Komalên Ciwan Koordinasyonu üyesi Şimal Ülkem Güneş, saldırılara karşı öz savunmanın her insanın doğal bir refleksi olduğunu ve doğal bir savunma davranışı olduğunu belirtti. Halkın malına ve canına zarar veren eylemsellerden kaçınılması gerektiğini söyleyen Güneş, “Biz bir halkın özgürlük mücadelesi veriyoruz. Bu nedenle halka en küçük bir zarar veren eylem ve etkinliklerden kesinlikle kaçınılmalıdır” dedi.
ANF’nin sorularını yanıtlayan Komalên Ciwan Koordinasyonu üyesi Şimal Ülkem Güneş, Kürdistan gençliğinin öz savunmada oynayacağı rolü, halkın savunmasını önemine dikkat çekti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevrozu’nda yayınladığı deklarasyon ile birlikte bir çatışmasızlık süreci yaşandı. 7 Haziran öncesinde bazı provokasyonlar yaşandı, ayrıca da bazı provokasyonlar oldu. Fakat tam anlamıyla 24 Temmuz tarihinden bu yana bir savaş yaşanmaktadır bu çatışma ve savaş ortamına nasıl girildi? Bu savaşın daha öncekilerden farkı nedir?
24 Temmuz 2015 tarihinde Türk devletinin savaş uçaklarının Medya Savunma Alanlarını bombalaması ile birlikte fiiliyatta yürüyen çatışmasızlık ortamı yerini çatışmalı bir ortama bıraktı. Zaten öncesinde de savaş ilanı yapan faşist AKP hükümeti 5 Nisan’dan bu yana Önderliğimiz ile yapılan görüşmeleri kesti ve Önderliğimize dönük ağırlaştırılmış bir tecrit rejimini devreye koymuştur.
2013 Newrozu’nda Önderliğimizin ilan ettiği deklarasyon ile birlikte başlayan çözüm süreci AKP faşsit hükümeti tarafından 5 Nisan’da darbelendi. En son 7 Haziran’da HDP’nin başarısı ile birlikte tümden sonra erdirildi. Bununla birlikte de devlet süreç bitirdikten sonra 24 Temmuz’da da en büyük hatasını yaparak resmen bir savaş ilanı yaptı. Bu savaşa karşı Kürdistan halkının ve Kürdistan özgürlük gerillasının kendisini meşru savunma temelinde direnişe geçme hakkı vardır, nitekim bu şekilde bir savunma pozisyonununa da geçilmiştir. Kürdistan gençliği de AKP polisinin terör ve vahşetine karşı halkı koruma temelinde tümden öz savunmaya geçmiştir.
Bu temelde biz de Komalen Ciwan olarak Kürdistan gençliğinin öz savunma direnişini selamlıyoruz. Saldırılara karşı öz savunma her insanın doğal bir refleksidir ve doğal bir savunma davranışıdır. Eğer karşı taraftan bir saldırı ya da ezme girişimi varsa siz de zorunlu olarak kendi kendinizi savunmak durumundasınız. Bu hak doğuştan gelen bir haktır. Her özgür insan için ekmek ve su kadar önemlidir. Savunma olmazsa, teslimiyet olur, ezilme durumu gelişir. Savuması olamayan insan ölüdür. Kürdistan gençliği de artık eskisi gibi değildir. Her zamankinden örgütlü, her zamankinden daha fazla hazırlıklı ve öncülük yapma iddiasındadır. Bu temelde Kürdistan’da gelişen devlet terörüne ve imhasına karşı hem kendi savunmasını hem de halkının savunmasını yapmalıdır ve yapmaya devam etmelidir. Gençlik bu anlamda Kürt halkının öz savunma iradesini temsil etmektedir. Bu temelde her genç kadın ve her genç erkek direnişin olduğu cephelere gitmeli, savunma pozisyonuna geçmeli ve işgalci Türk devletine artık hiç bir şekilde geçit vermemelidir.
Türk devleti ve AKP hükümetinin medya organları üzerinden Kürdistan sokaklarında silahlı güçlerin olduğunu iddia ederek asker ve özel timle mahallelere giriyor gençleri katlediyor geçen Silvan’da sağlık ocağının önünde çekilen görüntüler var bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP hükümeti ve Türk sömürgeci devleti ısrarla şehirlerde silahlı güçlerin olduğunu ve bu yaşananların iki silahlı güç arasında yaşanan bir çatışma olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır. Ancak bu da Türk devletinin yalanıdır. Şehirlerde, ilçelerde yani bugün Botan’da, Serhat’ta ve Amed sokaklarında halkı devletin zulmüne karşı koruyan, tutuklama ve gözaltı operasyonlarına karşı savunan ve öz savunma yürüten yurtsever ve devrimci gençliktir. Halk da direnen ve öz savunmaya geçen gençliğe destek vermektedir ve sırtını dayamaktadır. Bilindiği gibi dünya genelinde hareketimizin DAİŞ ile yürüttüğü mücadeleden kaynaklı artan bir meşruiyeti söz konusudur. AKP devleti bu meşruiyeti azaltmak için bizi sürekli silahlı çatışmaların içerisine çekmek istemektedir. Böylelikle kendisine de silah kullanma meşruiyeti doğacak ve bu şekilde Kürt özgürlük mücadelesini ezmeye çalışacaktır.
Peki, AKP savaşı neden tırmandırma çabası içine giriyor?
Çünkü ateşkesi ve süreci kendileri bozduğu için haklı bir meşruiyet aramaktadırlar. Ayrıca Türkiye devleti erken seçime giderken Türkiye’deki milliyetçi oyları da almak için bunu yapmaktadır. Zaten başından beri Erdoğan’ın seçim sonuçlarını hazmedemeyişi ve Türkiye’deki koalisyon hükümetini kabul etmeyişi nedeniyle seçim akşamı aslında yeni bir seçime gidilmesi gerektiğine karar vermiştir. Bunun için bütün yollar denendi ve en son kendisi de itiraf ederek Türkiye’de yönetim sisteminin değiştiğini ve kendisinin de fiili olarak Başkan olduğunu ve bunun anayasa değişikliği ile resmileşmesi gerektiğini söylemiştir. Bunun amacı AKP’nin tek başına anayasayı değiştirebilecek bir güce kavuşmak için tek başına seçime gitme zorunluluğunu ortaya koymuştur. Çünkü bir koalisyon kurulması halinde başkanlık projesi ve hayalleri rafa kaldırılacaktır. Bu nedenle koalisyon kurulmasını engellemiştir. Ve nihayet koalisyon ihtimalleri bitmiştir.
Bu şekilde bir erken seçim kesinleşmiş hale gelmiştir. Bu süreçte Kürtlerden ümidini kesen AKP oylarını arttırmak için tamamiyle milliyetçi ve faşist olan cepheye yönelmiştir. Milliyetçi cepheden oy alabilirse tek başına iktidara gelebilecektir. Şu anda yapmaya çalıştığı tek şey bu savaşın haklılığını ve meşruiyetini aramaktır. Bunun için HDP’yi hedeflemekte ve şehirlerde bizi çatışmaların içerisine çekmek istemektedir. Bunun farkında olmalıyız. Türkiye şu ada tarihinin en karmaşık ve zayıf dönemini yaşamaktadır.
Şu anda hükümet kurulamamış ve meşruiyeti tartışmalık olan bir hükümet iş başındadır. Ayrıca bu savaş kararı bir hükümet kararı değil gayri resmi bir hükümetin aldığı karardır. Bu hem içte hem de dışta Türkiye’yi zorlamaktadır. Uluslararası alanda kendisini haklı göstermek için bu operasyonlara DAİŞ’i de dahil ettiğini ve DAİŞ’e karşı mücadelesinde koalisyon güçlerine de dahil olduğunu göstererek ve yine incirlik hava üstünü koalisyon güçlerine açarak sağlamaya çalışsa da kısa sürede böyle olmadığı anlaşılmıştır. Bu operasyonların sebebi DAİŞ değil PKK ve Kürt özgürlük hareketidir ve amaçta Erdoğan’ın başkanlığıdır. Kısacası uluslararası alanda da istediği sonucu alamamıştır. Bizim açımızdan ise siyasi ve askeri olarak zafer üstüne zafer kazandığımız DAİŞ ile mücadelemizde bütün dünya kamuoyunda büyük bir prestij kazanan bir hareket olarak bu öz savunma hamlesini başlatıyoruz.
Öz savunma hamlesi temelinde gençliğe nasıl bir rol düşüyor?
Hareket olarak tarihimizin en güçlü dönemini yaşamaktayız. Bu da Türk devleti karşısında bizi avantajlı bir konuma getirmektedir. Devletin kendi içerisinde yaşadığı sorunlar kurumlar arasındaki uyumsuzluk ve hükümetin kurulamamış olması bizimde Rojava devriminden aldığımız tecrübeyle Kuzey Kürdistan’da bir devrimin tüm olanak ve imkanlarını oluşturmaktadır. Çok büyük hatalar yapmazsak artık zafer kaçınılmaz olacaktır. İlerde AKP sıkıştığında Önderliğe de başvurabilir. Bir ateşkes durumu da olabilir. Fakat yeni bir ateşkes durumu ya da Önderliğin çağrısı ile geri adım atacak olan Türk devletidir. Kürdistan gençliği ise halkının öz savunmasını yapmaya devam edecektir. Çünkü faşist devletten ve kurumlarının baskısından arındırılmış olan özgürlük alanları demokratik ulus inşası temelinde kendi sistemimizi kuracağımız alanlardır. Artık hiç bir şekilde devlete ait kişi ve kurumlar halkın öz sistemini ve yaşamını inşa ettiği bu alanlara girmemeli ve her türlü saldırısına karşı da öz savunma temelinde karşılık verilmelidir. Gençlik halkla birlikte barikatlarını kurmalı, nöbet sistemini sağlamlaştırmalı ve devrimci halk savaşının savunma araçları temelinde kendisini korumalıdır.
Kürdistan halkı öz yönetimlerini ilan etti ve artık kendimizi biz yöneteceğiz dedi. Halk öz yönetimlerini ilan ettiği için gençlik hareketi de öz savunma hamlesini başlatmıştır. Bu bir ihtiyaç temelinde gelişmiştir. Demokratik öz yönetimleri devlet korumayacak, zaten devlet terörüne karşı ilanlar gelişmiştir. Bu nedenle bu hamle karşısında gençlik hareketi de öz savunmayı bir görev olarak bilmiştir. Bununla birlikte gençliğin üstüne düşen görev ve sorumluluklar vardır. Bu sorumlulukta öz savunmayı geliştirmek, yaygınlaştırmak ve tüm Kürdistan gençliğini Kobanê direniş ruhuyla öz yönetimlerin ilan edildiği alanlara seferber etmektir. Artık Kürt gençliği Türk devletinin askerlik kurumlarına gitmemeli, askerlik yapmayı red etmeli ve kendi halkını katleden Türk devletine karşı halkını koruma temelinde kendi mahallelerinde ve kendi sokaklarında öz savunma pozisyonuna geçmelidir.
Kürdistan’da var olan bu durum göz önünde bulundurulduğunda şu anki durumda bir devrimci halk savaşından söz edilebilinir mi?
Devrimci halk savaşı denilince akla savaş geliyor ancak halk unutuluyor. Bu süreç klasik bir savaş gibi askeri güçler arasında yaşanan bir cephe savaşı değildir. Bu süreç halkla birlikte serhıldana kalkıp savaşma sürecidir. Şimdi şehirlerde ordular savaşırken zaman zaman geri çekilmeler de olabiliyor. Fakat halkın geri çekilmesi gibi bir durumu yoktur. Bu süreçte elbette gerillanın rolü de stratejiktir. Gerilla saflarında mücadele etmek en büyük onur ve şereftir. Bu şerefe laik olmak ve onur mücadelesini kesin bir zafere taşımak için her Kürt gencinin gerilla saflarına katılmaya hakkı vardır ve bu hak tam da şimdi kullanılmalıdır. Türk faşist ve sömürgeci devletine karşı mücadelesini en radikal bir biçimde vermek artık kaçınılmazdır. Kürdistan topraklarındaki işgale son vermek için gençler tereddüt etmeden dağlara yürümelidir. Canlı kalkan olarak operasyonların önüne geçmeye çalışan yurtsever ve fedakar halkımız bu savaşın bu şekilde sonlandırılamayacağını da bilmelidir. Halkımız bunun yerine en cesaretli ve yürekli gençlerini özgürlük sağlarına göndermelidir. Bu savaşa son verme ve savaş tanrılarılarına son büyük bir darbe vurmak için her yurtseverimiz bu görevle karşı karşıyadır.
Bu savaş halkın özgürlük savaşıdır. Bu savaş öz yönetim ve öz savunma savaşıdır. Devrimci halk savaşını böyle anlamak gerekiyor. Yoksa eskisi gibi gerilla vuracak kurtaracak halk da destek verecek biçiminde değildir. Halk kendi yönetimini örgütleyecek, kendi kendini yönetecek gerillada devletin katliamlarına karşı savunma yapacaktır. Roller karıştırılmamalıdır. Yani kesinlikle her şeyi gerilladan bekleyen bir algı ve beklentinin olmaması gerekiyor. Halkın özne olduğu bir süreçtir. Zaten devletin istediği de sadece silahlı gruplarla bir çatışma ortamı yaratmaktır kesinlikle bu bir tuzaktır bu tuzağa düşmemek gerekiyor.
Örneğin düşman bir mahalleye girmeye çalıştığında tüm mahalle halkı sokağa dökülse ve taş sopalarla düşmanı kovalasa ya da düşman ısrarla bir mahalleye girse ve evleri basmak istese halk kovsa, kitlesel bir direniş gösterse o düşman birliği bir daha oraya yani devletin terörüne karşı halk direnişi ve halk serhıldanı geliştirilmelidir. Tutuklama ve gözaltılara karşıda kesinlikle Kürt gençliği direniş göstermelidir. Bu süreçte tutuklanmak, zindana girmek yurtseverlik ya da devrimcilik değildir. Aksine süreci anlamama ve devrime yürümemedir. Her ne olursa olsun hangi yöntemle yapılıyorsa yapılsın ancak düşmana esir düşme olmamalıdır. Sonuna kadar direnilmelidir. Nerdeyse her saat başı tutuklama oluyor ve her gün 2-3 genç özsavunma yaparken katlediliyor. Amed’de öz savunmaya geçen, direnen bir Kürt genci Türk faşist rejimi tarafından katledildi. Bu katliamlara karşı savunma yapılmalı ve misilleme hakkı sonuna kadar kullanılmalıdır. Yurtsever devrimci gençlik devletin her katliamına karşı 10 misilleme hakkı olduğunu bilmeli ve gereğini yapmalıdır.
Kürdistan gençliğine çağrım şudur: Düşmanda ve devlette olamayan tek şey bizde en çok olan şeydir. O da halkın gücüdür. Kürdistan halkı özgür iradesi ile yanımızdadır. Halkın iradesi her şeye muktedirdir. Gençler silahların gücüne çok güveniyor. Bu halkın gücünden bihaber olmaktır. Gençlik silah arayacağına halkın gücünü ortaya çıkarmalıdır. Halka doğru bir öncülük yapmalı ve tüm halkı serhıldana kaldırmalıdır. Halk bir su yatağına akan bir ırmak gibi sokaklara akmalı ve sömürgeciliği silip süpürmelidir.
Bu temelde tarihi önemde olan demokratik özerklik ilanlarının stratejik görüyor ve daha da ilerletilmesi ve kararlılıkla sürdürülmesi için gençliği serhıldana ve Kürdistan’daki öz yönetimini sahiplenmeye çağırıyorum.
Ayrıca demokratik öz yönetim mücadelesi metropollere de taşırılması gerektiğini düşünüyorum. Milyonlarca Kürdistanlı bugün Türkiye metrepolerin de yaşamaktadır. Kürt gençliği öncülüğünde öz savunma ve öz yönetim mücadelesi bu illerede yayılmalıdır. Hiç kimse öz yönetimsiz kalmamalıdır.
Ayrıca gençliğin her alanda yoğun eylemsellikleri olduğunu izliyoruz. Ancak halkın malına ve canına zarar veren eylemselliklerden kaçınılmalıdır. Biz bir halkın özgürlük mücadelesi veriyoruz. Bu nedenle halka en küçük bir zarar veren eylem ve etkinliklerden kesinlikle kaçınılmalıdır. Mesela otobüs yakma eylemleri yapılmış, eleştiriyoruz. Bu kadar meşru ve haklı bir mücadele yürütürken kendimizi aciz durumlara düşürmemeliyiz. Halk otobüsü yakmak zavallılıktır, zayıflıktır. Bu tür eylemlerin yurtsever ve devrimci gençlik tarafından yapılmamış olma ihtimalide vardır. Bu nedenle araştırılması ve hesap sorulması da yine devrimci gençliğin görevidir. Ayrıca Türk ordusu Kürdistan’da orman bırakmadı. Her yeri yakıp yıktılar. Orman yakmalara karşıda öz savunma perspektifi temelinde cevap verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu temelde zaman öz savunma yapma zamanıdır diyorum. Kürdistanlı gençlerin dönem görevi öz savunma yapmak ve öz yönetimleri ne pahasına olursa olsun savunmak olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder