18 Ağustos 2015 Salı

‘Kadınlar DAİŞ vahşetine karşı örgütlenmeli’

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi üyesi Delal Avaşin, DAİŞ ile AKP’nin kadına yaklaşımının aynı olduğunu belirterek, “Kadınların ve tüm toplumların bu vahşet örgütüne karşı örgütlenmeye çağırıyorum” dedi.


Koma Civakên Kürdistan’ê (KCK) Halklar ve İnançlar Komitesi üyesi Delal Avşin DAİŞ’in oluşturulma amacı, dayandığı iktidar odakları ve AKP’nin DAİŞ’e verdiği destek ve AKP ile DAİŞ’in günlük uygulamalarının İslamiyet ve inançtaki karşılığının olmadığını, kadın ve çocuklara yaklaşımının da ürkütücü olduğunu söyledi.

‘DAİŞ ÖRGÜTLENMESİ İSLAMİYET’E KARŞI BİR OLUŞUMDUR’
DAİŞ’in İslamiyet adına, İslami çerçevede düşünmeyi ve yoğunlaşmayı öne çıkardığını belirten KCK Halklar ve İnançlar Komitesi üyesi Delal Avaşin, “DAİŞ örgütlenmesi İslamiyet’e karşı bir oluşumdur. İslam değerlerine karşı bir savaşımı ifade ediyor. Radikal bir dinci örgüt olarak kendilerini tarif ediyor. Bunun üzerinden dini korumaya dayalı şeriat kanunlarını toplumun çıkarına denk düşmeyen bir tarzda uyguluyorlar. Daha çok İslamiyet’in katledilmesi üzerinden örgütleniyor. İslamiyette insanlar kendi inançları üzerinden kendisini ifade ediyorlar. Yaşanan uygulamalar toplum yaşamında dinlere karşı bir antipatiyi de beraberinde getirmiştir. İslamiyet kurallarını belirler ve uygulamasını takip eder. Fakat DAİŞ’in çıkışı ile birlikte kullandığı yöntemler korkunç olduğu kadar, İslamiyet ile de hiçbir bir alakası yoktur. Dinlerde hoşgörü vardır, farklı inançlara hoşgörü vardır. Ama DAİŞ’te bu yön yoktur. Farklı halklar ve inançlara bir bütün saldırı ve katliam vardır” diye konuştu.

‘DİN SİYASALLAŞTIRILIYOR, MİLLİYETÇİLİK HALKLARA DAYATILIYOR ’
DAİŞ’in örgütlenmesine bakıldığında Kürtler üzerinden bir saldırının olduğunu görebildiklerini ifadeden Avşin, DAİŞ’in hem dinciliği hem de dini siyasete alet etme yönünün olduğunu belirtti.
Dincilik ve milliyetçiliğin halklara ne kadar zarar verdiğinin günümüzde yaşananlarla çok iyi bir şekilde ortaya çıktığını söyleyen Avaşin, dinciliğin dinin siyasi olarak örgütlenmesi ve bu temelde politikasını belirleyerek halklara yönelmesi olduğunu söyledi. Milliyetçiliği ise, “Tekçi zihniyetin halklara dayatılmasıdır” diye tarif eden Avaşin, bu ikisinin birleştirilmesinin de toplumlar karşısında potansiyel bir tehlike olduğuna dikkat çekti.
Bu iki zihniyet yapılanması ve uygulamasının barıştan çok savaş getirdiğini de dile getiren Avaşin şunları vurguladı: “Biz bunu son iki yıldır Rojava’da ve Kürtlerin bulunduğu her yerde bu zihniyetin ne kadar tehlikeli ve halkları bitiren bir uygulamaya sahip olduğunu görebildik. Özellikle toplumların inançları üzerinden siyaset yapmak hiçbir ahlaka sığmaz. Toplumlar kendi inançlarını kendileri belirler, dini kuralları çerçevesinde yaşamlarını devam ettirirler. Fakat DAİŞ’te bu bunu bahane eden tarzında oluyor. Buna din demek oldukça zordur ve buna din de diyemiyoruz. Bu açıdan Kürtlere dayatılıyor olması, İslam’ı kesimde de bir korkuya yol açmış durumda. Çünkü vahşet yöntemleri insanlık tarihine sığmayacak tarzdadır. Esir aldıkları insanlara karşı uyguladıkları yöntemler ve bunu çocukların eli ile yapıyor olmaları korkunçtur. İnsanların kafalarını keserek, bunu halka duyurma biçimleri ve insanlara yayması vahşet boyutlarını ortaya koymaktadır. Biz bu vahşeti son iki yıldır Rojava’da yaşanan vahşi pratiklerinde de görebildik. Bu yöntemler kullanılınca insanlarda farklı algıların da gelişmesine yol açıyor. Bu İslamiyet adına çıkan bir çete örgütünün İslamiyet’i ne kadar katlettiğini de somut olarak ortaya koyuyor.”

KADIN VE ÇOCUKLARA YAKLAŞIMI ÜRKÜTÜCÜDÜR
DAİŞ’in kadın ve çocuklara yaklaşımının maksatlı olduğunu vurgulayarak, çocuklara insan öldürme eğitimi verdiklerini hatırlattı. Bu zihniyet ile büyüyen bir çocuğun topluma ne kadar faydalı olacağını düşünmek gerektiğini de belirten Avaşin, “Gerçekleştirdiği katliamları tüm dünyaya basın yolu ile duyuruyor. Bu zihniyetle büyütülen bir toplumun geleceği korkunçlaşır. Çocuklarını böyle eğiten bir toplumsal kesim, dine ve topluma hizmet edemez. Rojava, Şengal ve Kerkük’te gerçekleşen saldırılarda erkekleri toplu katlettiler, kadınları da yanlarında götürdüler. Kadınlara yaklaşımları çok vahşicedir ve kadın düşmanlığını ifade ediyor” diye konuştu.

GENEL PAZAR İLE ÖZEL PAZAR ARASINDA HİÇ BİR FARK YOKTUR
DAİŞ çetesi üyesinin itiraflarında Rojava’da kaçırdıkları kadınların pazarlarda satılmadığını, bir pazar evinde satın alındığını, erkeklerin o şekilde kadınları nikahına geçirdiğini söylediğini belirten Avaşin şunları ifade etti: “DAİŞ’in sattığı kadınları, erkekler istediği gibi kullanıyor, erkeğe hediye edebiliyor, satabiliyor ve kadınlar bir meta olarak kullanılıyor. İnsan değeri ve kadına yaklaşımı bu kadar çöküntüyü ifade ediyor. 21. yüzyıl dünyasında kadın haklarının geliştirildiği ve kadının yaşam tarzının bu kadar değiştirilmeye çalışıldığı bir dönemde, bu vahşet ve tehditle kadın haklarının toplumda kazanılmayacağı mesajını veriyorlar. Bu yaklaşımlarla bu gelişmenin olmayacağını kadın ve erkeğin hiçbir zaman eşit olmayacağı yaklaşımları insanlığa gösterilmeye çalışılıyor. Bu dayatma ile hiçbir zaman kadınların mücadelesinin önüne geçilmeyecektir. Hiçbir zaman baskı, zülüm ve dayatmayla hiç bir sistem kendisini yaşatamamış yaşatamaz da. Toplumlar ve halklar bu mücadeleyi kazanacaktır.”

21. YÜZYILDA CARİYE KÜLTÜRÜ
“Kadın haklarının evrensel bir nitelik kazandığı ve tüm dünya gündemine oturduğu bir dönemde, Kürt kadınları her yerde büyük bir güç kazanmışken ve siyasal ve toplumsal alanda tüm dünyanın gündemine girmişken, DAİŞ buna karşın Şengal’de Yezda inancına sahip olan 1000’e yakın kadını cariye olarak kaçırıp pazarlarda sattı. Kimi kadınlar kendi imkânları ile kurtuldu. Birçoğu çocuk sahibi kadınlardı. Bu kadınları hem din değiştirmeye zorladılar, hem de fiziksel olarak baskıya maruz bıraktılar” diyen Avaşin, hala DAİŞ’in elinde bulunan kadınlar olduğuna dikkat çekti. Bu uygulamaların farklı halklardan ve inançlardan olanların ortadan kaldırılması, soyunun kurutulması anlamına geldiğini belirten Avaşin, bu hesap üzerinden kadınlara yönelme durumu olduğunu söyledi.
Şengal’de kadınların yaşadığını halkla paylaştığını, kamuoyu ile paylaşmak istediğini de sözlerine ekleyen Avaşin, “DAİŞ kadınlara karşı uyguladığı vahşeti çok somut olarak belirtiyor. Bu yaklaşımlarıyla aslında kadınların bir tehdit aracı olarak kullanıldığını gösteriyor. DAİŞ’e en çok destek veren AKP hükümetidir. AKP, din üzerinden siyaset yapan bir oluşumdur. DAİŞ’in en son Kobanê’de gerçekleştirdiği katliama da baktığımızda, katledilenlerin çoğunun kadın ve çocuklardır. Bu katliam AKP eli ile gerçekleştirilen bir katliamdır.”

AKP İLE DAİŞ KADINLARA AYNI YAKLAŞIYOR
Avaşin, AKP ile DAİŞ arasındaki kadın yaklaşımının özününün aynı olduğunu söyledi. “İffetli” olan ve olmayan kadın üzerinden yaklaşımların açığa çıktığına dikkat çeken Avaşin, aslında bunun dinle alakalı bir yaklaşım olmadığının da altını çizdi. Toplumun önemli bir kesimi ve değişim gücü olan kadının gücünden korktuğu için bu yöntemlerle toplumların esaretini daha da derinleştirmeye çalıştıklarını söyleyen Avaşin, “Çünkü bir toplumun özgürleşmesi ve kendi değerleri ile yaşaması iktidar sistemlerini zorluyor. Bunun için bu gün DAİŞ pazarlarda kadınları çok açık bir şekilde satışa çıkarırken, Türkiye cephesinden de sokak ortasında kadınları katlederek, buna destek sunmaktadır. Her iki güçte kadın karşısında aynı durumu yaşamakta, her ikisinin hedefi de kadınların katledilmesidir. Bu iki gücün uygulaması da kadınları fiziksel ve ruhsal olarak katledilmesidir. Bu bir anlamda kadının toplumda yok edilmesi anlamına da geliyor. İslam dininde kadınların da bir erkek kadar yaşama hakkı vardır. Fakat katliam üzerinden kendini örgütleyen ve dini siyasete alet eden AKP ve DAİŞ kadın katliamları üzerinden kendisini örgütlemeye çalışıyor. Bunun başka bir anlamı ve yorumu da yoktur.”

‘KADIN VE TOPLUM ÖRGÜTLENMELİ’
DAİŞ’in topluma dayattığı kadın katliamlarına karşı tüm kesimlerin dur demesi gerektiğini de söyleyen Avaşin şunlara dikkat çekti: “Her toplum kendi inancını dinin özüne göre yaşaması gerekiyor diyoruz. Yani iktidara bulaştırmadan inancını yaşaması gerekiyor. Dinin ve inancın özü iktidara bulaşmayan bir özdür. Bunun gerekleri doğrultusunda yaşamını örgütlemedir. Bugün İslam’ın demokratikleştirilmesi, ya da demokratik İslam’ın geliştirilmesi için toplumların kendi yaşamlarını örgütlemesi ve bunun üzerine geliştirmesi gerekiyor. İnançları çok güçlü olan kadınlarda var. İnançları doğrultusunda kendisini örgütleyen kadınlarda var. Hiçbir kadın kendi dışındaki kadının katliamı karşısında duyarsız kalması kabul edilemez. Yani herhangi bir kadına karşı saldırı geliştirildiğinde kendi öz avunmasını örgütlemesi gerekiyor. Bu kadar saldırı varsa, biz kadınlar olarak ta bu saldırılar karşısında kendimizi örgütlememiz gerekiyor. İnanç ve kültürümüzü korumamız gerekiyor. Kadınların hem kendini örgütlemesi, hem de çocuklarının çete oluşumlarına gitmesine karşı tedbirli olmalılar. Bugün din istismarı üzerinden bazı kurumlar çocuk ve gençleri örgütleyerek DAİŞ’e kattığını biliyoruz. Bu konuda özellikle annelerin çok duyarlı olması gerekiyor. Bir çocuğun direkt insan öldürme üzerinden büyütülmesi o toplumun ne kadar bitirildiğini ve yozlaştırıldığını ifade eder. Bu bilinçle kadınların kendisini örgütlemesi ve kendi tedbirlerini alması gerekiyor. Hiçbir devlet iktidar ve egemenlikçi kesim kadını koruyamaz. Bunun için mücadele şart. Mücadelesiz hiçbir şeyle elde edilemez. Kadın ve tüm toplumun bu bilinç ile örgütlemesi şarttır” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder