol geziyorlar.
Şimdi savaş ve şiddet 1990’lı yıllardaki gibi değildir; 1990’lı yıllardan katbekat artmıştır. Şu anda asker ve polisin yaptığı yıkım 1990’lı yıllardan çok fazladır. Şimdi sadece sokağa ve meydana çıkan göstericilere ve direnen topluluğa değil, bir şehir ve kasabadaki tüm evlere, dükkanlara hiç ayırım gözetmeden saldırıyorlar. Şu anda doğayı bile isyan ettirecek biçimde tüm ormanlıkları yakıyorlar. Açıkça kendi özyönetimini ilan eden tüm il, ilçe ve mahalle halkı eviyle, ormanıyla birlikte cezalandırılıyor. Hakkını arayan ve direnen Kürt bu devlete göre ölümü hak etmiş, köyü, mahallesi, kasabası ve şehri yıkılması gereken halktır.
Devletin baskı ve zulmüne karşı, Kürt sorununu çözümsüz bırakmasına karşı halkın kendi kendini yönetme kararı almasına bu vahşi saldırılar yapılmaktadır. Bu tutum aslında Kürt’e nasıl bakıldığını ortaya koyuyor. Bu devlete göre Kürt’e her zulüm yapılabilir. Kürt ya boyun eğer ya da her türlü zulmü görür. Tüm Kürt halkı, Türkiye halkı ve dünya bu gerçeği bir daha görmüştür.
Halkın kendi kendini yönetmek istemesine karşı bu düzeyde insanlık dışı ve alçakça saldırı, halkın kararının ne kadar doğru olduğunu ortaya koymuştur. Böyle bir yönetim altında yaşanılabilir mi? Böyle bir zulüm düzenine karşı sadece ve sadece direnilir. Bu zulme karşı çıkmak, direnmek her onurlu insanın tutumu olmalıdır. Böyle bir devlet zihniyetine karşı durmak kadar meşru ve onurlu bir tutum olamaz.
Bu saldırılarla Türk devletinin gerçeği tam görülmüştür. Özellikle AKP'nin maskesi tam düşmüştür. AKP'nin tam da 1990’lı yılların kara yüzlüleri gibi bir kara yüzlüler partisi olduğu anlaşılmıştır. Türk devletinin nasıl bir özel savaş devleti olduğu şu andaki basının karakteriyle bir daha gözler önüne serilmiştir. 1990’lı yıllardaki basın neyse şu andaki basın da aynıdır. Özellikle AKP yandaşı basının tüm programları 1990’lı yıllarda TRT’de Güntaç Aktan’ın yaptığı Anadolu’dan Görünüm programlarını aratır hale gelmiştir. Böylece AKP ve Erdoğan etrafında toplanan güruhun ne kadar ikiyüzlü, alçak, ahlaksız ve vicdansız bir topluluk olduğu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiştir.
AKP, özyönetim kararı alan halka yaptığı saldırılarla sadece Kürdistan'da değil, Türkiye'de de bitmiştir. Artık AKP'yi bir daha kimse diriltemez. Bu kadar zulüm yapan bir iktidarın günümüzde ayakta kalması mümkün değildir. Herhalde AKP ve Erdoğan’a gelinen aşamada söylenecek söz “Zulmün daha da artsın ki daha erken tahtın ve tacın yıkılsın” olmalıdır.
Kürt halkı çok meşru hakkını kullanmıştır. Özellikle meşru olmayan AKP hükümetinin saldırılarına karşı bu hakkı kullanması daha da meşrudur. Zaten Kürt halkının tutumunun ne kadar doğru olduğu Erdoğan’ın sözleriyle daha da netleşmiştir. Tayyip Erdoğan “fiili bir rejim oluşturdum, siz de buna boyun eğeceksiniz” demiştir. Kürt halkı da fiili olarak kurulan bu faşist düzeni reddedip kendi kendimi yöneteceğim demiştir.
Kürt halkının bu iradesine karşı 7 Haziran seçimlerine darbe yapan faşist AKP hükümeti saldırıya geçmiştir. Gerillanın devreye girmediği, sadece halkın sivil direnişinin gerçekleştiği bu durumda tüm askerini, polisini, ölüm makineleri olan savaş tekniğini devreye koyarak saldırı yapmak, bu hükümete karşı direnişi daha meşru ve zorunlu hale getirmiştir. Bu durum karşısında tüm Kürt halkının çocuğuyla, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle direnişe geçmesi gerekmektedir. Sadece Kürt halkının değil, tüm demokrasi güçlerinin harekete geçmesi gerekmektedir. Türkiye'de demokrasi ve özgürlük ancak bu saldırılara karşı direnilerek gerçekleşir. Artık demokrasi ve özgür yaşamı başka türlü sağlamak mümkün değildir.
Şu anki tepkiler yetersizdir. Kürt halkı ve demokrasi güçleri bu azgın saldırılar karşısında kesinlikle derhal ayağa kalkmalıdır. Türkiye halkı gezide olduğu gibi ayağa kalkarak sadece Kürdistan'da değil, tüm Türkiye'de demokratik özyönetimin ve özerkliğin olduğu demokratik Türkiye'yi yaratma mücadelesini yükseltmelidir. Gelinen aşamada halklarımızın üzerine düşen görev budur. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder