Haklara karşı savaş ilan eden AKP'nin polis ve askerinin Kürt kent ve dağlarında infaz, kitle katliamı, köy boşaltma, orman yakma gibi insanlık dışı uygulamaları sürerken, bir çok kentte halkın bu savaş politikalarına yanıtı "özyönetim"leri oluşturma kararı oldu. Bir süredir il ve ilçelerde oluşturulan Halk Meclisleri, devletin "yok sayan, tanımayan" tutumuna karşı "Biz de bu tutumu tanımıyoruz, kendi kararlarımızı kendimiz alıyoruz" açıklamalarını yaptı. Şırnak il ile Silopi ve Cizre ilçeleri, Mardin'in Nusaybin ilçesi, Hakkari'nin Yüksekova ve Muş'un Bulanık ile Varto ilçelerinde benzer açıklamalar geldi.
Polisin bir günde 3 kişiyi infaz ettiği Silopi'den gelen "Gerçekleştirilen bu katliam karşısında biz Şırnak Halk Meclisi olarak, devleti reddetmeyip, ancak bu şekilde devletin kurumlarıyla yürüyemeyeceğimizi, bunun için kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybetmiştir. Bu şekli ile devletin hiçbir atanmışı bizi yönetmeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak, demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz" açıklaması geldi.
11 Ağustos'ta yapılan bu açıklamaya Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bedelini öderler" yanıtını verdi, ertesi DBP İl Başkanı ve parti yöneticilerinin evlerine baskın yapıldı.
Ancak Silopi'yi Yüksekova ile Muş'un Bulanık ve Varto ilçeleri takip etti.
Varto Kent Halk Meclisi Eşbaşkanı Mustafa Doğan, özyönetimlere ilişkin sorularımızı yanıtladı.
HALK MECLİSLERİ HALKIN ÖZ YÖNETİMLERİDİR
Halk Meclisleri peşi sıra açıklamalar yaptı. Halk Meclisleri nedir ve bu açıklamaların anlamı neydi?
Devletin mazlumlar, ezilenler açısından 5 bin yıldır herhangi bir katkısının olduğunu söylemek mümkün değil. Devletin bugüne kadar gerçekleştirdiği tek şey sorunları çözmeme, sadece belli bir kesimin çıkarları üzerine bir pozisyondan öteye gidemedi. Dünya konjonktürel gelişimi ile Ortadoğu ve Türkiye ele alındığında artık ulus devletler, toplumların, ezilenlerin, ötekilerin sorunlarını çözme noktasında ciddi bir handikap yaşamaktadırlar. Bunun ötesinde sorun çözmekten ziyade sorunları büyütmekte, sorunların kaynağı olmaktalar. O açıdan gelinen noktada, devletin bu yaklaşımına karşı, toplumun var olan ekolojik, kültürel, siyasal tüm sorunlarını çözme gücüne sahip halk meclisleri kuruluyor. Halk Meclisleri, halkın kendi iradesi ile kuruluyor ve halkın kendi özyönetimleridir. Varto'ta yaklaşık 1,5 yıldır halkın kendi kendisini yönetme noktasında belli bir özyönetim çalışması olduğunu söylemek mümkün. Komisyon ve komün düzeyinde çalışmalar yapılıyor. Yapılan kanton ilanı değil, halkın kendi sorunlarını özyönetim düzeyinde çözmesidir. Demokratik özerkliğin en küçük birimleri olan komünlerden Demokratik Toplum Kongresi'ne varan bir siyasal, toplumsal örgütlenme modeli.
Halk Meclisi, pratik olarak 1.5 yıldır Varto'da neler yaptı?
Toplumun ekolojik ve toplumsal sorunlarıyla birebir ilgiliyiz. Mesela günlük hayatta yaşanan tarla sınırı ihlalinden "kız kaçırma"ya kadar bir dizi sorunda, çözüm gücü oluyoruz. Yayla sorunundan doğanın ekolojik dengesiin bozan ağaç kesimine kadar sorunlarda birebir ilgiliyiz. Komisyonlar oluşturuldu. Örneğin adalet komisyonları, sorunları Meclis'in gündemine taşıyor. Ekoloji komisyonu, ağaç kesiminden yayla sorunlarına, HES'leri durdurmaya kadar bir dizi sorunla ilgileniyor. Bu yıl Varto'da en az 10 bin ağaç dikildi. Kültürel ve sanatsal alanda da Meclis bünyesinde ele alanıyor.
Sistem nasıl?
Komünler var, onların içinde komisyonlar kuruluyor. Komünlerden seçilen delegeler ve sözcüler mahalle meclislerini oluşturuyor. Burada yapılan seçimlerde de Halk Meclisi'nin üyeleri belirleniyor.
Kentteki diğer siyasi partilerin, kurumların katılımı oluyor mu?
Mahalle meclislerinin temsilcilerinin yanı sıra belediye eş başkanları, siyasi partilerin eş başkanları, varsa kurum temsilcilerinin katılımıyla Kent Halk Meclisleri oluşturuluyor.
Komünlerin belli bir nüfusu, sayısı oluyor mu?
Köylerin nüfusuna bağlı. Ancak bugüne kadar iradesini etkin kullanması engellenen bireyi etkinleştirmek için katılımı artırmak önemli. Buna ek olarak kolektif olmayı temel alıyoruz.
Kadınların temsiliyeti nasıl? Cinsiyet kotası uyguluyor musunuz?
Eş başkanlık sistemi uygulanıyor. Ayrıca eşit temsiliyet ilkesi var. Ancak bunu sağlamak her zaman mümkün olamayabiliyor. Sorunlar yaşanabiliyor.
Komünlere bağlı tarım kooperatifi gibi kolektif ekonomiyi geliştiren bir adım var mı?
Kolektif ekonomiyi geliştirmek için kooperatifler temel alınıyor. Projeler geliştirmeye çalışıyoruz. Ancak yeniyiz.
BİZİ GÖRMEYEN ANLAYIŞI KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL
Meclisleri ve kooperatifleri devletin var olduğu bu toplumsal, siyasal düzende nasıl inşa ediyorsunuz? Ulus devletin varlığı bir sorun değil mi?
Aslında bu doğal bir toplumsal gelişim ve eskiden beri toplulumuzda var olan bir yaşayış biçimi. Yeni keşfedilmiş bir durum değil. Toplumumuzun içinde öteden beri var olan bir yaşam biçimi. Geçmişten beri pir, şeyh, şıh gibi toplumun ileri gelenleri, toplumsal iradenin temsilcisi olarak sorunların çözümünde rol almışlar. Bu anlamıyla halkın çok da yabancısı olmadığı bir sistem. Şunun altını çizmek istiyorum; biz devleti reddetmekten ziyade devleti daha da demokratikleştirmek istiyoruz. Devleti reddetmek gibi bir sorunumuzun olmadığını söylemek istiyorum. Ancak şu anda karşı karşıya bulunduğumuz devlet ve devlet organları ne kadar çözüm olabiliyor. Ötekilere, ezilenlere ne kadar doğru bakışı var? Sorunlarını ne kadar çözebiliyor? Açıkçası bizi görmeyen, bizi reddeden bir anlayışı da kabul etmemiz mümkün değil. Devleti reddetmeyen, devleti dönüştürebilen, demokratik alanda toplumsal sorunların tamamını kendi özyönetimleri, kendi öziradeleri ile toplumsal bir değişim, dönüşüm amaçlıyoruz.
Halkın kültüründe olduğunu söylüyorsunuz, ancak bir 90 yıllık ulus devletin yarattığı bir kültür var. Halkın katılımını nasıl sağlıyorsunuz?
Zorlandığımız noktalar var elbette. Ancak geçmişten gelen geleneksel toplumsal çözüm noktasında bir kültür var. Bunun avantajı çok. Halk sorunların çözümünü Meclis'te görüyor. Bir çok sorun artık kurumlara gitmiyor. İnanıyoruz ki dönemini tamamlamış düşünce ve zihniyetlerin yaşam bulması artık zor. Belli bir süre devam etseler bile, sonsuza kadar gitmeyecekleri kesindir. Buna inancımız tam. Ancak 5 bin yıllık bir devlet ve sistemle karşı karşıya olduğumuzu söylemek zorundayız. Buna rağmen inanıyorum ki, halk kendi kendini yönetmesi noktasında bu gerçekliğin tadına varmıştır. Artık bundan vazgeçmeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder