6 Ağustos 2015 Perşembe

Nasıl bir müzakere, nasıl bir çözüm, nasıl bir ateşkes?-Cemil Bayık

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Çözüm için büyük bir çaba gösteren Önderlik tecrit altındayken, içeriği boş çözüm ve çözüm sürecinden söz ediliyor. Çözüm ve çözüm süreci deniliyor, ama bunun nasıl olacağı tartışılmıyor. Çözümün nasıl olacağı ortaya konulmadan çözüm sürecinden de, çözümden de söz etmek bir demagojidir ya da kendini kandırmaktır. Hatta çözümsüzlüğe ve çatışmaya yol açan bir söylemde bulunmaktır. Bu nedenle çözüm sürecinin nasıl olacağı, çözümün hangi temel konularda gerçekleşeceğinin net ortaya konulması gerekir. Kürtlerin ulusal varlığı yasal ve anayasal güvenceye alınmadan, özerk yaşam ve anadilde eğitim gerçekleşmeden bir çözüm olabilir mi? Ya da bir çözüm sürecinden söz edilebilir mi? Eğer Kürt sorunundan söz ediliyorsa çözüm ve çözüm sürecinin içini doldurmak gerekir; yoksa çözümsüzlük ve çatışma değirmenine su taşınır” dedi.


KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık,  Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerine yazdığı Kürtçe makalede şunları belirtti:
"Türkiye'de kavramlar da, sözcükler de, evrensel değerler de çarpıtılıyor. Her şeyin ya içi boşaltılıyor, ya da Türkiye'nin şovenist milliyetçi zihniyeti ve politikasına göre bir mana verilmeye çalışılıyor. Özellikle Türk basını bu konuda kullanılıyor. Türkiye'de basın büyük bir çoğunlukla Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı özel savaş organları olarak konumlanmış durumda. Zaman zaman iç politika ve iktidar mücadelesi gereği bazı farklılıklar ortaya çıksa da sıra Kürtlerin hakkı, hukuku, ulusal varlığı, özgür ve demokratik yaşamına gelince ortaklaşıyorlar. Hepsi “Vatan millet Sakarya” hamaseti yapıyor.
Herkes de biliyor ki yirmi beş yıldır Kürt Halk Önderi Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme için büyük çaba harcamıştır. Son yıllarda Türkiye'de birçok kesim de Önder Apo'nun çabalarını takdir etmiştir. Son üç yıldaki çatışmasızlığı da bu Önderlik sağlamıştır. Biz soruyoruz, bu Önderlikle görüşmeler neden yaptırılmıyor? Türkiye yasalarına göre zindanlarda tutulan herkesin avukatları ve aileleriyle görüşme hakkı yok mudur? Bu Önderlikle görüşme yaptırmak için bir görüşmeyi bile pazarlık konusu yapmak kadar alçakça bir şey olabilir mi?
Önderlikle PKK ve HDP arasında görüş farklılığı var diyenler neden bu Önderliği görüştürmüyorlar? Önderlik için tecrit uygulanması AKP'lilerin ve yandaş basının bu yönlü tüm söylediklerinin yalan olduğunu göstermiyor mu? Çatışmasızlığı yaratan bir önderliğe Tecrit uygulanıyorsa hangi çatışmasızlık ve ateşkesten söz edilebilir? Bu Hareket defalarca hem kongre ve konferanslarında bu Önderliğe her olumsuz yaklaşım çatışma ve savaş çıkarmaktır dememiş midir? Bu gerçeklik biline biline neden bu Önderliğe tecrit uygulanmaktadır?
Bu Önderlik tüm çabasını harcamış, 28 Şubat’ta Dolmabahçe mutabakatını sağlatmıştır. Bu mutabakat müzakereye atılmış ilk adımdı. Peki, bunu kim yok saydı? Önder Apo bu mutabakatı sağlatarak savaşın önüne geçmiştir. Çünkü bu mutabakat sağlanmasaydı çatışma ve savaş daha önce başlardı. Ancak Tayyip Erdoğan başından sonuna kadar bilgi sahibi olduğu Dolmabahçe mutabakatını yok sayarak ve arkasından Kürt Halk Önderiyle görüşmeleri engelleyerek bu savaşı daha o zaman başlatmıştır. Hiç kimse bu gerçekliği gizleyemez.
Tayyip Erdoğan seçimden önce Dolmabahçe mutabakatını yok sayarak, Önderliğe tecrit uygulayarak, demokratikleşme seçeneği yerine gerilim ve çatışma yaratarak otoriter hegemonik başkanlık sistemini Türkiye'ye dayatmıştır. Selahattin Demirtaş da, HDP de Dolmabahçe mutabakatını yok sayan, Kürt Halk Önderiyle görüşmeleri engelleyen Erdoğan’ı Başkan yaptırmayacağız demiştir. Çok doğru ve haklı bir tutum takınmışlardır. Dolmabahçe mutabakatını yok sayan ve savaşın yolunu döşeyen bir kişinin başkan olması kadar tehlikeli bir şey olamazdı. Yıllardır büyük emek harcanarak gerçekleşen mutabakatı yok sayan birisi tabii ki başkan olmamalıydı. Olmaması da hayırlı olmuştur. Çünkü bu adam yalancıdır, ahlaksızdır; kendi başkanlık sistemi için Türkiye'nin en temel sorununu çözümsüz bırakıp savaşa yol açan biridir. Böyle bir kişiden her türlü kötülük beklenir. Kendisini başkan yaptırmak için, Neron’un Roma’yı yakıp seyretmesi gibi Türkiye'yi yakıp seyredebilir. Nitekim şu andaki eseri budur.
Türkiye'de bu Önderlikle neden görüştürme yapılmıyor diye sorulmuyor. Hem Önder Apo Özgürlük Hareketi ve HDP ile farklı gösterilecek, hem de Önderlikle görüştürülmeyecek! Bu durumun sorgulanması gerekmez mi? Açıktır ki AKP hükümeti Önderlik üzerinde baskı kuruyor, ama Önder Apo AKP'nin dayatmalarını kabul etmiyor. Önderlik haklı olarak “Ben yapacağımı yaptım, Kürt sorununu çözecek ve Türkiye'yi demokratikleştirecek mutabakatı sağlattım, ama siz yok saydınız; artık nasıl çözüyorsanız gidip PKK ile çözün; silah onların elinde; ben bu konuda bir karar veremem” dediği için görüştürme yaptırılmıyor.
Çözüm için büyük bir çaba gösteren Önderlik tecrit altındayken, içeriği boş çözüm ve çözüm sürecinden söz ediliyor. Çözüm ve çözüm süreci deniliyor, ama bunun nasıl olacağı tartışılmıyor. Çözümün nasıl olacağı ortaya konulmadan çözüm sürecinden de, çözümden de söz etmek bir demagojidir ya da kendini kandırmaktır. Hatta çözümsüzlüğe ve çatışmaya yol açan bir söylemde bulunmaktır. Bu nedenle çözüm sürecinin nasıl olacağı, çözümün hangi temel konularda gerçekleşeceğinin net ortaya konulması gerekir. Kürtlerin ulusal varlığı yasal ve anayasal güvenceye alınmadan, özerk yaşam ve anadilde eğitim gerçekleşmeden bir çözüm olabilir mi? Ya da bir çözüm sürecinden söz edilebilir mi? Eğer Kürt sorunundan söz ediliyorsa çözüm ve çözüm sürecinin içini doldurmak gerekir; yoksa çözümsüzlük ve çatışma değirmenine su taşınır.
Ateşkes ve çatışmasızlıktan söz ediliyor, ama bunun nasıl olacağı söylenmiyor. Her şeyden önce çatışmasızlık bir amaca hizmet etmelidir. En başta da çözümün parçası olmalıdır; çatışma ve savaş etkenlerini ortadan kaldırmaya yönelik olmalıdır. Çatışmanın siyasal ve sosyal etkenlerini ortadan kaldırmaya yönelik olmayan bir ateşkes çağrısı yapmak, PKK'ye mücadeleyi bırak, teslim ol çağrısının başka bir biçimde ifade edilmesi olur.
Kürt Özgürlük Hareketi seçimden hemen sonra müzakereler başlamalı, bu müzakereler Meclise taşınıp anayasal ve yasal normlar haline getirilmeli; bunların gerçekleşeceği bir ortamı sağlamak için de tahkim edilmiş ateşkes olmalı açıklaması yaptı. Bundan daha doğru bir tutum olabilir mi? Seçimin sonucu da bunu emretmiyor muydu? Ancak AKP Hükümeti bu çağrıya olumlu yaklaşacağına, seçim sonuçlarını yok sayıp ateşkesi tümden bitiren tutumlar içine girmiştir. Tahkim edilmiş bir ateşkes için adım atacağına, ateşkesi tümden bitirip çatışmaların yolunu döşeyen her şeyi yapmıştır. Bir ateşkes durumunda uyulması gereken hiçbir şeye uymamıştır. Tutuklamaları arttırmış, karakol, askeri amaçlı yol ve baraj yapımına hız vermiştir. Çatışmasızlığı yaratan Önderlik üzerinde tecridi sürdürmüş; hatta bu Önderlik üzerinde psikolojik baskı politikası arttırılmıştır. Bu açıdan doğru tartışma, doğru tutum önemlidir. Önder Apo'nun özgür koşullarda yapacağı bir müzakere ve tahkim edilmiş bir ateşkes olmadan her söz havada uçar, kaybolur ve havanda su dövülmüş olur."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder