8 Ağustos 2015 Cumartesi

KJK: AKP’yi durdurmanın tek yolu topyekûn direniştir

KJK Koordinasyonu, Erdoğan ve Ekibini’nin tüm umutlarını topyekûn savaş stratejisine bağladığını belirterek, AKP’nin saldırılarını durdurmanın tek yolu, topyekûn direnişi bütün alanlarda yükseltmekten geçtiğini kaydetti.


KJK Koordinasyonu, seçimlerde HDP’nin başarısı karşısında istediği sonucu elde edemeyen AKP’nin Kürt halkına ve özgürlük hareketine karşı topyekûn savaş kararını yürürlüğe koymuş bulunduğunu belirtti. KJK açıklamasında, “Bu çerçevede siyasi, askeri ve toplumsal alanda saldırılarını bir üst aşamaya ulaştıran AKP’nin başındaki Erdoğan ve ekibi, bu biçimde halkımızı ve özgürlük hareketimizi sindirebileceklerini yanılgısını yaşamaktadırlar. Suruç katliamı sonrasında siyasi soykırım operasyonları çerçevesinde yüzlerce insanımızı gözaltına alan ve Medya Savunma Alanlarına yönelik hava saldırıları başlatan AKP, DAİŞ’le ortaklığını her gün yeniden teyit ettirmektedir. Faşist DAİŞ çeteleri ile aynı zihniyeti paylaşan AKP, topyekûn savaş konsepti bağlamında sivillere karşı katliam politikasını uygulamaktadır.
Bu bağlamda Zergelê köyüne havadan saldırarak 8 sivil insanı katleden AKP, aynı kirli yönteme dün Silopi’de başvurdu. Özgürlük mücadelesi etrafında kenetlenen Kürt halkının direncini ve iradesini kırmayı amaçlayan AKP, bunun için dün Silopi’de terör estirmiştir. İmha ve inkar dayatmaları karşısında örgütlü Silopi halkının direnciyle karşılaşan AKP çeteleri, 3 yurtseverimizi katletmiş, çok sayıda insanımızı yaralamış, yaralılara işkence etmiş, evleri ateşe vermiştir. Aynı manzarayı Amed’de de tekrarlamak istemiş, ancak halkımızın duyarlılığı nedeniyle boşa düşmüştür” denildi.

ERDOĞAN VE EKİBİ BÜTÜN UMUTLARINI TOPYEKÛN SAVAŞA BAĞLADI
“Kürt Özgürlük Mücadelesini farklı tezgah ve kirli oyunlarla zayıflatmayı amaçlayan AKP, hareketimizin tersine geçen her günle birlikte daha fazla güçlenmesi karşısında topyekûn savaşı tek çare olarak görmektedir” diyen KJK, devamla şunları ifade etti:
“Oysa 20 yıl boyu kirli TC devlet geleneğince denenen ve sonuçsuz kalan bu yönteme sarılarak kendi sonunu hızlandırmaktadır. Nasıl ki Kürt sorununu demokratik ve adil bir şekilde çözmek yerine savaşı derinleştirmeyi seçen hükümetler tek tek tasfiye olduysa, AKP de çözümsüzlük ve kirli savaş politikalarına devam ederse aynı kaderi yaşamaktan kurtulamayacaktır.
Ancak görünen o ki, her türlü gerçeklik duyusunu yitiren Erdoğan ve ekibi, bütün umutlarını topyekûn savaş stratejisine bağlamış durumda. Neredeyse Kuzey Kürdistan’ın tümünü ‘güvenlik bölgesi’ adı altında savaş alanı ilan etmeleri bundandır. Görülüyor ki devlet terörünü bütün Kürdistan’a yaymayı amaçlıyorlar.
Yeni bir saldırı dalgası ile karşı karşıyayız. Burada temel amaç, direniş ruhunun kırılamadığı Kürdistan’ı insansızlaştırmaktır. Siyasi soykırım operasyonları, sivillere dönük infazlar, orman yangınları, evlerin ateşe verilip yakılması gibi faşist uygulamalar, 90’lı yıllarda denenen “balığı yok etmek için denizi kurutma” konseptinin devamıdır. Kuzey Kürdistan’da birçok yerin sözde ‘güvelik bölgesi’ ilan edilmesi de bu çerçevede ele alınmalı.”

ÖZ SAVUNMAYI GELİŞTİRMEK HER ZAMANKİNDEN ELZEMDİR
AKP’nin saldırılarını durdurmanın tek yolu, topyekûn direnişi bütün alanlarda yükseltmekten geçtiğine dikkat çeken KJK, “Halkımız faşizmin bu hamlesine büyük bir direniş hamlesi ile yanıt vermelidir. Varlığını koruma ve özgürleştirme temelinde örgütlenerek her türlü saldırıya ve saldırı girişimine karşı kendini savunmalıdır. Bütün yaşam alanlarının mevcut durumda tehdit altında olduğunun bilinciyle hareket edilmelidir. Gerekirse 24 saat nöbet tutulmalıdır.
Her alanda AKP’nin saldırılarına karşı öz savunmayı geliştirmek, her zamankinden daha elzemdir. Saldırı altındaki bir varlığın kendini savunması kadar doğal ve meşru bir hak yoktur. Burada gayrı meşru olan Kürdistan’ın her türlü işgalidir. Bilinmelidir ki, mevcut durumda kendisinin de herhangi bir yasal meşruiyeti olmayan AKP hükümeti, Kürdistan’da savaş suçu ve insanlık suçu işlemektedir.
Bütün halkımızla birlikte Türkiye’deki demokratik kamuoyu da bu bilinçle hareket edip direnişe ortak olup ayağa kalkmalıdır. Kürt halkı ile dayanışma için değil; kendisi, ülkesinin geleceği için. Çünkü bugün tam bir savaş alanına dönüştürülen Kürdistan’da uğruna mücadele edilen, bütün Türkiye’nin geleceğidir. AKP faşizmi, bugün Kürdistan’da kendi varlık-yokluk savaşını vermektedir. O nedenle Artvin’den Silopi’ye, İstanbul’dan Ağrı’ya faşizme geçit vermeyecek büyük bir direniş cephesi gereklidir.
Kürt Kadın Özgürlük Hareketi olarak Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de yaşayan bütün kadınları AKP faşizmine karşı demokratik ulus esprisi temelinde birleşip direniş cephesine öncülük etmeye çağırıyoruz” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder