DTK, AKP'nin savaş
politikasına tepki gösterirken, Dolmabahçe Mutabakatı'nın hayata geçirilmesini
ve Kürt Halk Önderi Öcalan'ın özgürlüğünü istedi. Siyasi-askeri soykırım
operasyonlarını da kınayan DTK, KDP'ye de 'ulusal tutum alma' çağrısı yaparken,
AB ve BM'den de Türk devletinin savaş suçlarına karşı soruşturma talep etti.
Demokratik Toplum
Kongresi'nin (DTK) Olağanüstü 7. Genel Kurul Toplantısı'nın sonuç bildirgesi
açıklandı.
DAİŞ'in toplumların başına
bela olduğunun vurgulandığı bildirgede, "Ortadoğu’daki gelişmeleri en
hazırlıklı bir biçimde karşılayan; uluslararası emperyalist güçler ile
doğmatik ulus-devlet güçleri arasındaki çıkar çatışmalarının tarafı olmadan,
üçüncü bir yol izleyen Rojava halkımız ve onun örgütlü gücü PYD ve diğer
devrimci-siyasi güçler olmuştur. PYD ve devrimci güçler Rojava Devrimi'nin
örgütlendirilmesi, güçlendirilmesi ve korunması için kendi öz gücüne dayalı bir
politika ile Ortadoğu toplumlarının özgürlük eğilimleri ve taleplerinin yaşam
bulduğu bir devrimin mümkün olduğunu tüm dünyaya göstermiştir" denildi.
'OPERASYON VE KATLİAMLARI
ŞİDDETLE KINIYORUZ'
Kürt sorununun demokratik
çözümü için son üç yıldır yürütülen tartışma ve görüşmelerin ruhuna uygun
düşenin, Türkiye’nin Rojava Devrimi ile ciddi bir ilişki ve diyalog
geliştirmesi ve destek sunması olduğuna ancak devletin Kürtleri yok sayan
politikalarına devam ettiğinin belirtildiği bildirgede, devamla şu hususlara
dikkat çekildi:
"Kürt Halk Önderi
Sayın Abdullah Öcalan’ın 2013 Newrozu'nda bütün Türkiye ve dünya toplumlarına
sunduğu tarihi açıklaması ve çağrısı, böylesi tarihi bir zamanda yapılmıştı.
Artık silahlar susacak, fikirler konuşacaktı. Yeni mücadele yöntemi, fikir ve
demokratik siyaset olacaktı. Bunun için özellikle devletin yasal ve anayasal
adımlar atması gerekiyordu. Ancak üç yıllık çatışmasızlığın sağladığı iklime
rağmen devlet, üzerine düşeni yerine getirmedi, uygulanır bir politikaya
dönüştürmedi. Atılması gereken adımları atmama, çözümü zamana
yayma, inkarcı politikalarını devam ettiren ve güven sorunu yaratan açıklamalar
halkımızda ve tüm Türkiye kamuoyunda güvensizliğe, kuşku ve kaygılara neden
olmuştur.
Çözüm süreci büyük
fedakârlıklar ve olağanüstü bir sabırla çok önemli bir aşamaya getirilmişti.
Bütün Türkiye toplumunda büyür bir inanç, umut ve beklenti yaratılmıştı.
Dolmabahçe’de İmralı heyeti ile hükümet yetkililerinin birlikte açıkladıkları
Dolmabahçe mutabakatının kamuoyuna açıklanması ile birlikte tarihi ve yeni bir
adım atılmıştı. Ancak Cumhurbaşkanının Dolmabahçe mutabakatını
tanımadığını belirten açıklaması, izleme heyetlerine karşı çıkması, Kürt halk
önderi Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit ve 7 Haziran’da ortaya çıkan halk
iradesinin tanımaması çözüm sürecini tamamen rafa kaldırmış ve savaşın fitilini
ateşlemiştir.
AKP 13 yıl boyunca ülkeyi
tek başına yönetti. Bütün bu yıllar boyunca toplumun farklı kesimlerinden
gelen her türlü demokratik talep, öneri ve eleştiriyi sandıklarda AKP’nin
aldığı oy oranını adres göstererek bastırdı, toplumu sindirmeye çalıştı. Bütün
anti-demokratik uygulamalara, yolsuzluklara ve diktatörlüklere meşruiyet
kazandırmak istedi.
7 Haziran seçimleri aslında
bütün bu politikaların sandıkta oylandığı ve halkın onayına sunulduğu bir seçim
niteliğini de taşımaktaydı. Halklarımız güçlü bir irade beyanı ile bu
politikaların yanlış olduğunu HDP’ye verdiği destekle ortaya koymuştur.
Kandil’e yönelik yapılan hava
operasyonları ve bombardımanlarında sivil halkın hedef alınması ve Zergele
köyünde sekiz sivil insanımızın katledilmesi, Silopi’de genelde sivil halka
saldırılarak 3 insanımızın katledilmesi ve onlarcasının yaralanması başlatılan
topyekûn savaş politikasının hayata geçirilmesidir. Bütün bu askeri ve hava
operasyonlarını ve yapılan katliamları şiddetle kınıyoruz."
'ROJAVA İLE İLİŞKİ
KURULSUN, MUTABAKAT UYGULANSIN, ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANSIN'
Bildirgede, AKP'nin Rojava
politikasından vazgeçmesi, Rojava Özerk Yönetimi ile doğrudan görüşme
başlatması; Kürtlere karşı savaş politikasından vazgeçmesi ve siyasi-askeri
soykırım operasyonları ile yargısız infazlara son vermesi istedi.
Dolmabahçe Mutabakatı'nın
hayata geçirilmesinin, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a tecride son
verilmesinin ve özgürlüğünün sağlanmasının da istendiği bildirgede, "Çözüm
sürecinde Kürdistan coğrafyasına yönelik yapılan kalekol ve barajlar gibi
tahribatlara, savaş süreci ile birlikte yoğun bombardımanlarla ormanları yakma,
köy boşaltma özel güvenlik bölgeleri oluşturarak Kürdistanı insansızlaştırma
politikaları güncellenerek hayata geçirilmiştir. Özellikle İŞİD çetelerine
karşı insanlık mücadelesi yürütürken yaşamlarını yitiren YPG-YPJ savaşçılarının
cenazelerinin defnedilmesine izin vermemek saldırı politikasının kapsamını
ortaya koymaktadır. AKP’yi ve devleti, halkımızda infiale yol açacak olan bu
politikadan vazgeçmeye çağırıyoruz" denildi.
KDP'YE 'ULUSAL TAVIR ALMA'
ÇAĞRISI
Kürt partileri ve
örgütlerini, özellikle KDP’yi Kürdistan’a yapılan saldırılar karşısında ulusal
tavır almaya, halkın hassasiyetlerini gözeterek, ulusal birliğe ve dayanışmaya
zarar verecek olan ilişki ve açıklamalardan uzak durmaya çağıran DTK,
bildirgenin devamında şu ifadelere yer verdi:
"Devlet ve hükümet barbar
IŞİD çetelerine karşı mücadele yürüten Kürdistan halkına, savaşçılarına,
siyasetçilerine başlattığı topyekun saldırı ve imha konseptinden ve Kürdistan
coğrafyasını yakma politikasından vazgeçmelidir. Bu saldırıların devamı
durumunda, Kürdistan halkının meşru savunma temelinde direnmesi ve kendi
çözümünü geliştirmesi, meşru, ahlaki ve insani bir tutum olacaktır.
'SAVAŞ KONSEPTİNE KARŞI
DAYANIŞMA'
Savaşın gerçek panzehiri
örgütlü bir toplumdur. Bütün halkımızın örgütlü olması, örgütlü hareket etmesi
son derece hayatidir. Bu bilinçle Kürdistan'daki siyasi partileri, sivil toplum
örgütlerini, İslami kesimleri, farklı kimlik ve inanç topluluklarını,
aydınları, ruspileri, kadın ve gençlik kurumlarını ülkemizi kan gölüne
çevirecek olan yeni savaş konseptine karşı birlik ve dayanışma içinde olmaya,
tutum almaya çağırıyoruz.
Halklarımız ödediği büyük
bedeller nedeniyle, demokratik yaşamı ve barışı çoktan hakketmiştir. Bunun için
özellikle hükümetin ve yandaş aygıtlarının halklarımızın kardeşliğine,
birlikteliğine zarar veren ve karşıtlaştıran özel savaş dilini bir an önce
terkettmesi gerekmektedir. Gerçek anlamda demokratik bir barış ve çözüm
sürecinin başlatılması için, başta Türkiye demokratik kamuoyu, siyasi partiler,
islami kesimler, sivil toplum örgütleri, kadın ve gençlik örgütlerini ve
özgürlükçü basını savaşa karşı tutum geliştirmeye, birlikte, kardeşçe ve
özgürce bir yaşam için inisiyatif ve sorumluluk almaya çağırıyoruz.
'AB VE BM SORUŞTURMA
YAPMALI'
Barbar IŞİD terör
çetelerinin insanlık, en başta da Ortadoğu’nun tüm halkları için büyük bir
tehdit haline geldiği bu yeni siyasi durum karşısında, Kürt sorunu artık sadece
Kürtlerin sorunu olmaktan çıkmış, acilen çözülmesi gereken bir insanlık sorunu
olmuştur. Bundan dolayıdır ki, Kürt meselesinin demokratik çözümü için bütün
dünya kamuoyunu, AB ülkelerini ve Birleşmiş Milletler'i Kürtlere karşı
başlatılan savaşa karşı durmaya, sorumluluklarını yerine getirmeye, savaş
suçlarına karşı soruşturma yapmaya çağırıyoruz.
-Savaşın geçmişte
kaybettirdiği gibi bugün de kaybettireceği açıktır. Devletin yıllardır deneyip
sonuç alamadığı savaş politikalarından vazgeçip tarafları tahkim edilmiş
ateşkes sürecini başlatmaya, Dolmabahçe Mutabakatı sürecine dönmeye ve
mutabakatın gereklerini pratikleştirmeye çağırıyoruz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder