HPG gerillası Kevser Eltürk’ün (Ekin Van) cesedine
yapılan insanlık dışı uygulamaları protesto etmek için Muş’un Varto ilçesine
giden Kadın Özgürlük Meclisi, yaptığı açıklamada, Kevser Eltürk (Ekin Van)
isimli kadın gerillanın işkence edilmiş bedeninin teşhir edilip, fotoğrafının
güvenlik görevlilerince servis edilmesinin direnen kadına tahammülsüzlüğün en
çirkin hali olduğunu belirtti.
Hülya Osmanoğlu tarafından yapılan Kadın Özgürlük
Meclisi açıklamasında, “Kadın Özgürlük Meclisi'nin çağrısıyla kadın örgütleri,
feministler ve kadın dayanışmasının sesini yükseltmek isteyen tek tek kadınlar
olarak savaşın en sıcak noktalarına gelmeyi, hem kadınlara destek vermenin, hem
de hakikatleri açığa çıkarmanın bir parçası olarak görüyoruz.
Gittiğimiz ilçelerde muhalefet var, barışın
yapılmamasına, müzakerelerin durmasına, oyalanmaya, yok sayılmaya,
bastırılmaya, gözaltına, baskıya isyan var. Bu devletin, muhalifleri
özellikle de o muhalif kadınsa hiç sevmediğini çok iyi biliyoruz. Direnen bir
kadın her zaman, erkek devlet tarafından bir tehdit olarak görülmüştür”
denildi.
Kevser Eltürk (Ekin Van) isimli kadın gerillanın
işkence edilmiş bedeninin teşhir edilip, fotoğrafının güvenlik görevlilerince
servis edilmesinin direnen kadına tahammülsüzlüğün en çirkin hali olduğuna
dikkat çeken Osmanoğlu şunları ifade etti: “Öldürdünüz. Soydunuz. Ölüsüne
işkence ettiniz. Çünkü siz topluma ve kadınlara karşı savaşıyorsunuz.
Varto'da 3 gün boyunca tam olarak ne yaşandığı
bilinmiyor. Silvan'da da, Silopi'de de. Özellikle sokağa çıkma yasağının ilan
edildiği günün gecesi tam bir karartma. İnsanlar evlerinden çıkamıyor. Bu
ilçelerin hiç birinde kurşunlanmamış ev -dükkan yok gibi. Kimi evler insanlar
içindeyken ateşe veriliyor. Varto'da sokağa çıkma yasağının uygulandığı günün
ertesi sabahı üç kez patlama sesi duyuluyor. Yasak kalktıktan sonra insanlar
dışarıya çıkabiliyor ve bir ağaç gövdesi ve dallarında insan parçaları buluyor.
Ölen kişilerin kim olduğu hala tespit edilebilmiş değil. Terör bu değil de
ne. Bir halkın düşmanlaştırılması, kadınların düşmanlaştırılması terör değil de
ne?
Halkların ormanlarını, ekinlerini, ovalarını yakıp
göçe zorluyorlar. Yetmedi, öldürmeye başladılar, evlerinizi terk edin dediler.
Biz bu terörü 90’lardan tanıyoruz.
Artık gerçeğe ulaşmak iğneyle kuyu kazmaktan daha
zor. Çünkü her şey devletin bütün kurumsal gücüyle karartılıyor. Sadece günler
öncesinden görevine başlamış kaymakam bile ne olduğunu açıklayamıyor. Herkesin
bildiği yalanları söylüyor: Çatışmada öldürüldüler. Buna şüpheyle yaklaşmak
için çok hakiki nedenlerimiz var. 90'lar da, Gezi'de, Soma'da, kadın
cinayetlerinde medyası, yargısı ile bu devlet çok yalan söyledi. Failleri hep
korudu. Korumadı mı?
Sivil katliamların yaşandığına ilişkin çok ciddi
kaygılarımız var. Genelkurmay Varto'da 4 kişinin öldürüldüğünü duyurmuştu. Bu
kişilerin sadece ikisinin kimliği ailelerince tespit edildi. Diğer iki kişinin
kim olduğu bilinmiyor. Aileleri kimliği tespit edilen bu iki kişinin inşaat
işinde çalıştığını söylüyor. Bir gerillanın dağlardan gelip inşaat işçiliği
yapmayacağını bilecek kadar tarih bilgisine sahibiz. Peki, bu insanlar nasıl
öldürüldü. Öldüren güvenlik güçleri hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
Ve neden cenazeleri Malatya Adli Tıp'ta bekletiliyor. Neden insanlar sevdikleriyle
son bir kez vedalaşamıyor, neden insanların sevdikleri tarafından gömülmesine
izin verilmiyor? Tüm bunların savaş suçu olduğunu biliyor, uluslararası ceza
mahkemesinde yargılanana kadar sorumluların peşini bırakmayacağız diyoruz.”
Barış talebinin cezalandırıldığı günlerden
geçildiğini de vurgulayan Osmanoğlu, kadınlar için sürgün, yoksulluk, taciz,
tecavüz, dilsizlik, mahkeme kapılarında ömrünü tüketme anlamına gelen savaşın
ise yüceltildiğini belirtti.
“Biz hala barış talebimizi yükseltmekte ısrarcıyız.
Bu savaşın ‘milli mücadele olarak’ sunulması, her kadın cinayetinin, tecavüzün,
soymanın, soyulmuş beden üzerinde işkencenin üstünü örtüyor. Bundan çıkarı
olanlar belli. Varto'ya kör kalmak, kadınların daha özgür bir dünya hayalini
erkeklerin çalmasına izin vermektir” diyen Osmanoğlu şunları vurguladı:
“Hakikatten kaçılmaz... Er ya da geç ortaya çıkar... Peki, bu arada
hayatlarımızdan koparılanlar... Ağlamak da direnmeye dair ama yaşatmak için
Vartoları açığa çıkarmak zorundayız. Ve bunu dünya aleme duyurmak... Konuşan,
direnen, haykıran, ses çıkaran, itiraz eden kadınların sevilmediği bu dünyada
birbirimizle olmak için çok nedenimiz var. Öldürülüyoruz. Hep beraber ölüyoruz.
Bu kez yaşamak neden Varto'daki kadınların sesine kulak vermekle başlamasın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder