HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ,
'Akademi Barış İstiyor' toplantısında yaptığı konuşmada, "Mevcut siyasi
iktidar barışı gerçekleştirmek için en küçük isteğini yitirmiştir. Barışı yapma
iradesi, basireti yok. Seçim, barışın toplumsallaşmasının, demokrasinin
toplumsal güç ve dinamik olarak gelişmesinin bir alanı olduğunu gösterdi"
dedi.
'Akademi Barış İstiyor' çalıştayının üçüncü
toplantısı, Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde yapılıyor.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Barış Bloku
Sözcüsü Gençay Gürsoy ve gazeteci Nuray Mert'in konuşmacı olarak yer aldığı
çalıştaya, HDP milletvekilleri Beyza Üstün, Mithat Sancar, Sezai Temelli ile HDP
İl Eş Başkanları Ayşe Erdem ve Cesim Soylu'nın yanı sıra çok sayıda akademisyen
katıldı.
Çalıştay Barış Bloku Sözcüsü Gürsoy'un konuşmasıyla
başladı. Barış Bloku olarak dün gittikleri Silvan ve Lice'ye ilişkin gözlemleri
aktaran Gürsoy, "Kobanê'de yaşananların bir benzerini gördük" dedi.
Silvan'da halka saldıran maskeli özel hareket timlerinin tekbir getirerek
dakikalarca havaya ve evlere ateş ettiklerini söyleyen Gürsoy, "Barışı bu
ortamda tartışıyoruz. Çatışmanın durması, ellerin tetikten çekilmesi gerek,
bunu sağlamak için adım atmaktır" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ da yaptığı
konuşmada, barışın siyasetin barış ve çözüm diliyle geleceğini kaydetti.
"Size savaş yaptırmayacağız" sloganını hatırlatan Yüksekdağ, "Bu
eylemi en etkili yaşama geçirecek bir hareket planını konuşmamız gerek. Barışı
yapmak, barışı inşa etme planını konuşmamız gerek" diye konuştu.
Şu anki koşullarda barışın toplumsal dinamiklerle
inşa edilebileceğini söyleyen Yüksekdağ, "Mevcut siyasi iktidar barışı
gerçekleştirmek için en küçük isteğini yitirmiştir. Barışı yapma iradesi,
basireti yok. Seçim, barışın toplumsallaşmasının, demokrasinin toplumsal güç ve
dinamik olarak gelişmesinin bir alanı olduğunu gösterdi" dedi.
Şovenizmden beslenenlerin bölme, ayrıştırma ve
mezhepçilik siyaseti yaptıklarını kaydeden Yüksekdağ, "Geçmişte savaşın
toplum üzerinde kabul alanı oluşturmasını sağladılar. Bugüne baktığımızda,
savaş çıkaranların bu toplumsal alana sahip olmadığını görüyoruz. Geride
bıraktığımız 80 darbesinden bu yana yönetenlerin siyasi kafası değişmemiştir.
AKP kademeli bir şekilde aslına, Türkiye'deki siyasi iktidarların geleneksel
statükocu algısına rücu etti. Yapmadığı demokratik rejimin tahsis edilmesidir.
Kutuplaşmayı ve saflaşmayı yaratan AKP ve Saray'ın kendisidir. Bu neye karşı
yapıldı, toplumun değişim isteğine ve dinamiğine yapıldı" şeklinde
konuştu.
Seçimlerin bir ara final olduğunu belirten HDP Eş
Genel Başkanı Yüksekdağ şunları belirtti: "30 yıllık süreç demokrasi ve
özgürleşme algısını biriktirdi, ortaya çıkardı. Savaş ve çatışma süreci içinde
çok ölümler oldu ama aynı zamanda demokratik siyaseti de etkinleştirdi. Bundan
3 yıl önce sürpriz sayılan, Batı'da Gezi hareketi gelişti. Türkiye'nin
batısında statükodan kurtulma hareketi çıktı. Yeni bir durumun ortaya çıktığını
kademeli olarak gösterdi. 7 Haziran seçim sonuçları da yeni yaşamın eşiği
olarak tarif ettiğimiz bir kapıydı, bir basamaktı."
7 Haziran'da halkın 'Tek parti ve tek adam
iktidarına hayır' dediğini belirten Yüksekdağ, "Bu aynı zamanda sadece bir
itiraz değil, çağrı ve istekti. Çoğulcu bir siyasi yönetim, paylaşımcı
demokratik dizayn beklentisiydi. Bütün siyasi partilere çoğulcu bir koalisyon
mesajı verildi. İktidar sadece PKK’Ye savaş açmadı. Bu son yıllarda oluşan
demokratik birikime ve mayalanmaya karşı açılmış bir savaştır. Bu savaş 7
Haziran'da başlamıştır ama startı daha önce verilmiştir. İç Güvenlik Paketi'yle
yasal ve hukuki dayanağı oluşturulmuştur. Halka karşı ilan edilmiş, çatışma ve
savaş siyaseti, 7 Haziran'dan sonra dayatılmıştır. Bütün bir toplum, demokrasi,
barış istediği için, demokrasi ve barışa kapı açtığı için
cezalandırılıyor" şeklinde konuştu.
Savaşın en ağır sonuçlarının Kürt illerinde
yaşandığını kaydeden Yüksekdağ, bunun tesadüf olmadığını söyledi. Yüksekdağ
şöyle devam etti: "Demokratik inşada en örgütlü merkez Kürt illeri
olmuştur. Statükoya karşı yeni yaşamı inşa etme tavrı orada kendini göstermiştir.
7 Haziran sonuçlarına baktığımızda başka bir gerçeği görürüz. Dedik ki sadece
sandık kurulmuyor, gelecek oylanıyor. Sonuçlardan sonra egemen statükocu
iktidar, bugünkü sözcüsü Saray ve AKP bölgede stratejik bir yenilgi almıştır.
AKP tabela partisine dönmüştür. Halkın yüzde 95'i tutumunu HDP'den yana,
barışçıl siyasi tavırdan yana koymuştur. Bu geleneksel devlet siyasetinin
tarihsel bir tutumla karşı karşıya gelmesidir."
HDP ile barış güçlerinin, yeni bir model ve
özgürlükçü yaşam arayışı açısından olan stratejik değişim anına geldiğini
vurgulayan Yüksekdağ, "Demokratik ve doğal bir mecradan gitmeyi
başarabilseydik, toplumsal tabanıyla birlikte yenilenmeyi açığa çıkarabilirdik.
Bunun önü tarihte de savaşlarla ve darbelerle kesildi. Bugün de öyle, tarihsel
şansı yakaladığımız anda da savaş enstrümanları çıkarıldı. Tayyip Erdoğan
'rejim fiili olarak değişmiştir anayasayı kendimize uyduracağız' deme cüretinde
buluyor. Dün kendisinin mağdur olduğu darbeyi, bugün egemen olarak karşımıza
çıkardı. Darbe mağduru Erdoğan, darbeci olarak halkın karşısına çıktı"
şeklinde konuştu.
Darbeye boyun eğmenin geleceğin kaybedilmesi
anlamına geldiğini dile getiren Yüksekdağ, şunları ifade etti: "Savaşa
karşı çıkarken, darbeye ve rejim değişikliğine karşı çıktığımızı unutmamız
lazım. Bunu kabul etmeli ve sorumluluğunu üstlenecek cesareti göstermeliyiz.
Rejimi biz demokratik biçimde değiştirmedikçe, onlar despotik, darbeci bir
biçimde değiştirecekler. Bugün yaşanan statüko ile değişimin çarpışmasıdır.
Rejim değişikliğini demokrasi ve barış lehine değiştirmeyi başarmak zorundayız.
Barış siyaseti çizgisine tam güvenmemiz, bunun arkasında durma tavrını her
biçimde geliştirmemiz, bütün olanaklarımızı seferber etmemiz gerekiyor."
Statükocu algının aşılabilmesi için ezilenlerin
yönetime talip olması gerektiğini kaydeden Yüksekdağ. "Katılımcı özyönetim
algısını etkin şekilde yerine getiremediğimiz sürece, Türkiye'nin geleceği bu
statükonun elinde karanlık içinde sürecektir" dedi.
Yüksekdağ, çatışmasızlığa geçiş için diyalog kanallarının
açılması, tıkanan sürecin halkın örgütlü gücü ve bilinç durumuyla açılmasının
önemli olduğunu söyledi. Çatışmanın yeniden başlatıldığı koşullarda neler
yapılması gerektiğine işaret eden Yüksekdağ, "Türkiye halkları ve
demokratik kamuoyuna alternatif olarak devreye giriyoruz. Siyasi iktidar 'çözüm
derdim yok' diyor. Ama bizim bekleme şansımız yok. Biz bu zaman içerisinde
alternatif çözüm kanallarını devreye koymak zorundayız. Bu demokratik birikim,
bu ortam içinde çıkabilir. Bütün toplumun akil insanları, buradaki insanlardır,
halkımızın aklı iktidarın aklını çoktan aşmıştır. Bize düşen görev de, oy veren
Türkiye toplumunun aklına iradesine en uygun çözüm önerilerini ortaya
koymaktır. Barışın tesis edilmesi kanallarının çok önem taşıdığını düşünüyoruz"
ifadelerini kullandı.
Akademisyen ve gazeteci Nuray Mert, medyada savaş
ortamına ilişkin vurgulara dikkat çekti. Toplantı katılan akademisyenlerin
konuşmaları ile basına kapalı olarak devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder