Cizre'de öz yönetim ilan edilirken, halk inşa çalışmalarına başlamaya hazırlanıyor.
Cizre Kent Meclisi Eş Başkanı Yüksel, öz yönetim ilanına ilişkin, "AKP’nin zulmüne karşı, kirli politikalarına karşı öz yönetimimizi ilan etmekten başka çaremiz kalmamıştı" diyerek, kararlı olduklarını belirtti.
Cizre’de Kent Meclisi tarafından öz yönetim ilan edilmesinin ardından birçok il ve ilçede de kent meclisleri bu karara uydu.
Cizre’de 10’un üzerinde mahallenin giriş-çıkışları, hendeklerle çoğunluğu gençlerden tarafından kontrol altında tutuluyor. Çözüm sürecini bitirdiğini ilan eden AKP hükümetinin ilk açıklamalarıyla Silopi ve Cizre’de yoğun ev baskınları yapan asker ve polislerin, karakol ve kışlalarına çekilmesi dikkat çekiyor.
İLK TOPLUMSAL REFLEKSİ GÖSTERDİ
1990’lı yıllarda JİTEM adlı derin devletin karanlık unsurları tarafından yapılan infaz ve işkencelere karşı Kürdistan’da ilk halk ayaklanmasının yaşandığı Cizre’de onlarca kişi, sokak ortasında infaz edilmişti. Ancak dönemin iktidar partileri her türlü yöntemi devreye koymuş olsa da Botan bölgesinin merkezi olan Cizre’nin, hak ihlallerine karşı ilk toplumsal refleks gösteren yerlerin başından geldiği biliniyor.
Cudi, Nur, Yaser gibi mahallelerde son 10 gün içerisinde birçok kez mahalleyi koruyan halk ve özel harekat timleri arasında silahlı çatışmalar çıktı. Sivilleri sokak ortasında infaz eden polisler hakkında soruşturma dahi açılmadı.
Cizre Kent Meclisi Eş Başkanı Asiye Yüksel, öz yönetim ilanlarına ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı...
Öz yönetim kararı, AKP'nin çözümsüzlüğü dayatmasıyla mı ilgili?
Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan, 2012 yılında Kürdistan ve Türkiye halklarına yaptığı çağrıda; ‘Artık silahlı mücadele yerine demokratik siyaset ile mücadelemizi sürdüreceğiz’ demişti. İki tarafın da acı çekmemesi için verilen bir karardı. Özcesi, artık tüm ezilen halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesini sürdürmelerini istemişti. Ama AKP devleti, Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi ve demokratik siyasetin önünün açılması için adım atmadı, aksine Kürt halkını sindirmek için tüm kirli yollara başvurdu. Barış sürecinde ilk olarak baraj ve kalekolları inşa etti. Bunun tek amacı da, halk ve gerillayı birbirinden kopartmaktı. Diğer yandan gençlerimizi katletmeye başladılar, infazları günden güne çoğaldı.
Öz yönetim modelinde kadının rolü ve misyonu nedir?
Aslında AKP devletinin öldürttüğü ve öldürdüğü her insanla kadının bedeninden, canından bir parça alındı. Öz yönetim modelinin hayata geçirilmesi en çok da Kürt kadının yaşayacağı acıları dindirecektir. AKP, Kürt halkına yönelik kirli oyunlarını müzakere sürecinde planladı. DAİŞ çeteleri besleyen, silahlandıran AKP devletinin kurşunları binlerce Kürt gencinin katledilmesinde kullanıldı. Burada AKP’nin karanlık yapılanmasını ele aldığımızda; sadece Kürtlere dönük değil, Türk halkına da kan kusturan bir yapılanmadır. Suruç'ta Türk gençlerinin yoğunlukta olduğu, yine Kürt ve Arap gençlerden oluşan o öğrencilere yönelik MİT’in yönlendirilmesiyle, DAİŞ barbarlarına bomba patlattırarak büyük bir katliam gerçekleştirdiler. Daha Roboski’de katledilen gençlerimizin hesabı sorulmadan Fransa’da 3 Kürt siyasetçi kadın yoldaşlarımızı katlettiler. Oysa çözüm süreci sürecinde Kürt halkına etmedik hakaret ve zulüm kalmadı. AKP devletinin böylelikle aslında çözüm sürecinde de samimi olmadığı halk tarafından biliniyordu. Kürt Halk Önderliğinin tüm iyi niyetlerine rağmen çözüm sürecini devirdiler.
Çatışmasızlık ortamında değil de, çatışmalı ortamda öz yönetim ilanları yapılıyor...
Son olarak Silopi’de 3 sivil insanımız AKP’nin polisleri tarafından infaz edildi, evler ateşe verildi, insanları diri diri yakmak istediler. Kürdistan dağlarını ateşe verdiler. Güya gerilla içinde barınmasın. Oysa sayısız canlı türünü diri diri aktılar. Zaten AKP, doğamızı ateşe verince savaş ilanında bulunarak, Kürt halkına şu mesaj verildi; ‘biz savaşı başlatıyoruz, siz de hazırlıklarınızı yapın.' Bizim de AKP’nin zulmüne karşı, kirli politikalarına karşı öz yönetimimizi ilan etmekten başka çaremiz kalmamıştı.
AKP cephesi, öz yönetim ilanlarını 'küstahça' bulduğunu söylüyor. Buna rağmen kararınızda ısrarlı mısınız?
Deklarasyonumuzda biz devleti değil, AKP’ye bağlı totaliter devlet kurumlarını tanımadığımızı belirttik. Bu konuda sözümüzün arkasında kalacağız. Ayrıca öz yönetim ilanını çarpıtan bu kirli zihniyet kendilerini temize çıkartmak istiyorlar. Biz Emniyet içerisindeki DAİŞ’çi çete kılıklı polisleri reddediyoruz, dedik. Öz yönetim ilanı öncesinde ev baskınları yapan askerler, ailelere ‘biz DAİŞ olacağız ve başınıza bela olacağız’ diyordu. İşte biz bunu reddedeceğiz. Sokak, ilçe, belde, köylerde örgütlenmemizi güçlendireceğiz. Demokratik özerklik projesinin eksik kalan yönleri öz yönetim ile tamamlanacak. Halkımızla yaptığımız toplantılarla yatay örgütlenmeyle sistemimizi inşa edeceğiz.
CİZRE-BOTAN KADINLARINA ÇAĞRI
Cizre’de 1992 yılında yöresel tülbendi ile halk ayaklanmasına öncülük eden Berivan adlı kişi hafızalarda yer kazımıştı, bugün de Cizre’de toplumsal refleks gösterenin ilk kadınlar olduğu görünüyor…
Kürdistan’da Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin ilk serhildanlarına Cizre öncülük yapmıştır. 1992 yılında Berivan yoldaşın öncülüğünde başlayan serhildan hamlesinin ruhuyla şimdi de kendi çocuklarının geleceği için her şeye hazırdır. Toplumda direnişi büyük etki bırakan Cizre kadınlarının bugüne hazır olduğunu belirtmek istiyorum. Öz yönetim modelinin tüm alanlarında Cizre kadını aktif rol oynuyor. Kendi bedeninden vererek özgürlük için çocuklarını veren Cizre kadınları bugün Zilan ruhuyla öz yönetim ilanını sahipleniyor. Hatta bugün açılan hendeklerde çocuklarının gerisinde kendi mahallesini, sokağını, caddesini AKP devletinin polislerinden koruyor. Cizre-Botan kadınlarına çağrımız var; AKP’nin zulmüne karşı seferberlik ruhuyla, sabırla gençlerimizle birlikte omuz omuza kentimizi koruyalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder