KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, şu anda özgürlük ve demokrasi şafağının atması öncesi karanlık yaşandığını belirterek, “AKP hükümeti Türkiye halklarının özgürlük şafağını önleyemeyecek; Kürt halkı ve Türkiye halkları direnerek Türkiye'yi demokratikleştirip Kürdistan'ı özgürleştirecektir. Bunun için yapılması gereken ilk iş, tüm Kürdistan halkının her şehirde ve ilçede ayağa kalkarak Cizre’nin, Gever’in, Şırnak’ın, Lice’nin, Varto’nun, Silvan’ın yalnız olmadığını göstermelidir” dedi.
Yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı ‘Kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yaparız’ diyen neo-faşist Tayyip Erdoğan’ın emrindeki güçlerin her yerde Kürt halkına saldırdığını; ama ne Türkiye'deki siyasi partiler, ne sivil toplum örgütleri, ne de basın bu saldırılara karşı ciddi bir tepki göstermediğini belirtti.
Türkiye’de neden Kürt sorunu var ve neden çözülmüyor sorularının cevabının bu tepkisizlik içinde bulunduğunu da kaydeden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Çünkü Erdoğan ve AKP hükümeti bu faşist saldırılarını tepkilerin yetersizliğinden cesaret alarak yapmaktadırlar.
Şunu herkes bilmelidir ki, dün Gever ve Cizre’de halkın üzerine ateş açılması, çocukların ve gençlerin katledilmesi tekil bir durum değildir; bir devlet ve hükümet politikasıdır. Bu saldırılar AKP'nin zihniyetini ve politikalarını açıkça ortaya koyduğu gibi, bundan sonra da neler yapacağını gözler önüne sermektedir.
AKP hükümeti 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatını yok sayınca, 7 Haziran seçim sonuçlarının mesajı olan demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünün tersine otoriter baskıcı bir yönelim içine girince, Kürt halkı çok haklı ve isabetli olarak özyönetimlerini ilan etmiştir. Çünkü 40 yıldır ağır bedeller ödeyerek yürütülen özgürlük ve demokrasi mücadelesine karşı AKP'nin tasfiye politikasına sessiz kalamazlardı. Kürt halkı, AKP'nin saldırılarına demokratik özerklik hamlesiyle cevap vererek AKP'nin oyunlarını ve tasfiye hesaplarını bozmuştur. AKP ne kadar saldırgan olursa olsun Kürt halkının demokratik özerklik hamlesi kesinlikle başarılı olacak, Türkiye bu hamleyle demokratikleşecektir” dedi.
Bu açıdan, bu saldırılar karşısında tüm demokratik kamuoyunun ve halkların ayağa kalkması gerektiğini de belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı şunları vurguladı: “Çünkü Kürdistan halkının kendi kendini yönetme hamlesi aynı zamanda Alevilerin, farklı kimliklerin özgür ve demokratik yaşama kavuşması, Türkiye halkının yaşadıkları bölgeleri kendisinin yönetmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle tüm demokrasi güçlerinin Cizre halkının, Gever halkının, Şırnak halkının, Silvan ve Varto halkının yanında yer alması gerekmektedir. Cizre ve Gever’deki direniş, tüm Türkiye'nin demokratikleşme direnişidir. Cizre ve Gever’de kadın, çocuk, yaşlı demeden tüm halka karşı yürütülen saldırı tüm Türkiye halkına yöneltilmiş saldırıdır. Türkiye halkları böyle yaklaşmadan ve buna göre tutumunu ortaya koymadan Türkiye'nin demokratikleşmesi mümkün değildir. Çünkü Kürdistan halkının demokratik bilinci, birikimi ve direnişi Türkiye halklarının on yıllardır yürüttüğü demokratikleşme mücadelesinin bilinci, birikimi ve direnişidir. Bu açıdan Türkiye halklarının bu saldırılar karşısında sessizliği, kendine yönelik saldırılara karşı sessiz kalmak anlamına gelmektedir.
Dikkat edilirse AKP hükümeti Kürt halkının en dinamik, en devrimci, en direnişçi halk gerçekliğine saldırmaktadır. Bu açıdan tüm Kürdistan halkına saldırıdır. Gever ve Cizre’ye bu düzeyde şiddetli saldırı, savaşın en şiddetli biçimde tırmandırılması anlamına gelmektedir. Çünkü buna ne Kürt halkının, ne de gerillanın sesiz kalması düşünülemez. Türk devleti kesinlikle savaş suçu işlemektedir. AKP hükümetinin 13 yıllık iktidarı döneminde yüzlerce sivil katledilmişti. Kürt halkı demokratik özyönetimi ilan ettikten sonra sivil katliamları daha da artmıştır. AKP hükümeti, Türkiye tarihinin en fazla sivil insan katleden hükümetlerinden biri olarak tarihe geçecektir. Hiçbir faşist liderin söyleyemediği, ama Tayyip Erdoğan’ın ‘Kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yaparız’ zihniyeti ve politikası Kürt halkının ve Türkiye halklarının her direnişi karşısında yeniden ve daha acımasız bir biçimde devreye sokulmaktadır. Şu anda Tayyip Erdoğan’ın ‘Kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yaparız’ politikası uygulanmaktadır. Bu politikanın sahibi Tayyip Erdoğan halka karşı bu cinayet emirleri vermesi nedeniyle er geç yargılanacaktır. Tayyip Erdoğan yargılanmamak için bu zulmünü arttırmaktadır. Ancak Tayyip Erdoğan ve AKP bu zulmünü arttırdıkça sonunu yakınlaştırmaktadır.
AKP hükümeti sadece en fazla sivil katleden hükümet olarak tarihe geçmeyecek, aynı zamanda Türkiye tarihinin en fazla demokratik siyasetçiyi zindana attığı faşist bir hükümet olarak da tarihe geçecektir. Türkiye tarihinde hiçbir zaman yasal siyaset yapan, legal mücadele içinde olan politikacılar bu düzeye tutuklanmamıştır. Bu açıdan AKP Türkiye tarihinin en büyük siyasi soykırımcısı faşist iktidar olarak tarihteki yerini alacaktır. Sadece bu düzeyde demokratik siyasetçinin tutuklanması bile AKP'nin antidemokratik ve faşist karakterini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. AKP hükümeti bu kadar siyasetçiyi tutuklamasının hesabını da verecektir. Tüm cinayetlerin ve tutuklamaların ahı AKP'yi tutacak; AKP hiçbir hükümetin düşmediği duruma düşecektir.”
‘AKP HALKLARIN ŞAFAĞINI ENGELLEYEMEYECEK’
Kürt halkı ve Türkiye halkının bu dönemin Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürdistan halkı ise özgürleşmesine en yakın dönem olduğunu ifade eden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Şu anda özgürlük ve demokrasi şafağının atması öncesi karanlık zaman yaşanmaktadır. Ancak AKP hükümeti Türkiye halklarının özgürlük şafağını önleyemeyecek; Kürt halkı ve Türkiye halkları direnerek Türkiye'yi demokratikleştirip Kürdistan'ı özgürleştirecektir.
Bunun için yapılması gereken ilk iş, tüm Kürdistan halkının her şehirde ve ilçede ayağa kalkarak Cizre’nin, Gever’in, Şırnak’ın, Lice’nin, Varto’nun, Silvan’ın yalnız olmadığını göstermelidir. AKP'nin sokağa çıkma yasağına karşı direnerek sokağı ve meydanları faşist güçlere bırakmayan halkımızın mücadelesinin yanında yer almalıdır. AKP hükümetinin saldırılarını bundan başka durdurmanın yolu yoktur.
AKP hükümeti özellikle Kürt halkıyla Türkiye halklarının ortak mücadelesinden korkmaktadır. Bu ortaklığın 7 Haziran’da nasıl bir güç ve siyasi sonuç yarattığını görmüştür. Bu nedenle AKP hükümeti başta basın yoluyla olmak üzere her yol ve yöntemi deneyerek Kürt halkının mücadelesiyle Türkiye halkının mücadelesinin ortaklaşmasını önlemeye çalışmaktadır. Bunun için Türkiye demokrasi güçleri AKP hükümetinin bu engellemelerine karşı derhal Kürt halkının demokratik özyönetim hamlesinin yanında yer alarak AKP'nin oyunlarını tümden bozmalı ve Türkiye'nin demokratikleşmesini sağlama yönünde büyük bir adım atmalıdır.
Kürt halkı da demokratik özyönetimlerini ilan ettiği yerlerde örgütlenmesini geliştirip AKP hükümetinin saldırılarına karşı direnmeli, tehdit ve şantaj politikalarına boyun eğmeyerek özyönetim hamlesini kararlılıkla geliştirerek Kürt halkının özgürlük hamlesini sonuca ulaştırmalıdır. Gün, mücadele, direnme ve kazanma günüdür. Kürt halkı 40 yıllık büyük bedeller vererek geliştirdiği mücadelenin en güçlü dönemini yaşamaktadır. Ağır bedellerle ortaya çıkarılan bu imkan ve fırsat iyi değerlendirilirse, Kürt halkını özgürleştirme ve Türkiye'yi demokratikleştirme tarihi sorumluluğunu yerine getirme onuru ve ödülü önümüzde durmaktadır.
Kesinlikle direnen halkımız kazanacak, halk düşmanı, Kürt düşmanı AKP de yürüttüğü bu kirli savaş içinde boğularak Çiller gibi, Doğru Yol partisi gibi insanlık düşmanlarının yollandığı zulüm cehennemine gönderilecektir” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder