27 Ağustos 2015 Perşembe

Yüksekdağ: 1 Kasım'da esaslı bir cevap vereceğiz

HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, AKP'nin savaş politikalarına tepki göstererek, halkın öz yönetim ilanlarını desteklediklerini vurguladı. 1 Kasım'da AKP ve Erdoğan'a yenilgi yaşatacaklarını söyleyen Yüksekdağ, Türkiye halklarına, "Gelin yeniden ve daha güçlü birleşelim" çağrısında bulundu.

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, seçim planlaması ana gündemiyle bir araya gelen Parti Meclisi'nin toplantısının açılış konuşmasını yaptı.
Yüksekdağ, siyasi iktidarın Türkiye halklarının çözüme giden yolunu savaş, gerilim ve çatışma politikasıyla kararttığına dikkat çekerek, 7 Haziran seçimlerinin bütün Türkiye açısından yeni bir başlangıcın habercisi olduğunu ve çıkan sonuçların halkların geleceği için yeni bir gün getireceğini düşündüklerini belirtti. Ancak, "8 Haziran gününden itibaren tekçilik ve başkanlık sevdasına kapılmış bir siyasi iktidar tarafından Türkiye halklarının yaptığı demokratik seçimin üstü adeta çizilmeye başlandı" diyen Yüksekdağ, 8 Haziran sabahından itibaren erken bir seçime endekslenmiş bir siyasal gündemin yaratıldığını belirtti.

'7 HAZİRAN'IN SONUÇLARINI TANIMADILAR'

Yüksekdağ, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Türkiye kamuoyu kilitlendi. 8 Haziran gününden itibaren yürütülen hükümet kurma girişimleri sarayın doğrudan müdahalesi yoluyla tıkandı. Bugün Türkiye yeniden 1 Kasım'da seçim yapma gündemi etrafında kilitlenmiş durumda. Türkiye 1 Kasım'da tekrar seçim yapmak zorunda değildi.
Türkiye'de siyasetin seçim yoluyla yapılmasından dem vuranlar, bu kez sandıklardan çıkan sonuçları tanımadılar. Sandıklardan çıkan halk iradesi karşısında gayri resmi bir çizginin Türkiye toplumuna dayatılmasına yol açtılar. Madem seçimle demokratik siyaset yapmaya bu kadar önem veriyordunuz neden 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını tanımadınız. Sadece bununla da sınırlı kalmadılar. 7 Haziran seçim sonuçları itibariyle başkanlık hevesleri suya düşenler AKP hükümetinin tek başına iktidarı kazanabileceği tekrar bir seçim yapma zorunluluğu bütün Türkiye toplumuna dayattılar.
Bugün bütün Türkiye kamuoyunun karşısında çıkıp şu sözlere sığınabiliyorlar: 'Eğer AKP tek başına iktidar kuracak şekilde seçimlerden çıksaydı bu savaş yaşanmazdı' Bugün geliştirdikleri bütün savaş konsepti buna dayanıyor. Başkan olma hevesi suya düşenler bu uğurda tekçi iktidarı uğruna yapamayacakları hiçbir şeyin olmadığını gösterdiler. 7 Haziran öncesinde başlatılan çözüm sürecini rafa kaldırma, askıya alma yaklaşımı seçimlerden sonra çözüm umudunu buzdolabına kaldırmaya dönüştü. Bugün halklara karşı ilan edilen savaşın ve başlatılan siyasi operasyonların ön hazırlıklarını ve girişimlerini başlatmış durumdaydılar. Partimize dönük sayısız saldırı, bombala, çalışanlarımızın tutuklanması ve yine o süreç içerisinde çözüm sürecinin bitirilmesi askıya alınması bugünün gelinen aşamanın habercisi durumundaydı.

ÖZ YÖNETİME DESTEK

Bugün seçim hükümetinin kuruluşu elbetteki Türkiye'nin içerisinde bulunduğu bu kriz ortamını çözme özelliğine sahip değil. Karşımızdaki krizi ve yönetenlerin tekçi yönetme halini halkımız müdahale ederek, çözecek ve kontrol altına alacak. Türkiye'de siyasi iktidar geride bıraktığımız süre içerisinde kriz yaratma dışında hiçbir odaklanma noktası olmadığını çok net gösterdi. Bu siyasi iktidar sorun çözme görüş açısı üzerinden değil sorun yaratma çizgisi üzerinden ilerliyor. HDP olarak ve bütün halklar olarak siyasi iktidarın yarattığı bu krizi demokratik irademizle çözme sorumluluğuyla yeniden yüzyüzeyiz.
'Eğer AKP'ye oy verseydiniz bunlar yaşanmayacaktı' deme cüretini gösteriyorlar. Yüksekova, Silopi, Cizre, Varto ve Silvan'da halkımız AKP'ye oy vermediği Erdoğan'ı başkan yapmadığı için cezalandırılıyor. Halkımızın uzun bir dönemden bu yana biriktirdiği demokratik öz yönetim iradesi bir 'bölücülük' ve 'terörist' faaliyet olarak değerlendiriliyor, fişleniyor ve saldırı gerekçesi haline getiriliyor. Kürt halkı bir kere daha bütün Türkiye toplumuna gidilecek yolu gösteriyor. Bizler HDP olarak seçim kampanyamız boyunca demokratik özerkliğe dayalı halkın doğrudan siyasete katılma kanallarının açılmasına dayalı bir fikri savunduk ve bunun çağrısını yaptık. Bugün de aynı çağrıyı yapıyoruz. Bugün yönetenler bugün artık bu halkı yönetme liyakatını yitirmiştir. Halkın yönetime talip olması kadar doğal bir şey yoktur. Halk bu anti-demokratik siyaseti yönetecek. Bu dışlayıcı iktidar ve iktidar anlayışı da kendi halkı tarafından yönetilmeyi bilecek, bunu kabul edecek.
Türkiye toplumu artık sizin yönetmek istediğiniz şekilde yönetilmek istemiyor. Türkiye toplumu bütün coğrafyada kendisinin doğrudan siyasi yönetime katıldığı ve siyasetin Türkiye'deki yaşamın bir idari özerklik üzerine yeniden tanzim edildiği bir yeni yaşam istiyor. Bu bütün Türkiye halklarının yararınadır. Bütün halkların ihtiyaç duyduğu ve elde edebileceği bir geleceğin köprüsüdür.

'BARIŞI VE HALKLARIN BİRLİĞİNİ SAVUNUYORUZ'

Türkiye halklarının evlatlarını onlar gözden çıkarmış olabilirler, kendi saraylarının iktidarı için savaşa sürüklemiş olabilirler. Ama bizler Türkiye'nin bölünmesine asla ama asla izin vermeyeceğiz. İşte seçim sonuçlarından sonra en fazla bu nedenle bize yöneldiler. Tarihte ilk defa bu Türkiye halklarını birleştirdik. Türkiye birleştiriciliğe oy verdi. Bugün bombalanan, yakılan, yıkılan, infaz edilen, hedef gösterilen HDP'nin bu barış içinde birlikte yaşama projesidir. Saray Türkiye halklarının barış içinde bir arada yaşama iradesini kurma iradesine karşı savaş ilan etmiştir. Bunun karşısında kuracağımız direniş bu önemli gerçeği görmeli ve merkeze yerleştirmelidir. Bu savaş politikaları karşısında barışı savunurken, halkların birliğini de savunuyoruz.
YÜKSEKOVA'DAKİ POLİS TERÖRÜ
Bugün yine Yüksekova'da halka dönük saldırı sonrası 4 yurttaşımızı kaybettik. Buna sebep olan müdahaleden hemen önce o gün halkımız, kapısına penceresine çıkıp sokağa çıkma yasağını protesto etmek için tencere tava çalıyordu. Halkın tencere ve tavasına karşı tankla ve kurşunla çıktılar… Şu an 135 ilçede sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan edilmiş durumda. Geçici güvenlik bölgesi adı altında artık kentlerde sokaklara ve evlerin önüne dahi çıkamıyorlar. Çatışmaları durdurmak için canlı kalkan olan, gerilla ile askeri güçler arasında bulunan ve kendini çatışmaya siper eden halkımız hedef gösteriliyor.

'SARAYA ESASLI BİR CEVAP VERECEĞİZ'

7 Haziran'da yaşadıkları yenilginin daha ağırını yaşayacaklar. Buna emin olsunlar. Çünkü Sayın Erdoğan'ın sevdiği bir laftır, o lafın tamamını söyleyeyim, 'Zulümle abad olmaz, zulümle abad olanın ahiri berbat olur' Bunların ahiri berbat olacak ve 1 Kasım seçimlerinde halkımızın demokratik iradesi, HDP'yi yeni dönemde yeni bir yaşamın parçası haline getirecek.
1 Kasım seçimlerinde çok daha güçlü bir kazanımla saraya esaslı bir cevap vereceğiz. Bu süre içerisinde geçici bir seçim hükümeti kuruldu. Bizler de 3 bakanla bu seçim hükümeti içerisinde yer alma yönünde bir tutum belirledik. Bundan sonraki aşamada partimiz ve bakan olarak çalışacak arkadaşımız HDP'nin başta olmak üzere bütün Türkiye halklarının bu kriz ortamında yaşanılacak seçimin güvenirliğini sağlamak için en etkili şekilde konumlanacaktır. Bir seçim hükümeti olsa, icra hükümeti olma özelliği taşımasa dahi bu kritik süreç içerisinde meydanı AKP iktidarına bırakmaya niyetli değiliz. Her alanda görmek istemedikleri, ret ettikleri, yok saydıkları HDP'yi yani bizzat halkların kendisini burunlarının ucunda görmeye devam edecekler. Buna alışsınlar.

TÜRKİYE HALKLARINA ÇAĞRI

Bizlere iktidarı uğruna savaşı dayatanlar, 1 Kasım günü Türkiye halkından esaslı bir cevap alacaklar. Türkiye haklarına çağrı yapıyoruz. Gelin yeniden ve daha güçlü birleşelim. Daha güçlü değiştirelim. Türkiye artık esaslı bir seçimin arifesine gelmiştir. Eskiyen gitmeli yeni siyaset gelmelidir. HDP de yeni siyaset ve yeni yaşam demektir. Artık bu siyasi iktidar eskiyen ve yönetme liyakatini yitiren bir yapı olarak geriye, ait olduğu yere gitmelidir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder