Almanya’nın Köln
kentinde NAV-DEM, ABDEM ve Demokratik Güç Birliği’nin organize ettiği AKP’nin
savaş politikalarını protesto amacıyla bir eylem düzenledi. 15 bin kişinin
katıldığı eylemde Kürdistanlı ve Türkiyeliler, Erdoğan'ın savaşına hayır dedi.
“Çok istiyorlarsa kendileri savaşa gitsin, ama bizim çocuklarımız Erdoğan'ın
savaşına kurban olmayacak” mesajı verdi.
Saat 12:00'de
Elbertplatz’da toplanmaya başlayan Kürdistanlılar, saat 13:30'da yürüyüşe
geçti. Yürüyüşün en önünde “AKP ve DAİŞ savaşına geçit yok” pankartıyla yürüyen
Kürdistanlılar ve Türkiyelilere, Goran ve YNK temsilcilerinin yanı sıra KCD-E
Eşbaşkanı Dilşa Osman ile Kongra Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal da eşlik etti.
Yürüyüşte gençlerin
ve kadınların ağırlıkta olması dikkat çekti. Gençler sık sık “PKK halktır, halk
burada, hepimiz PKK'liyiz” slogan attı. Köln'ün en işlek caddelerinden geçen
Kürdistanlılara halk yoğun ilgi gösterdi. Miting alanına kısa bir mesafe kala,
bir binanın ikinci katında bazı ırkçı Türk gençleri ülkücü işareti yaparak halkı
provoke etmeye çalıştı. Kürt gençlerinin de tepki göstermesiyle beraber kısa
süreliğine bir gerginlik yaşandı. Kürtlerin oluşturduğu güvenlik ve polis
sayesinde provokasyon girişimi boşa çıkarıldı. Polis binaya girerek gençleri
camdan uzaklaştırarak kimlik sorgulamasında bulundu. Yürüyüş daha sonra
sorunsuz bir şekilde mitingin yapıldığı Heumarkt’ta kadar devam etti.
Miting alanında ilk
konuşmaya NAV-DEM Eşbaşkanları Yüksel Koç ile Fatoş Göksungur yaptı. Göksungur,
“Bu miting ile beraber güç birliğinin ne kadar önemli bir rol üstlendiğini bir
kez daha herkese göstermiş oldu. Bugün burada bulunan bütün halkımıza ve
yürüyüşte emeği geçen bütün Güç Birliği üyelerine bir kez daha teşekkür
ediyoruz. Bundan böyle birlik ruhuyla birbirimize sarılarak faşist ırkçı rejimlere
karşı dik durmalıyız” dedi.
Yüksel Koç ise
ortak ruha vurgu yaparak herkesi, Kürdistan üzerinden gelişen faşist
saldırılara karşı sessini yükseltmeye çağırdı. Alman hükümetinin sessizliğini
de eleştiren Koç şunları ekledi: “AKP rejimi DAİŞ adı altında her gün Kürtleri
bombalamakta. Ama başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bütün dünya bu vahşete
karşı sessiz kalmakta” diye konuştu.
Koç'un ardından
Kongra Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal ise, “Erdoğan, yani DAİŞ'ın ortağı bütün
imkanları kulandı, Rojava devrimini DAİŞ eliyle kırmak için. Ama yenildiler.
Erdoğan’ın Rojava savaşı YPG/YPJ gerillaları karşısında yenilmiştir” dedi.
Aynı planları HDP
üzerinde de denedi diyen Kartal, “Erdoğan bütün imkanları kullanarak HDP'yi
baraj altında bırak istemişti. DAİŞ'ın ortağı Erdoğan bu siyaseti de tutmadı ve
kaybetmiştir. Kürt halkı Erdoğan'ın konseptini yenerek, HDP etrafında
kenetlenmiştir” diyen Kalkan, Erdoğan'ın imparatorluğunu kurabilmek için bütün
parçalarda savaş başlatmak istiyor. Bu temelde Türkiye'de Kürt özgürlük
hareketine karşı bir ittifak kurarak, yeniden iktidarını oluşturmak istiyor.
Bundan dolayı bombardıman ve tutuklamalara ağırlık vermiştir. Bununla
yetinmeyerek son günlerde Kürdistan'ın birçok şehrinde katliam yapmak için alt
çalışmalarına hız vermiştir” dedi.
Kartal, “Artık
bütün halk ayağa kalkmalı. Bu sadece Kürtleri kapsamıyor, Türkiye ve
Ortadoğu’nun özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır. Bütün halk, başta kadınlar bu
faşist rejime karşı direnmeli ve duruşunu ortaya koymaya” çağırdı.
Kürt özgürlük hareketi
Erdoğan ve onun zihniyeti yenilecektir diyen Kartal, teslimiyeti ise asla kabul
etmeyeceğinin altını çizdi.
Erdoğan'ı
bulunduğumuz her yerde teşhir etmeliyiz sözlerini de ekleyen Kartal, onun savaş
politikalarını boşa çıkartmak için bulunduğumuz her yerde direnişi yükseltelim
çağrısını yeniledi.
Son dönemlerde Kürt
Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın KCK ve HDP'ye çok kızdığı yönelik haberlerin
gerçeği yansıtmadığını da belirten kalkan şöyle konuştu: “Başkan Apo KCK ve
HDP'ye değil, yalancı Erdoğan’a kızmıştır. Başkan Apo süreci tıkayan ve sürecin
ilerlemesini engelleyenlere karşı kızmıştır.”
Avrupa ülkelerine
de seslenen Kartal, “Erdoğan'ın bu savaş siyasetine karşı çıkın. Erdoğan DAİŞ'e
karşı savaşıyorum diyor, ama bunun doğru olmadığını herkes biliyor ve
Erdoğan'ın savaşı sadece Kürtlere yönelik bir savaştır. Bugüne kadar DAİŞ'i
besleyen Erdoğan'ın kendisiydi. DAİŞ'e karşı savaşan ise Kürtlerdi. Bunu bile
bile Erdoğan'ın Kürtlere yönelik savaşına sessiz kalmak, DAİŞ'e destek vermek
anlamına gelir” dedi.
HDP Eşbaşkanı Figen
Yüksekdağ ise halkların bu kadar güçlü bir şekilde bu meydanda birbirine
kenetlenmesini çok anlamlı buluyor ve saygıyla selamlıyorum diyerek konuşasına
başladı. Yüksekdağ, “7 Haziran seçimleri bize birlikte hareket etmenin ne kadar
önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. İşçi, emekçi, kadın ve gençlerin
birleşmesiyle aşamayacağımız hiçbir zorluk yoktur. Köln ve Amed birleşti,
İstanbul ve Kobanê halkı birleşti. Bizi bölmeye çalışanlara en esaslı cevabı
bizler birliğimizi kurarak cevap verdik. Alevi ve Sünni birleşti, bütün farklı
inançlar, büyük insanlık çatısı altında buluştu. 7 Haziran seçimleri
birleşenlerinin gücünü göstermiştir ve önünde hiç bir gücün duramayacağını
göstermiştir. 7 Haziran seçimi tekçi ve iktidarcı hükümetinin yenilmez
olmadığını göstermiştir. Baskılarla, savaşlarla ve operasyonlarla bizi teslim
alamayacaklar” dedi.
HDP gücünü sadece
halktan alıyor diyen Yüksekdağ şöyle devam etti: “HDP yenilmez, ordusu olduğu
için değil, parası olduğu için değil, devlet kurumları ellinde olduğu için
değil! Bunların hiçbirine sahip değil HDP, ama HDP halkların gücüne, öz gücüne
sahip! İşte HDP'nin sahip olduğu bu güçle asla değişmez denilen düzeni
değiştirmiştir, asla yenilmez denilenler yenilmiştir.
Saray bir savaş
başlattı. Meşruiyeti olmayan AKP hükümeti Kürtlere karşı bir savaş başlattı. Bu
savaşı DAİŞ çetelerine değil, insanlığın en soylu mücadelesi veren ve bütün
dünya halklarını koruyan öz savunma gücüdür. PYD'nin savunma gücüdür. Dünyanın
gözü önünde Êzîdîler katledilirken, Türkmenler sürgün edilirken, Êzîdî kadınlar
pazarlarda satılırken, bu çetelere karşı dur diyen tek güç YPG olmuştur. Bunu
yapan sadece Kobanê ve Rojava'da direnen güçler olmuştur, Türkiye değil.
Kobanê'nin ve
Rojava'nın sınırlarının DAİŞ çetelerine geçişine izin vermediği için ve
insanlık dışı terör saldırılarına karşı direnen Kürt halkı ve Türkiye halkı
çocuklarının koruyucusu ve savunucusu olduğunu kimse unutmasın.”
Birlikte yaşama
iradesini her durumda savunacağız ve yanında olacağız diyen Yüksekdağ, “Bu
başlatılan savaş DAİŞ'e karşı bir savaş değildir, kendi öz iradesiyle direnen
Kürtlere karşı bir savaştır. Türkiye toplumu bu gerçekleri artık görüyor. Çözüm
ve barış sürecinin neden bozulduğunu Türkiye halkı çok iyi biliyor. Çünkü AKP
ve saray barış içinde bir başarı elde edemeyeceklerini bilmekteler. Bundan
dolay saldırmaktalar. Bu saldırılarının tek nedeni kendi iktidarlarını
tekrardan erken seçimle elde etmek istemelerinde kaynaklıdır” dedi.
Kimsenin başkan
olmasına izin vermeyeceklerini de aktaran Yüksekdağ, “Seni, onu başkan
yaptırmayacağız dedik ve bizler sözümüzü tutuk. Bize yönelik saldırılar bundan
dolayıdır. İntikam almak istiyorlar bizden. Ama sana, ona savaş
yaptırmayacağız. Çocuklarımızı saray için feda olmasına izim vermeyeceğiz” diye
devam etti.
Yüksekdağ
Davutoğlu'na ise şu çağrıda bulundu: “Bu savaş evlatlarımız içinse, o zaman
buyurun kendi evladınızı feda edin. Biz ne gerillayı, ne polisi ve
ne de askerleri feda edeceğiz.”
Erken seçimde kaybedenler onlar olacak, kazananlar
yine bizler olacağız diyen Yüksekdağ, “Bizler erken seçimle beraber iktidar
olacağız, halk da erken seçim olacaksa iktidar ruhuyla sarılmalı. Biz artık
iktidara oynayacağız” dedi.
Pirsus'ta ortaya çıkan birlik ruhunu
yaşatabilmeliyiz diyen Yüksekdağ şunları ifade etti: “Kobanê yollarını bize
kapatanlara karşı Deniz'in, Mahir'lerin söylediği gibi bizler yine geliriz,
yine yaparız ve kazanacağız. Barış yolunda hepimiz yan yana durarak
kazanacağız. İşte o zaman Suruç'ta katledilen 32 gencimizin boynu bükük
kalmayacak. Zergele'de katledilen halkımızın işte o zaman ruhu bizimle olacak.
Anne karnında katledilen 8 aylık bebeğin ruhu bizimle olacak. Topyükün savaşa
karşı, topyekün direniş geliştirelim ve barışımızı inşa edelim.”
YNK temsilcisi Lale Hamid ise Kandil'e yönelik
saldırıları kınadı. Hamid, bu şahadetler son olsun, barışa vesile olsun
diyerek, uluslararası topluma – uluslararası kurumlara çağrı yaparak, bu
katliamların araştırılmasını istedi. Hamid, “Şengal katliamından sonra Şengal'i
kadınların hala kurtarılmamış olması bir insanlık borcu olduğunu, bunun için
çaba harcanmasını” talep etti.
Özelikle bu çağrının Irak, ABD ve Avrupa'ya
olduğunu ifade eden Hamid, “Şengal özel yapısı itibarıyla özerk olmalıdır”
sözlerini ekledi ve Kürdistan ve Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü dileklerini
iletti.
Goran Temsilcilcisi Diler Sharezman ise
Kürdistan'ın tümden DAİŞ ve Türkiye'nin hedef ve saldırıları altında olduğuna
dikkat çekerek, bunun ancak bütün Kürt Partilerinin, güçlerinin birleşerek,
ortak düşmanlarınıza karşı ortak bir tutumla ortak bir mücadeleyle bertaraf
edilebileceğinin vurguladı. Sharezman, Kandil ve Zergele'ye yönelik saldırıları
kınayarak, ortak mücadele çağrısında bulundu.
Miting sloganlarla
son buldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder