15 Ağustos 2015 Cumartesi

Garzan: 15 Ağustos Kürt halkının ve kadınının yeniden doğuşudur

KJK Koordinasyonu üyesi Jiyan Garzan, “Tarihsel süreç boyunca alışa gelen ordu ve erkek denklemi bozuldu. İdeolojik ve siyasal olarak ordulaşmak da böyle gelişti. Önemli olan silahın gücü değil silahın tetiği olan beyin gücüdür. Özgürlük beyni özgürlük ruhu, sevgi, eşitlik tutkusunu başarıya götüren tetiği kullanan beyindir” dedi.


KJK Koordinasyon üyesi Jiyan Garzan, 15 Ağustos’un kendini kaybetmiş, inkar edilmiş Kürt kişiliğinin dirilişi olduğunu söyledi. 15 Ağustos, Türkiye cumhuriyetinin savaş, cunta tarihine bir özgürlük yanıtı oluşturduğuna belirten Garzan, halkların ve kadınların ortak bir şekilde barış ve demokrasi bloğunu oluşturması gerektiğini belirtti.
AĞRI’DA GÖMÜLEN BOTAN’DA TOMURCUKLANDI
15 Ağustos atılımının ruhu ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sevgi bahçesinde binlerce kadın ve tüm halkların yüreğinin özgürlüğe tomurcuklandığını söyleyen Garzan, “15 Ağustos özgürlük bayramı tüm halklara, halkımıza ve kadınlara kutlu olsun. Agit arkadaş şahsında binlerce özgürlük savaşçısı şehitlerini saygıyla, minnetle anıyorum. Bugün esas zafer gücümüz onların yarattığı mirastan kaynağını almaktadır. Türkiye sistemi, tarihsel geçmişinde on yılda bir darbelerin geliştiği bir sistemdir. Bu politik yaklaşım yüzünden onlarca kültür yok olmayla yüz yüze kalmıştır. Türk devleti Ağrı’da Kürt değerlerini betona gömdüğünü sanarak, Kürdün kendini inkar ve kendine yabancılaşmayı geliştirmişti. Başkalaşıma uğramak tüm kötülüklerin kaynağıdır. 15 Ağustos ile mayalanan halkların özgürlük umududur. Dünya ve insanlık tarihinde incelenmesi gereken bir dönemdir. 15 Ağustos atılımı insanların içindeki sese, özleme, Kendisi olabilmenin hasretine cevap oldu” dedi.
‘32. YILINDA BARIŞ BLOKU ÇAĞRISI’
15 Ağustos atılımın 32. yıldönümünde, Kürt toplumu ve Kürt kadını açısından önemli gelişmeler yarattığını ve bugünkü zaferin temelini ilk direnişlerden, ilk şehitlerinden aldığını belirten Garzan, şunlara dikkat çekti: “Kadınlar barış bloğunu büyütmek için mücadeleye öncülük etmeleri gerektiğini önemle vurguladı.
Güneybatı, Serhat, Dersim, Bingöl, Mardin, Batman ve Botan’a doğru bir atılım gerçekleşti. 15 Ağustos binlerce yıllık acıya karşı, yüreklerde bir doğuşun ebesi oldu. Buna karşı Türk devletinin çeşitli saldırı ve komploları gerçekleşti. Haki arkadaşın Antep’te şehit edilmesiyle örgütümüz partileşme kararını aldı. Partileşme karşısında Türkiye devletinin verdiği cevap askeri darbe oldu. Dirilen Kürt iradesini Ağrı’daki gibi yeniden betona gömmek istediler. Kürt tarihindeki tüm inkar-imha siyasetine katliamlara karşı, 15 Ağustos atılımının cevap olduğunu belirtebilirim. Amed zindanındaki çığlık halen halkımızın yüreğinde ve beyninde yankılanıyor. 15 Ağustos atılımı bu çığlığa verilen cevaptır. Kemal Pir arkadaşın ideasını sahiplenmektir. Mazlum, Hayri Durmuş arkadaşın asla biz kendi öz gerçekliğimizden vazgeçmeyiz direnişine ve binlerce arkadaşın duruşuna ‘Ben kendi kimliğimden öz gerçekliğimden asla vazgeçmem’ direnişine verilen cevaptır. Bu anlamda 15 Ağustos atılımı bir milattır. 15 Ağustos bir doğuş ve ışıktır.”
‘BESÊ VE ZARÎFELERE CEVAP OLDU’
15 Ağustos’un Dersim’de uçurumlardan kendini atan Zarifelerin ve binlerce kadının çığlığına, acısına verilen cevap olduğunu da sözlerine ekleyen Garzan, şunları söyledi: “Binlerce yıl kendisinden uzaklaştırılan halkların emeğine, mücadelesine verilen bir cevaptır. Eğer bu gün bütün dünyaya sesimiz duyurulmuşsak, bu 15 Ağustos atılımının ruhu sayesinde olmuştur. Bu anlamda 15 Ağustos atılımının ilk sesini duyan yaşlı insanlar şunu söylediler. Kim bu eylemi yapmışlarsa bunlar kutsal insanlardır ve bunlar başaracaklardır. Yaşlı insanlar bu sesi aldılar, toplumumuz bu sesi aldı. Bu nedenle Agit arkadaş efsanevi bir komutandır ve ordulaşma da onun adına gerçekleşmiş oldu. 12 Eylül’ün kendisiyle getirdiği karanlığa karşı Mazlum arkadaşın üç kibrit çöpüyle zindan karanlığını aydınlığa, umuda çevirmesidir. Yine dörtlerin bedenlerini damla damla eriterek bir aydınlanmaya bir umuda dönüştürmeleridir. Oradaki yaşamın nefesini bile işkenceye dönüştüren sistem büyük bir insanlık ayıbını yaşarken, 15 Ağustos’un ilk mermisi bu aydınlığı damla damla eriyen bedenlerin aydınlığını büyütmesidir. Bu saldırılara işkencelere son vererek, ona bir cevap vermektir.”
‘SOSYALİZM MÜCADELESİ KADINSIZ OLMAZDI’
Kadınların da 15 Ağustos atılımında yer aldığını belirten Garzan, “Silahlı mücadele içinde halen de büyük bir güçle kadınların akış yaşanıyor. Bu önderlik gerçeğiyle bağlantılıdır. Önderliğimizin ilk çocukluk dönemlerinde bile kız çocuklarına yaklaşımı farklıdır. Neden kadının konumu böyle sorusunu tarihsel bir şekilde sormuştur. Kadın öyle bir hale getirilmişti ki, artık insandan bile sayılamayacak kadar düşürülmüştü. Önderliğimiz çocukluk döneminden bu çelişkinin peşini bırakmayarak ilk gruplaşma döneminde bile kadın katılımını gerçekleştirmiştir. O çocukluk çelişkisi cevabını sosyalist mücadelede buluyor. Sosyalizm mücadelesi de kadınsız olmaz. Özgür toplum kadınsız olmaz. İlk grupta Sara (Sakine Cansız), Türkan yine Sakine Karakoçan gibi kadın arkadaşlar yer almıştır. İlk ideolojik kadın katılımları askeri alanda da yerini buluyor. Tüm toplumsal zorlanmalara rağmen kadın katılımları büyük bir coşku ve moralle sağlanmıştır. Onun için de 15 Ağustos Kürt toplumu gibi kadının da yeniden doğuşudur. Yıllardır kadının kimliğine yedirilmiş o kölelik formlarını yıkmıştır. O nedenle 15 Ağustos kadının kendi kimliğiyle özüyle yeniden buluşması olarak tanımlayabiliriz. Zaten atılımdan sonra kadın katılımı saflarımıza daha fazla olmuştur. Kadın bulunduğu konuma isyan ederek özgürlük mücadelesine aktı” dedi.
ORDUDA DA ERKEK DENKLEMİ BOZULDU
Kadınların akışının 1990’li yıllar sonrası bir ordulaşmaya götürdüğüne de dikkat çeken Garzan şunları ifade etti: “Tarihsel süreç boyunca alışa gelen ordu ve erkek denklemi bozuldu. İdeolojik ve siyasal olarak ordulaşmak da böyle gelişti. Önemli olan silahın gücü değil silahın tetiği olan beyin gücüdür. Özgürlük beyni özgürlük ruhu, sevgi, eşitlik tutkusunu başarıya götüren tetiği kullanan beyindir. Kadın ordulaşmasında bunu görmek gerekiyor. Dünya kamuoyu Kürt kadının mücadelesinden ve duruşundan söz ediyor. Aslında o özgürlük ruhunun dışarıya yansımasıdır. Özgürlük ruhu, düşüncesi insanı güzelleştirir. Özgür kadın mücadelesini güzelleştiren 15 Ağustos’un özgürlük ruhudur. Kürt kadını şahsında tüm kadınların güzelleşmesidir. 15 Ağustos atılımının ruhu Beritan’da (Gülnaz Karataş) yankı buldu. Beritan arkadaş uluslararası saldırılara boyun eğmemedir. Bu nedenle Beritan arkadaş şahsında da kadın ordulaşması gerçekleşmiştir. Bunlar öyle kolay ve bir günde gelişen olaylar olmadı. Kadın ordu da olmaz zihniyetine bir darbe vurulmuştur. Kürt kadını en zor koşullarda varlığını koruyabilir mücadelesini yükseltebilir, kendini var kılabilir zihniyetini geliştirdi. Zindanlardaki o direnişin ruhu Beritan arkadaşta ben varım kadın bu değildir, var olanı kabul etmiyoruz diyerek bunlara bir cevap olarak gelişiyor. Bu gün de binlerce Beritan var.”
‘KADININ ÖZ SAVUNMASI YARATILMADAN ÖZGÜRLÜK SAĞLANAMAZ’
Kobanê ve Şengal direnişiyle birlikte büyüyen mücadele inanç evrensel boyut kazandığını söyleyen Garzan “Kadın öz savunma mücadelesini yürütmedikçe özgürleşmesi mümkün değildir. Kadın özgürlük militanı yaratılmadan özgürlük mücadelesi sistemin içinde erimekten ona kurban olmaktan kurtulamaz. Daha sonra kadın özgün ve özerk örgütlenerek kendi öz savunmasını hem siyasal, hem toplumsal mücadelesini, hem de kadın iradesi temelinde yeniden örgütlenmiştir. YAJK, ideolojik, felsefik ve askeri olarak örgütlenmesini somutlaştırarak tarihsel çıkışını gerçekleştirmiştir. O nedenle 15 Ağustos ruhu kadın mücadelesinde de bir doğuştur. Bu ruh özgürlüğü yakalamıştır. Bu özgürlüğün tadını alan hiçbir kadın artık bu mücadelen vazgeçemez. Bu gün ise toplumsal boyutunu kazanmıştır. Kadın toplumsallaşan bir gerçekliği, beynine ve yüreğine kazınan bir gerçekliği yakalamıştır” dedi.
‘SİLAHLARI BIRAKIN, AĞRI’YA GÖMÜLÜN DEMEKTİR’
Kürt hareketinin yeni bir tasfiye konsepti ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Garzan, bunun hem uluslararası hem de bölgesel boyutları olduğunu belirtti.
“Bugün DAİŞ adı altında AKP, Erdoğan devleti bu fırsatı kullanıp hareketimizi tasfiye etme pratiğine girmiş bulunmaktadır. Bu konseptin esas ayaklarından bir tanesi Erdoğan sarayının, Sultasının gitmemesidir. Erdoğan’ın kendisini var etmesi için bizi yok etmesi gerekiyor. Bu savaş tüm halkların ve kadınların kaybı anlamına gelir. Eğer demokratik, özgürlükçü bir toplum içerisinde var olmak zenginleşmek, büyümek, yaşamak istiyorsak, AKP’nin bu savaş çığırtkanlığına dur diyebilmeliyiz” diyen Garzan, şöyle devam etti: “Şunu iddia ediyorum: Biz AKP’den 10 kat daha fazla Türkiye’yi, Türkiye halklarını seviyoruz. Çünkü biz onların da özgürlüklerini, kurtuluşlarını istiyoruz. Onlarsa kendi iktidarını, çıkarını, sermaye karları için bunu yapıyorlar. Bütün halklar bunu bilmek durumundadır. Onun için de tüm halklar, renkler, dinler, inançlar demokratik haklarıyla kendi kimlikleriyle, rengiyle yaşamak istiyorlarsa, AKP’nin bu savaşına, saldırılarına dur diyebilmeliler. Barış bloğu böyle oluşur. Konsept deşifre olursa ki amacı nettir. O zaman barış bloğunu, örgütlülüğü bütün meydanlarda hem öz örgütlülüğünü hem de öz savunmasını geliştirmelidir. Bu yaşamın birinci ilkesidir. Halklar en fazla bu dönemde el ele vermelidirler. Türkiye’nin Suriyelileşmesini istemiyorsak bizim barış bloğunu, demokrasi bloğunu halkların özgürlüğünü ve barışını biz büyüteceğiz. Kadın buna öncülük etmelidir. Esasta kadının kurtuluşu da bu konseptin boşa çıkarılmasındadır. Kadın da bu çizgiye öncülük etmelidir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder