8 Ağustos 2015 Cumartesi

Köln'de 15 bin Kürdistanlı ve Türkiyeli Erdoğan'ın savaşına hayır dedi

Almanya’nın Köln kentinde NAV-DEM, ABDEM ve Demokratik Güç Birliği’nin organize ettiği AKP’nin savaş politikalarını protesto amacıyla bir eylem düzenledi. 15 bin kişinin katıldığı eylemde Kürdistanlı ve Türkiyeliler, Erdoğan'ın savaşına hayır dedi. “Çok istiyorlarsa kendileri savaşa gitsin, ama bizim çocuklarımız Erdoğan'ın savaşına kurban olmayacak” mesajı verdi.


Saat 12:00'de Elbertplatz’da toplanmaya başlayan Kürdistanlılar, saat 13:30'da yürüyüşe geçti. Yürüyüşün en önünde “AKP ve DAİŞ savaşına geçit yok” pankartıyla yürüyen Kürdistanlılar ve Türkiyelilere, Goran ve YNK temsilcilerinin yanı sıra KCD-E Eşbaşkanı Dilşa Osman ile Kongra Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal da eşlik etti.
Yürüyüşte gençlerin ve kadınların ağırlıkta olması dikkat çekti. Gençler sık sık “PKK halktır, halk burada, hepimiz PKK'liyiz” slogan attı. Köln'ün en işlek caddelerinden geçen Kürdistanlılara halk yoğun ilgi gösterdi. Miting alanına kısa bir mesafe kala, bir binanın ikinci katında bazı ırkçı Türk gençleri ülkücü işareti yaparak halkı provoke etmeye çalıştı. Kürt gençlerinin de tepki göstermesiyle beraber kısa süreliğine bir gerginlik yaşandı. Kürtlerin oluşturduğu güvenlik ve polis sayesinde provokasyon girişimi boşa çıkarıldı. Polis binaya girerek gençleri camdan uzaklaştırarak kimlik sorgulamasında bulundu. Yürüyüş daha sonra sorunsuz bir şekilde mitingin yapıldığı Heumarkt’ta kadar devam etti.
Miting alanında ilk konuşmaya NAV-DEM Eşbaşkanları Yüksel Koç ile Fatoş Göksungur yaptı. Göksungur, “Bu miting ile beraber güç birliğinin ne kadar önemli bir rol üstlendiğini bir kez daha herkese göstermiş oldu. Bugün burada bulunan bütün halkımıza ve yürüyüşte emeği geçen bütün Güç Birliği üyelerine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bundan böyle birlik ruhuyla birbirimize sarılarak faşist ırkçı rejimlere karşı dik durmalıyız” dedi.
Yüksel Koç ise ortak ruha vurgu yaparak herkesi, Kürdistan üzerinden gelişen faşist saldırılara karşı sessini yükseltmeye çağırdı. Alman hükümetinin sessizliğini de eleştiren Koç şunları ekledi: “AKP rejimi DAİŞ adı altında her gün Kürtleri bombalamakta. Ama başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bütün dünya bu vahşete karşı sessiz kalmakta” diye konuştu.
Koç'un ardından Kongra Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal ise, “Erdoğan, yani DAİŞ'ın ortağı bütün imkanları kulandı, Rojava devrimini DAİŞ eliyle kırmak için. Ama yenildiler. Erdoğan’ın Rojava savaşı YPG/YPJ gerillaları karşısında yenilmiştir” dedi.
Aynı planları HDP üzerinde de denedi diyen Kartal, “Erdoğan bütün imkanları kullanarak HDP'yi baraj altında bırak istemişti. DAİŞ'ın ortağı Erdoğan bu siyaseti de tutmadı ve kaybetmiştir. Kürt halkı Erdoğan'ın konseptini yenerek, HDP etrafında kenetlenmiştir” diyen Kalkan, Erdoğan'ın imparatorluğunu kurabilmek için bütün parçalarda savaş başlatmak istiyor. Bu temelde Türkiye'de Kürt özgürlük hareketine karşı bir ittifak kurarak, yeniden iktidarını oluşturmak istiyor. Bundan dolayı bombardıman ve tutuklamalara ağırlık vermiştir. Bununla yetinmeyerek son günlerde Kürdistan'ın birçok şehrinde katliam yapmak için alt çalışmalarına hız vermiştir” dedi.
Kartal, “Artık bütün halk ayağa kalkmalı. Bu sadece Kürtleri kapsamıyor, Türkiye ve Ortadoğu’nun özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır. Bütün halk, başta kadınlar bu faşist rejime karşı direnmeli ve duruşunu ortaya koymaya” çağırdı.
Kürt özgürlük hareketi Erdoğan ve onun zihniyeti yenilecektir diyen Kartal, teslimiyeti ise asla kabul etmeyeceğinin altını çizdi.
Erdoğan'ı bulunduğumuz her yerde teşhir etmeliyiz sözlerini de ekleyen Kartal, onun savaş politikalarını boşa çıkartmak için bulunduğumuz her yerde direnişi yükseltelim çağrısını yeniledi.
Son dönemlerde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın KCK ve HDP'ye çok kızdığı yönelik haberlerin gerçeği yansıtmadığını da belirten kalkan şöyle konuştu: “Başkan Apo KCK ve HDP'ye değil, yalancı Erdoğan’a kızmıştır. Başkan Apo süreci tıkayan ve sürecin ilerlemesini engelleyenlere karşı kızmıştır.”
Avrupa ülkelerine de seslenen Kartal, “Erdoğan'ın bu savaş siyasetine karşı çıkın. Erdoğan DAİŞ'e karşı savaşıyorum diyor, ama bunun doğru olmadığını herkes biliyor ve Erdoğan'ın savaşı sadece Kürtlere yönelik bir savaştır. Bugüne kadar DAİŞ'i besleyen Erdoğan'ın kendisiydi. DAİŞ'e karşı savaşan ise Kürtlerdi. Bunu bile bile Erdoğan'ın Kürtlere yönelik savaşına sessiz kalmak, DAİŞ'e destek vermek anlamına gelir” dedi.
HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ ise halkların bu kadar güçlü bir şekilde bu meydanda birbirine kenetlenmesini çok anlamlı buluyor ve saygıyla selamlıyorum diyerek konuşasına başladı. Yüksekdağ, “7 Haziran seçimleri bize birlikte hareket etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. İşçi, emekçi, kadın ve gençlerin birleşmesiyle aşamayacağımız hiçbir zorluk yoktur. Köln ve Amed birleşti, İstanbul ve Kobanê halkı birleşti. Bizi bölmeye çalışanlara en esaslı cevabı bizler birliğimizi kurarak cevap verdik. Alevi ve Sünni birleşti, bütün farklı inançlar, büyük insanlık çatısı altında buluştu. 7 Haziran seçimleri birleşenlerinin gücünü göstermiştir ve önünde hiç bir gücün duramayacağını göstermiştir. 7 Haziran seçimi tekçi ve iktidarcı hükümetinin yenilmez olmadığını göstermiştir. Baskılarla, savaşlarla ve operasyonlarla bizi teslim alamayacaklar” dedi.
HDP gücünü sadece halktan alıyor diyen Yüksekdağ şöyle devam etti: “HDP yenilmez, ordusu olduğu için değil, parası olduğu için değil, devlet kurumları ellinde olduğu için değil! Bunların hiçbirine sahip değil HDP, ama HDP halkların gücüne, öz gücüne sahip! İşte HDP'nin sahip olduğu bu güçle asla değişmez denilen düzeni değiştirmiştir, asla yenilmez denilenler yenilmiştir.
Saray bir savaş başlattı. Meşruiyeti olmayan AKP hükümeti Kürtlere karşı bir savaş başlattı. Bu savaşı DAİŞ çetelerine değil, insanlığın en soylu mücadelesi veren ve bütün dünya halklarını koruyan öz savunma gücüdür. PYD'nin savunma gücüdür. Dünyanın gözü önünde Êzîdîler katledilirken, Türkmenler sürgün edilirken, Êzîdî kadınlar pazarlarda satılırken, bu çetelere karşı dur diyen tek güç YPG olmuştur. Bunu yapan sadece Kobanê ve Rojava'da direnen güçler olmuştur, Türkiye değil.
Kobanê'nin ve Rojava'nın sınırlarının DAİŞ çetelerine geçişine izin vermediği için ve insanlık dışı terör saldırılarına karşı direnen Kürt halkı ve Türkiye halkı çocuklarının koruyucusu ve savunucusu olduğunu kimse unutmasın.”
Birlikte yaşama iradesini her durumda savunacağız ve yanında olacağız diyen Yüksekdağ, “Bu başlatılan savaş DAİŞ'e karşı bir savaş değildir, kendi öz iradesiyle direnen Kürtlere karşı bir savaştır. Türkiye toplumu bu gerçekleri artık görüyor. Çözüm ve barış sürecinin neden bozulduğunu Türkiye halkı çok iyi biliyor. Çünkü AKP ve saray barış içinde bir başarı elde edemeyeceklerini bilmekteler. Bundan dolay saldırmaktalar. Bu saldırılarının tek nedeni kendi iktidarlarını tekrardan erken seçimle elde etmek istemelerinde kaynaklıdır” dedi.
Kimsenin başkan olmasına izin vermeyeceklerini de aktaran Yüksekdağ, “Seni, onu başkan yaptırmayacağız dedik ve bizler sözümüzü tutuk. Bize yönelik saldırılar bundan dolayıdır. İntikam almak istiyorlar bizden. Ama sana, ona savaş yaptırmayacağız. Çocuklarımızı saray için feda olmasına izim vermeyeceğiz” diye devam etti.
Yüksekdağ Davutoğlu'na ise şu çağrıda bulundu: “Bu savaş evlatlarımız içinse, o zaman buyurun kendi evladınızı feda edin. Biz ne gerillayı, ne polisi ve ne de askerleri feda edeceğiz.”
Erken seçimde kaybedenler onlar olacak, kazananlar yine bizler olacağız diyen Yüksekdağ, “Bizler erken seçimle beraber iktidar olacağız, halk da erken seçim olacaksa iktidar ruhuyla sarılmalı. Biz artık iktidara oynayacağız” dedi.
Pirsus'ta ortaya çıkan birlik ruhunu yaşatabilmeliyiz diyen Yüksekdağ şunları ifade etti: “Kobanê yollarını bize kapatanlara karşı Deniz'in, Mahir'lerin söylediği gibi bizler yine geliriz, yine yaparız ve kazanacağız. Barış yolunda hepimiz yan yana durarak kazanacağız. İşte o zaman Suruç'ta katledilen 32 gencimizin boynu bükük kalmayacak. Zergele'de katledilen halkımızın işte o zaman ruhu bizimle olacak. Anne karnında katledilen 8 aylık bebeğin ruhu bizimle olacak. Topyükün savaşa karşı, topyekün direniş geliştirelim ve barışımızı inşa edelim.”
YNK temsilcisi Lale Hamid ise Kandil'e yönelik saldırıları kınadı. Hamid, bu şahadetler son olsun, barışa vesile olsun diyerek, uluslararası topluma – uluslararası kurumlara çağrı yaparak, bu katliamların araştırılmasını istedi. Hamid, “Şengal katliamından sonra Şengal'i kadınların hala kurtarılmamış olması bir insanlık borcu olduğunu, bunun için çaba harcanmasını” talep etti.
Özelikle bu çağrının Irak, ABD ve Avrupa'ya olduğunu ifade eden Hamid, “Şengal özel yapısı itibarıyla özerk olmalıdır” sözlerini ekledi ve Kürdistan ve Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü dileklerini iletti.
Goran Temsilcilcisi Diler Sharezman ise Kürdistan'ın tümden DAİŞ ve Türkiye'nin hedef ve saldırıları altında olduğuna dikkat çekerek, bunun ancak bütün Kürt Partilerinin, güçlerinin birleşerek, ortak düşmanlarınıza karşı ortak bir tutumla ortak bir mücadeleyle bertaraf edilebileceğinin vurguladı. Sharezman, Kandil ve Zergele'ye yönelik saldırıları kınayarak, ortak mücadele çağrısında bulundu.
Miting sloganlarla son buldu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder