KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, AKP hükümetinin başta Gever olmak üzere Kürt halkına tanklar, panzerler, toplar, ağır silahlarla halka saldırdığını belirterek, “Gever halkı başta olmak üzere özyönetim ilan eden her yerdeki halkımız kesinlikle sokağa çıkma yasaklarını dinlememeli, evlerine girmeyerek sokakları ve meydanları işgalci güçlere bırakılmamalıdır. Halkın özyönetim ilan etmesi, kendi kendini yönetmesi en doğal hakkıdır. Halkımız meşru ve doğal hakkını kullanmaktadır. Buna hiçbir gücün saldırma hakkı yoktur. Halkımızın demokratik direnişi ve özyönetim iradesi mutlaka kazanacak; AKP hükümetinin faşist, otoriter, hegemonik, kültürel soykırımcı sömürgecilik kaybedecektir” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, AKP hükümetinin Kürt halkının demokratik iradesi olan özyönetimlere saldırdığını belirtti. “AKP hükümeti, Kürt halkının kendi işlerini kendisi yapması kararına karşı “Benim istediğimin dışında hiçbir şey yapamazsınız” demektedir. Amiyane deyimle “sokağınıza bir çivi çakılacaksa buna da ben karar veririm” demektedir” denilen açıklamada, “Ben devletim, her türlü suçu işlerim, hiçbir yasaya uymam, gerekirse savaş çıkarırım” demektedir. İşte bu otoriter, keyfi ve kültürel soykırımcı faşist yönetime itiraz eden ve kendi demokratik iradesini ortaya koyan halka saldırılmaktadır. Varto’da da, Silvan’da da, Gever’de de yapılan budur. En son olarak sokaklara dökülerek, tencere-tava çalarak AKP hükümetinin politikalarını protesto eden Gever halkına saldırılmış, en az üç kişi katledilmiş, onlarca sivil insan da yaralanmıştır. AKP hükümetinin Kürt halkının özyönetimlerini kriminalize ederek saldırılarını sürdüreceği anlaşılmaktadır” ifadeleri yer aldı.
AKP SAVAŞI TIRMANDIRARAK İKTİDARINI SÜRDÜRMEYE ZEMİN YARATMAKTADIR
Gever’e yönelik saldırının yeni bir seçim hükümetinin kurulacağının söylendiği günde gerçekleştiğine dikkat çeken KCK, “Bu kurulacak hükümetin bir savaş hükümeti ya da yürütülen saldırı ve savaşa bir kılıf olacağı anlaşılmaktadır. Seçim güvenliğini sağlamak için gönderiliyor denilerek 1990’lı yılların kirli savaşı içinde yer alan Bolu ve Kayseri Komando Tugaylarının Kürdistan'a getirilmesi, seçim hükümetinin nasıl bir politikanın örtüsü haline getirilmek istendiğini göstermektedir. Kürt halkı üzerinde büyük bir baskı kurulacağı daha şimdiden ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu ortamda adil ve eşit bir seçim yapılamayacağına göre, AKP savaşı tırmandırarak iktidarını sürdürmeye zemin yaratmaktadır. Kaybettiği 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP Hükümetini düşüren Kürt halkına ve demokrasi güçlerine saldırması bu anlama gelmektedir. Seçim yapmayı amaçlayan değil de, iktidarını sürdürmeyi hedefleyen bir politika yürüttüğü netleşmiş bulunmaktadır” dedi.
Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, AKP yandaşı basının, AKP yetkililerinin her konuştuklarında HDP’nin Kürdistan'da silah zoruyla oy aldığı algısı yaratmak istemelerinin önümüzdeki günlerde Kürdistan'da ne yapacaklarını gözler önüne serdiğini ifade etti. “Bu ortamda özgür ve eşit seçim nasıl yapılacaktır?” diye soran KCK, “7 Haziran seçimi öncesi tüm yasaları ve teamülleri çiğneyerek seçim meydanlarına çıkan Tayyip Erdoğan şimdi sadece meydanlara çıkmayacak, asker ve polisi her tarafa dökerek tek partili ülkelerde olduğu gibi diktatörü seçtirecek bir seçim yaptıracaktır. Kürdistan'da asker ve polisi, Türkiye'de de şovenist faşist sürüleri sokağa dökerek bunu gerçekleştireceği ortaya çıkmıştır. Açıkça her türlü gözü karalığı yaparak seçimi kazanmak isteyecektir. Bu da savaşın şiddetlenmesi anlamına gelmektedir” diye belirtti.
YAPILMASI GEREKEN KÜRDİSTAN HALKININ YANINDA OLMAK VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ YÜKSELTMEKTİR
KCK açıklamasında devamla şu hususlara dikkat çekildi:
“Şimdi bu ortamda hangi seçimden, seçim sürecinden, seçim hükümetinden söz edilebilir? Normal bir zamanda anayasanın hükmü olan farklı partilerden oluşan bir seçim hükümetinden söz edilebilirdi. Ancak daha ilk günden Gever ve Batman halkına, bir bütün olarak Kürdistan halkına saldıran bir hükümete seçim hükümeti demek mümkün değildir. Bir iki HDP milletvekilinin bu seçim hükümetinde olması bu hükümeti anayasa gereği oluşmuş bir seçim hükümeti haline getirmeyecektir.
Şu anda tüm demokrasi güçlerinin görevi, Kürt halkının kendi kendini yönetmesine saldıran AKP hükümetinin bu politikalarına karşı mücadele etmek ve mücadeleyi yükseltmek olmalıdır. Gever’de tanklarla, panzerlerle, toplarla, ağır silahlarla halka saldırılıyorsa bundan başka bir gündem, bundan başka bir çaba olabilir mi? Halkın kendi kendini yönetmesine karşı bu kadar azgınca saldırı varsa, yapılması gereken, Gever halkı başta olmak üzere tüm Kürdistan halkının yanında olmak ve demokrasi mücadelesini yükseltmek olmalıdır.
HALKA TANKLA, TOPLA AĞIR SİLAHLARLA SALDIRAN AKP HÜKÜMETİDİR
Bu mücadele, sivil halkların demokrasi direnişidir. Kendi kendini yönetme iradesi ve mücadelesidir. AKP hükümeti vücudunu siper ederek kendi özyönetimini korumak isteyen halkı sindirmek istemektedir. Halkın özyönetimini ilan etmesi ve kendi kendini yönetmesi en meşru hakkıdır. İşte AKP hükümeti demokratik hakkını ve iradesini ortaya koyan bu sivil halka saldırmaktadır. Halk da bu saldırganlığa karşı direnmektedir. Kürt halkı ne Türkiye'yi bölmektedir, ne de asker ve polise karşı savaş açmıştır. Halka tankla, topla, panzerle ve ağır silahlarla saldıran AKP hükümetidir.
TÜRKİYE’NİN ACİL GÜNDEMİ KÜRT HALKINA YÖNELİK SALDIRILARI PÜSKÜRTMEKTİR
Bu durum karşısında tüm Kürt halkı ve demokrasi güçleri üzerine düşen görev, derhal her yerde meydanları ve sokakları doldurarak Gever ve diğer yerlerde saldırıya uğrayan halkın yanında yer almak ve bu hükümetin saldırganlığını durdurmak olmalıdır. Şu anda tek gündem ve temel sorumluluk budur. Bundan başka bir gündeme öncelik vermek, enerjiyi başka bir gündem etrafında harcamak gerçek gündemden kaçmak olur. Bu açıdan tüm demokrasi güçleri harekete geçerek Türkiye'nin acil gündemi olan Kürt halkına yönelik saldırıları püskürtmelidir.
Gever halkı başta olmak üzere özyönetim ilan eden her yerdeki halkımız kesinlikle sokağa çıkma yasaklarını dinlememeli, evlerine girmeyerek sokakları ve meydanları işgalci güçlere bırakılmamalıdır. Halkın özyönetim ilan etmesi, kendi kendini yönetmesi en doğal hakkıdır. Halkımız meşru ve doğal hakkını kullanmaktadır. Buna hiçbir gücün saldırma hakkı yoktur. Halkımızın demokratik direnişi ve özyönetim iradesi mutlaka kazanacak; AKP hükümetinin faşist, otoriter, hegemonik, kültürel soykırımcı sömürgecilik kaybedecektir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder