KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Çözüm için
büyük bir çaba gösteren Önderlik tecrit altındayken, içeriği boş çözüm ve çözüm
sürecinden söz ediliyor. Çözüm ve çözüm süreci deniliyor, ama bunun nasıl
olacağı tartışılmıyor. Çözümün nasıl olacağı ortaya konulmadan çözüm sürecinden
de, çözümden de söz etmek bir demagojidir ya da kendini kandırmaktır. Hatta
çözümsüzlüğe ve çatışmaya yol açan bir söylemde bulunmaktır. Bu nedenle çözüm
sürecinin nasıl olacağı, çözümün hangi temel konularda gerçekleşeceğinin net
ortaya konulması gerekir. Kürtlerin ulusal varlığı yasal ve anayasal güvenceye alınmadan,
özerk yaşam ve anadilde eğitim gerçekleşmeden bir çözüm olabilir mi? Ya da bir
çözüm sürecinden söz edilebilir mi? Eğer Kürt sorunundan söz ediliyorsa çözüm
ve çözüm sürecinin içini doldurmak gerekir; yoksa çözümsüzlük ve çatışma
değirmenine su taşınır” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya
Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerine yazdığı Kürtçe makalede şunları
belirtti:
"Türkiye'de kavramlar da, sözcükler de, evrensel
değerler de çarpıtılıyor. Her şeyin ya içi boşaltılıyor, ya da Türkiye'nin
şovenist milliyetçi zihniyeti ve politikasına göre bir mana verilmeye
çalışılıyor. Özellikle Türk basını bu konuda kullanılıyor. Türkiye'de basın
büyük bir çoğunlukla Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı özel savaş organları
olarak konumlanmış durumda. Zaman zaman iç politika ve iktidar mücadelesi
gereği bazı farklılıklar ortaya çıksa da sıra Kürtlerin hakkı, hukuku, ulusal
varlığı, özgür ve demokratik yaşamına gelince ortaklaşıyorlar. Hepsi “Vatan
millet Sakarya” hamaseti yapıyor.
Herkes de biliyor ki yirmi beş yıldır Kürt Halk Önderi
Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme için büyük çaba harcamıştır. Son
yıllarda Türkiye'de birçok kesim de Önder Apo'nun çabalarını takdir etmiştir.
Son üç yıldaki çatışmasızlığı da bu Önderlik sağlamıştır. Biz soruyoruz, bu
Önderlikle görüşmeler neden yaptırılmıyor? Türkiye yasalarına göre zindanlarda
tutulan herkesin avukatları ve aileleriyle görüşme hakkı yok mudur? Bu
Önderlikle görüşme yaptırmak için bir görüşmeyi bile pazarlık konusu yapmak
kadar alçakça bir şey olabilir mi?
Önderlikle PKK ve HDP arasında görüş farklılığı var
diyenler neden bu Önderliği görüştürmüyorlar? Önderlik için tecrit uygulanması
AKP'lilerin ve yandaş basının bu yönlü tüm söylediklerinin yalan olduğunu
göstermiyor mu? Çatışmasızlığı yaratan bir önderliğe Tecrit uygulanıyorsa hangi
çatışmasızlık ve ateşkesten söz edilebilir? Bu Hareket defalarca hem kongre ve
konferanslarında bu Önderliğe her olumsuz yaklaşım çatışma ve savaş çıkarmaktır
dememiş midir? Bu gerçeklik biline biline neden bu Önderliğe tecrit
uygulanmaktadır?
Bu Önderlik tüm çabasını harcamış, 28 Şubat’ta Dolmabahçe
mutabakatını sağlatmıştır. Bu mutabakat müzakereye atılmış ilk adımdı. Peki,
bunu kim yok saydı? Önder Apo bu mutabakatı sağlatarak savaşın önüne geçmiştir.
Çünkü bu mutabakat sağlanmasaydı çatışma ve savaş daha önce başlardı. Ancak
Tayyip Erdoğan başından sonuna kadar bilgi sahibi olduğu Dolmabahçe
mutabakatını yok sayarak ve arkasından Kürt Halk Önderiyle görüşmeleri
engelleyerek bu savaşı daha o zaman başlatmıştır. Hiç kimse bu gerçekliği
gizleyemez.
Tayyip Erdoğan seçimden önce Dolmabahçe mutabakatını yok
sayarak, Önderliğe tecrit uygulayarak, demokratikleşme seçeneği yerine gerilim
ve çatışma yaratarak otoriter hegemonik başkanlık sistemini Türkiye'ye
dayatmıştır. Selahattin Demirtaş da, HDP de Dolmabahçe mutabakatını yok sayan,
Kürt Halk Önderiyle görüşmeleri engelleyen Erdoğan’ı Başkan yaptırmayacağız
demiştir. Çok doğru ve haklı bir tutum takınmışlardır. Dolmabahçe mutabakatını
yok sayan ve savaşın yolunu döşeyen bir kişinin başkan olması kadar tehlikeli
bir şey olamazdı. Yıllardır büyük emek harcanarak gerçekleşen mutabakatı yok
sayan birisi tabii ki başkan olmamalıydı. Olmaması da hayırlı olmuştur. Çünkü
bu adam yalancıdır, ahlaksızdır; kendi başkanlık sistemi için Türkiye'nin en
temel sorununu çözümsüz bırakıp savaşa yol açan biridir. Böyle bir kişiden her
türlü kötülük beklenir. Kendisini başkan yaptırmak için, Neron’un Roma’yı yakıp
seyretmesi gibi Türkiye'yi yakıp seyredebilir. Nitekim şu andaki eseri budur.
Türkiye'de bu Önderlikle neden görüştürme yapılmıyor diye
sorulmuyor. Hem Önder Apo Özgürlük Hareketi ve HDP ile farklı gösterilecek, hem
de Önderlikle görüştürülmeyecek! Bu durumun sorgulanması gerekmez mi? Açıktır
ki AKP hükümeti Önderlik üzerinde baskı kuruyor, ama Önder Apo AKP'nin
dayatmalarını kabul etmiyor. Önderlik haklı olarak “Ben yapacağımı yaptım, Kürt
sorununu çözecek ve Türkiye'yi demokratikleştirecek mutabakatı sağlattım, ama
siz yok saydınız; artık nasıl çözüyorsanız gidip PKK ile çözün; silah onların
elinde; ben bu konuda bir karar veremem” dediği için görüştürme yaptırılmıyor.
Çözüm için büyük bir çaba gösteren Önderlik tecrit
altındayken, içeriği boş çözüm ve çözüm sürecinden söz ediliyor. Çözüm ve çözüm
süreci deniliyor, ama bunun nasıl olacağı tartışılmıyor. Çözümün nasıl olacağı
ortaya konulmadan çözüm sürecinden de, çözümden de söz etmek bir demagojidir ya
da kendini kandırmaktır. Hatta çözümsüzlüğe ve çatışmaya yol açan bir söylemde
bulunmaktır. Bu nedenle çözüm sürecinin nasıl olacağı, çözümün hangi temel
konularda gerçekleşeceğinin net ortaya konulması gerekir. Kürtlerin ulusal
varlığı yasal ve anayasal güvenceye alınmadan, özerk yaşam ve anadilde eğitim
gerçekleşmeden bir çözüm olabilir mi? Ya da bir çözüm sürecinden söz edilebilir
mi? Eğer Kürt sorunundan söz ediliyorsa çözüm ve çözüm sürecinin içini
doldurmak gerekir; yoksa çözümsüzlük ve çatışma değirmenine su taşınır.
Ateşkes ve çatışmasızlıktan söz ediliyor, ama bunun nasıl
olacağı söylenmiyor. Her şeyden önce çatışmasızlık bir amaca hizmet etmelidir.
En başta da çözümün parçası olmalıdır; çatışma ve savaş etkenlerini ortadan
kaldırmaya yönelik olmalıdır. Çatışmanın siyasal ve sosyal etkenlerini ortadan
kaldırmaya yönelik olmayan bir ateşkes çağrısı yapmak, PKK'ye mücadeleyi bırak,
teslim ol çağrısının başka bir biçimde ifade edilmesi olur.
Kürt Özgürlük Hareketi seçimden hemen sonra müzakereler
başlamalı, bu müzakereler Meclise taşınıp anayasal ve yasal normlar haline
getirilmeli; bunların gerçekleşeceği bir ortamı sağlamak için de tahkim edilmiş
ateşkes olmalı açıklaması yaptı. Bundan daha doğru bir tutum olabilir mi?
Seçimin sonucu da bunu emretmiyor muydu? Ancak AKP Hükümeti bu çağrıya olumlu
yaklaşacağına, seçim sonuçlarını yok sayıp ateşkesi tümden bitiren tutumlar
içine girmiştir. Tahkim edilmiş bir ateşkes için adım atacağına, ateşkesi
tümden bitirip çatışmaların yolunu döşeyen her şeyi yapmıştır. Bir ateşkes
durumunda uyulması gereken hiçbir şeye uymamıştır. Tutuklamaları arttırmış,
karakol, askeri amaçlı yol ve baraj yapımına hız vermiştir. Çatışmasızlığı
yaratan Önderlik üzerinde tecridi sürdürmüş; hatta bu Önderlik üzerinde
psikolojik baskı politikası arttırılmıştır. Bu açıdan doğru tartışma, doğru
tutum önemlidir. Önder Apo'nun özgür koşullarda yapacağı bir müzakere ve tahkim
edilmiş bir ateşkes olmadan her söz havada uçar, kaybolur ve havanda su
dövülmüş olur."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder