24 Ağustos 2015 Pazartesi

Direniş çadırlarından dağa giden bir yol

Kobanê için açılan direniş çadırlarından PKK'ye katılan Brusk Guyi, "PKK dünyanın tüm ezilen ve sömürülen halklarının kurtuluşudur, bir varoluştur" dedi. Guyi, herkese öz savunma yapma çağrısında bulundu.


"Kobanê düştü düşecek” diyenlere tepki göstererek öfkesini yükseltenlerden biri, Brusk Guyi. Suruç direniş çadırlarını kuran ilk gruplarda yer alan Guyi, birçok kez Türk devletinin saldırısına maruz kalan ve buna direnişle cevap veren, çetelerin Rojava’ya geçişini engellemek için kilometrelerce insan halkası oluşturanlardan biri. 1993 Uludere doğumlu olan Brusk Guyi, 28 Aralık 2014’te gerilla saflarına katıldığını belirtirken bu tarihi özellikle tercih ettiğini vurguluyor. Devrime daha aktif katılmak için şimdi gerilla saflarında yerini almış birçok arkadaşıyla beraber. Beraber katıldığı birçok arkadaşı gibi devrime nasıl daha iyi hizmet edebileceğinin arayışında. 

'BIRAKIN BENİ, CEPHEYE GİTMELİYİM'
Brusk, şunları anlattı: "Suruç’a gittiğimizde savaş devam ediyordu. Kobanê direnişinde arkadaşlar yaralanmışlardı, hastaneye götürülmek isteniyordu. Bazı arkadaşlar ağır yaralıydılar, yoğun ağrılar çekiyorlardı. Çiya diye bir arkadaşı getirdiler. Bu arkadaşın yarası bayağı ağırdı. Vücuduna 6 mermi almıştı, ama o kadar ağır yaralı olmasına rağmen şunu diyordu durmadan; 'Bırakın beni cepheye gitmem gerekir, arkadaşlarımın yanına dönüp savaşmam lazım, burada kalmak istemiyorum. Bu arkadaştan etkilenmemek elde değildi ve arkadaşlarından ayrı kalmanın verdiği acı en büyüğüydü Çiya’nın yüreğinde. 
Yaşlılar, kadınlar ve çocuklar; onlar savaşın diğer yüzüydüler. Yüzlerindeki acı, keder ve kendi ülkesinin mültecisi olmanın verdiği tüm duygular orada vardı. İnsan çok fazla etkileniyor, insan nasıl olurda kendi ülkesinin mültecisi olabiliyor! İnsanın yüreği parçalanıyor."

CEVAP PKK OLDU
Roboski Katliamı'nın derin izlerini yüreğinde taşıyan Guyi, o günleri halen yaşıyor gibi anlatıyor. Katliamlara karşı gereken tepkinin ve aktif mücadelenin Türkiye solu ve demokrat kesim tarafından yeterince verilmediğini düşünen Guyi, PKK'ye katılımını ise şöyle anlattı: "Katliama birebir şahit oldum, oradaki halkın tepkisine şahit oldum. Roboski’de katledilen insanların cenazelerini, parçalanmış cesetlerini bu ellerimle kaldırdım. Oradaki insanların feryatlarını ağıtlarını ve o acıyı orada bende gördüm ve yaşadım. Orada yapılan bir insanlık vahşeti ve şu aklıma geldi kim bunları yapıyor ve kimler destekliyor? Bunlara karşı bir ses çıkaran var mı, bir duruş sergileyen birileri var mı? Bu noktada Türkiye muhalif kesiminin pek ciddi bir hareketlenmeleri yoktu. Sadece basın üzerinden bunu kınamayı yeterli gördüler. Aktif olarak nasıl cevap olabileceklerini ve devlete bir hesap sorulacağını ve bu hesabı sorma ağırlığına giremedikleri için, buna cevap olamadıkları için ben bir arayış içine girdim. Demek ki bu olaylara birilerini ciddi anlamda ses çıkarmaları gerekiyor. Peki, kim bugün bu tarz olaylara karşı duruyor ve mücadele ediyor? Ortadoğu gibi bir yerde bu katliamların önünü almak için mücadele eden kim? Ve sonuç olarak baktığın zaman PKK gerçeğiyle karşılaşıyorsun. Bunlara cevap olabilen, ciddi anlamda bunlara karşılık verebilen, devletin katliamcı politikalarını önünü almaya çalışan, Kürt halkının özgürleşmesinde esas bir merkez olan PKK’yi görüyorsun. PKK dünyanın tüm ezilen ve sömürülen halklarının kurtuluşudur, bir varoluştur. Bu gerçekle karşılaştığın zaman ister istemez bir sosyalist olarak buna kendini katma değeri görüyorsun. Bu vesileyle o yıl üniversiteye hazırlık öğrencisiyken Kürdistan coğrafyasında okumak istedim. Bu şekilde devleti daha iyi tanımayabilirdim.”

'AKP BİZZAT İÇİNDEYDİ'
Türkiye ve Kürdistan’ın her yerinden insanlar sınırda direniş çadırları oluşturdu, dünyanın her tarafından insanlar zulme karşı durmak için Kobanê'nin yolunu tuttu ve Kobanê, 'direniş kalesi'ne dönüştü. Bu yolculardan biri de Brusk Guyi’ydi. Guyi, direniş günlerini anlatırken, şunları belirtti:
"Büyük bir amaç doğrultusunda oraya doğru yola koyulduk. Yaşanan katliamları kabul etmiyorduk. Türk devleti ile AKP’nin yaptığı sivil katliamların önünü almak için harekete geçtik. Bir tepki göster yaşanan halk katliamlarına, diyorduk. Buna kimsenin sessiz kalmaması gerekiyor ve bizim bunu bütün dünyaya bildirmemiz gerekliliğini duyumsuyorduk. Bizim asıl amacımız buydu. Bunu da eylemselliğe dökmek istiyorduk, belli bir oranda yaptık ama yeterli bir düzeyde değildi. Sürdürülen baskı, saldırılar karşısında yıldırılmak isteniyordu bir hareket, bunlara katbekat karşılık veriliyordu ama yine de tutuklamalar bunların önünü kısmi kesebiliyordu. Tutuklamalar gerçekleşti, bazı arkadaşlarımız linç edilmek istendi. Ciddi anlamda orada orantısız bir güç denemesi vardı halka karşı. Bunda hedef özellikle gençlerdi orada bulunan gençler; sosyalist gençlerdi. Sosyalist insan sorgulayan, araştıran yani her şeyi kabul etmeyen ve bunlara alternatif sunan insandır. Devletin politikası bu tarz insanları susturma çabası içerisindeydi. Kamuyu pasifize etmek ve orada hiçbir şey yokmuş gibi göstermek ve normalleştirmek istek ve çabalarıydı. Sürekli bunun propagandası Türk medyasında da yapıldı. Erdoğan ve AKP bizzat bu olayların içerisindeydi. Lakin sürekli halkı kandırmak ve ayaklanmaların önünü alabilmek için bunlara izin vermediklerini dillendiriyorlardı, tabii ki bu tam bir zırvalıktı.”
Kobanê savaşının ilk günlerinde sınıra koşan Guyi, tüm baskı ve saldırılara rağmen oradan ayrılmayan ve Kobanê'nin merkezine kadar DAİŞ’in girmesi ve talan etmesine şahit olur. Türk devletinin askeri ve polisinin de olayların içerisinde yer aldığını birçok arkadaşının tutuklandığını dile getirirken; AKP'nin Kobanê'nin düşmesinin hayalini kurduğunu ve buna karşılık yükseltilen mücadeleyle cevap verildiğini söyledi. Guyi, şöyle devam etti: “Kobanê'nin içerisine kadar ilerlemeler oldu hatta ‘Kobanê düştü düşecek’ gibi söylentiler yaymaya başlayan AKP hükümeti bunun propagandasını yaptı. Gösterilen direniş buna engel oldu. Kürt halkının üstün çabası, gayreti Kobanê'de verilen mücadele bizzat buna engel oldu. TC Devleti oraya yığınla silah, mermi ve DAİŞ’e militan gönderiyordu. İMC TV’nin o sıralarda geçtiği bir haber vardı, DAİŞ’in sınırdan rahat geçtiği görülüyordu. Basında ilk kez böyle görülmeye başlandı. Gerçek anlamda gazetecilik yapanların önünü almaya çalıştılar. Medyanın üzerinde de yoğun saldırılar vardı, genelde Özgür Basındı. Yandaş medya zaten devrimi pasifize etme, devrim diye bir şeyin olmadığı, hatta DAİŞ’in haklılığını göstermeye çalışıyorlardı. Kürt halkı buna engel oldu, bu mücadele buna engel oldu. YPG saflarında savaşan özgülük militanları buna engel oldu. Kürt özgülük hareketi engel oldu buna.” Dünyanın da bu destansı direnişe şahit olması yeni bir dönüm noktası olduğunu belirtti. 

'DAĞ BİR YAŞAM BİÇİMİDİR'
Guyi, dağa ilişkin sorulara ise keskin ve kararlı şekilde şu yanıtı verdi: "PKK insanın damarlarına bir kez işler. Ve bu uğurda sonuna kadar gidersin. Kürdistan dağlarında Kobanê direniş ruhunu şu an iliklerime kadar hissediyorum. Aktif olarak artık direniş saflarındayım orada direnen arkadaşlarımı an be an yüreğimde ve beynimde hissediyor ve yaşıyorum. Bu mücadeleyi daha da yükseltmek için elimizden gelen çabayı ve başarıyı göstereceğiz. Kürdistan dağlarında bir militan olmak bambaşka bir duygudur. Bir yaşam biçimi bir felsefedir, bu yaşamının her yerine serpişiyor. Kentlerdeyken şunu duyardım durmadan; bu insanlar (gerilla) oralarda (dağlar) nasıl yaşayabiliyor? Geldim, gördüm ve yaşıyorum. Hatta kentte yaşam çok çok daha zor bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Burada yaşam sade ve temiz. Hesapsızca kendi emeğinle kendi yaşamını örüyorsun. Ahlaki ve politik toplumun yaratmanın özü burada olduğu anlaşılıyor. Bu topluma da devrime de öncülük edecektir. Bu devrimin öncüsü Önder Apo ve Kürdistan özgürleşinceye kadar bu mücadele sürecek."

'İYİ ŞEYLER YAPACAKTILAR...'
En son 20 Temmuz’da bir grup sosyalist devrimci öğrencinin Kobanê'nin yeniden inşası temelinde yardım toplayıp oraya götürürken Suruç’ta basın açıklaması yaptıkları sırada katliamla yüz yüze kalmasının, böylesi vahşetlerin insanları yıldırmaması gerektiğini söyleyen Guyi, şunları söyledi: "O insanlar iyi şeyler yapmak için oradaydılar. İnsanlara yapılan baskı ve sömürüyü ortadan kaldırmak için bir duruş sergilemek ve vahşeti durdurmak için oraya gittiler. Eylemci ve değerli insanlardı. Devlet bu katliamın asıl sorumlusudur. AKP hükümeti de bu katliamı gizlemek istedi. Toplumu refleksiz bırakmak için medya üzerinden her türlü algı operasyonunu yapıyorlar, her türlü ahlaksız tutum ve davranışı sergileyebiliyorlar. AKP dikta rejimi uyguladığı politikalardan dolayı toplumun büyük direnişlerle karşılık vermesi gerekiyor. Bu tarz direnişlere devam edip dünya nezdinde genelleştireceğiz. Bu ruhu kesinlikle içimizde yaşatacağız. O insanların mücadelelerinin sürdürücüleri olacağız, bunu tüm dünyaya kanıtlayacağız.”

'ÖZ SAVUNMA GELİŞTİRİLMELİ'
Tüm bu rant ve lobileşmelere karşı herkesi aktif mücadeleye çağıran Brusk Guyi, sohbetimizin sonunda öz savunmanın saldırı ve katliamlardan kurtuluşun tek yolu olduğunu, "Tüm dünya yaşanan bu bloklaşmalara karşı insanlık onurunu sahiplenmeli bu temelde herkesin, olduğu yerde kendi öz savunmalarını geliştirmeleri gerekir" diye dile getirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder