3 sivilin öldürüldüğü, evlerin yakıldığı, insanların gözaltında işkence uğradığı Şırnak’ın Silopi ilçesinde yaşanan katliama ilişkin KJA Hukuk Komisyonu, Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve Mezopotamya Hukukçular Derneği hazırladığı raporda, devletin 90’lı yıllardaki gibi hareket ettiğini belirtti. Ağır silahların kullandığı, gözaltında işkencenin yapıldığına dikkat çekilen raporda, ‘’Bölge halkıyla yapılan görüşmelerde; siyasal iktidarın Kürtler ve Kürdistan'a karşı bir savaş kararı aldığı ve bunu tüm aygıtlarıyla özellikle Şırnak ili ve ilçelerinde başlatmış olduğu, bunun başlangıcının ve pilot uygulamasının ise Silopi olduğu yönünde yaygın bir algı ve fikir birliği içinde oldukları gözlemlenmiştir’’ denildi.
KJA Hukuk Komisyonu, Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve Mezopotamya Hukukçular Derneği, Şırnak'ın Silopi ilçesinde 7 Ağustos tarihinde 3 sivilin infaz edildiği olaylara ilişkin gözlem ve tespit raporu hazırladı.
Katliamın yaşandığı güne ayrıntılı olarak yer verilen raporda, özel harekat polisleri tarafından operasyon başlatıldığı ve operasyon sırasında ağır silahların kullanıldığına dikkat çekilerek, yaşanan bu olaylarda Kamuran Bilin, Hamdin Ulaş ve Mehmet Hıdır Tanboğa’nın yaşamını yitirdiğine işaret edildi.
Raporda, "Mahalle sakinleriyle yapılan görüşmelerde, operasyon esnasında ağır silahların kullanıldığı ve zırhlı araçlarla mahalle aralarına girilerek çevreye rastgele ateş edildiği aktarılmıştır. Kolluk kuvvetlerinin kullandığı ateşli silahlar ve patlayıcılar nedeniyle, yurttaşların yaşadığı iki ev neredeyse tamamen yanmış, yine onlarca evin duvarlarında, pencere camlarında ve kapılarında ciddi hasarlar meydana gelmiştir. Olayın yaşandığı Zap Mahallesi'nin sokaklarında birkaç evin duvarında tamamıyla çökme meydana geldiği ve yine evlerin dış cephelerinde ağır silahlara ait olduğu tahmin edilen izlerin varlığı heyetimizce gözlemlenmiştir" ifadeleri yer aldı.
CUMHURİYET SAVCISI BİLGİ VERMEDİ
Heyetin bilgi edinmek amacıyla Silopi Adliyesi'ne gittiği belirtilen raporda şöyle denildi: ”Burada Cumhuriyet Başsavcılığı'yla görüşmek istenmiş ve fakat bu yöndeki tüm taleplerimiz reddedilmiştir. Sonrasında Cumhuriyet Başsavcısı'nın Adliye'den ayrılması esnasında, ayaküstü birkaç dakikalık görüşme imkânı sağlanmıştır. Bu görüşmede Cumhuriyet Başsavcısı, heyetimize bilgi vermekten kaçınmış ve soruşturma dosyası hakkında bilgilerinin olmadığını eklemiştir. Olayların başlangıcı olarak kabul edilen mahalle baskınının bir karar neticesinde yapılmış olabileceğinden, kaldı ki bir hakim veya savcının hukuksuz bir işlem yapmasından bahsedilemeyeceğinden söz etmiştir. Cumhuriyet Başsavcısı'na, polisler tarafından gerçekleştirilen baskının hangi gerekçe veya karar ile yapıldığı sorulmuş ve hukukçulardan oluşan heyetimize, kararın bir örneğinin verilmesi veya gösterilmesi talep edilmiştir. Cumhuriyet Başsavcısı, dosyadaki gizlilik kararını gerekçe göstererek ilgili baskın-arama-yakalamaya dair kararları heyetimize göstermemiştir. Tüm ısrarımıza rağmen, dosyadaki gizlilik kararının heyetimize gösterilmesine ilişkin talebimizi de reddedip, Silopi Adliyesi'nden apar topar ayrılmıştır.”
KAÇAK SİLAHLAR
Şırnak Devlet Hastanesi'nde yaralılarla yapılan görüşmelere yer verilen raporda, ziyaret esnasında, yaralıların bulundukları odaların kapısında, kendilerinin polis olduğunu beyan eden sivil giyimli kişilerin bulunduğu belirtildi.
İnceleme yapıldığı esnada bir yurttaşın daha polis aracından açılan ateş sonucu ağır yaralandığı bilgisi geldiği aktarılan raporda, "Bunun üzerine, yaralı yurttaşın kaldırıldığı Silopi Devlet Hastanesi'ne derhal gidilmiştir. Yapılan görüşmelerde yaralan kişinin 17 yaşında, tamircilik işi yapan Mehmet Bulu olduğu öğrenilmiştir. Yaralanan çocuğun saat 17.30 sularında, İpekyolu Hastanesi civarında karnından vurularak ağır yaralandığı ve ameliyata alındığı bilgisi tarafımıza aktarılmıştır. Hastanede yapılan görüşmelerde; olay yerinden toplanan boş kovanların, resmi silah ve mermilere ait olmadığı, aksine kaçak silahlara ait olduğu hususunda bilgiler heyetimize aktarılmıştır" denildi.
Hukukçuların gözlem ve izlenimlerinin aktarıldığı raporda şu tespitler yapıldı:
- Silopi'de yaşanan olaylar sonucunda Kamuran Bilin, Hamdin Ulaş ve Mehmet Hıdır Tanboğa yaşamını yitirmiş, 6 kişi yaralanmış ve 9 kişi gözaltına alınarak, ağır işkencelere maruz kalmıştır. Ayrıca yaralı kişiler hakkında da yakalama emri çıkartılmış olup, bu kişiler taburcu olduklarında gözaltına alınacaklardır.
- Hayatını kaybedenlerin profilleri (yerel halktan olmaları, birinin 60 yaşında, bir diğerinin 18 yaşından küçük olması) ve öldürülme biçimleri (ateşli silahlarla vurulma, hastane önünde bir kez daha kurşunlanma, hastaneye girişin engellenmesi, keskin nişancılar kullanılması) kasıtlı bir öldürme fiili dolayısıyla yaşam hakkının ihlal edildiğine, hastaneye yaralı getirenlerin gerekçesiz gözaltına alınmaları ve gözaltı süresince ağır fiziki ve psikolojik işkenceye (makata cop sokma, darp, ağıza silah sokma, tedavi etmeme, ayakta bekletme, küfür, hakaret ve tehdit gibi) maruz kalmaları işkence ve insanlık dışı muamele yasağının ihlal edildiğine, gözaltıların çoğunun gerekçesiz ve hastane önünden gerçekleşmesi, soruşturma dosyalarına gizlilik kararları konulmuş olması, işlemlere karşı etkili başvuru mekanizmalarının kullanılamıyor olması, kişi güvenliğinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine, yakılan ve tahrip edilen evler, konut eklentileri, tahrip olan araçlar gözetildiğinde mesken masuniyetini ihlal ve mala zarar verme fillerinin gerçekleştiğine ayrıca daha birçok ve detaylı inceleme gerektiren ihlal pratiklerine dair güçlü veri ve deliller oluştuğuna heyetimizce tanıklık edilmiştir.
- Olaylara ve ihlallere dair en önemli delillerden biri olan hastane önü ve içi kamera kayıtlarına heyetimiz erişememiştir. Bu kayıtlara savcılık tarafından el konulduğu belirtilmekte ve yine şifahi bilgilendirmeye göre kayıtların olay dosyasına konulduğu belirtilmektedir. Ancak dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle bu durum ve kayıtların ne kadarının dosyaya konulduğu teyit edilememiştir.
- Bölge halkıyla yapılan görüşmelerde; siyasal iktidarın Kürtler ve Kürdistan'a karşı bir savaş kararı aldığı ve bunu tüm aygıtlarıyla özellikle Şırnak ili ve ilçelerinde başlatmış olduğu, bunun başlangıcının ve pilot uygulamasının ise Silopi olduğu yönünde yaygın bir algı ve fikir birliği içinde oldukları gözlemlenmiştir.
- Faili meçhul cinayetlerin, gözaltında kayıpların ve sokak ortasında infazların yaşandığı 1990'lı yıllardaki karanlık dönemi çağrıştıran olayların son dönemde sıklıkla yaşanması, ağır sonuçlara yol açacak ve Bölge halkında üstte aktarılan kanıyı güçlendirecek bir gidişata dair güçlü emareler sunmaktadır.
- Saldırgan kolluk güçlerinin IŞİD imajlı (sakallı,hatta bazılarının bıyıksız ama sakallı oldukları) olduklarına dair yapılan aktarımlarda; bu durumun, devletçe sistematik saldırının bir parçası olarak psikolojik etki amaçlı yapıldığı ve Kürtler üzerinde son dönemde IŞİD terör örgütünün yarattığı vahşet etkisi yaratılmaya çalışıldığı kanısına varılmıştır.
- Olaylarda yer alan ve insanları darp edip yaralayan, hakaret eden polislerin, Silopi ilçesinde görevli olmayan polisler olduğu yönündeki aktarımlardan; bu olayların aslında yapılmak istenen operasyona direnme esnasında spontane gerçekleşmiş olduğu iddiasının aksine, esasen planlanmış ve sonuçları öngörülebilecek bir operasyon olduğu izlenimi elde edilmiştir.
- Tüm yaşananlar ile birlikte bölgede yaşayan insanların, bütün bu olumsuzluklara rağmen savaşın sona ermesi ve kalıcı barışın yaratılması gerektiği yönünde ısrarlı oldukları gözlemlenmiştir. Fakat genel olarak tedirgin bir ruh halinin hâkim olduğu ve insanların yeni ölümlerin yaşanabileceğine dair korku ve endişe içinde oldukları da gözlemlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder