HDP Sözcüsü Bilgen, AKP'yi HDP'yi ve sivilleri
hedef alan politikalarına son vermeye çağırdı. "İçinize '90'ların, Çiler
ve Güreş'in ruhu kaçmış" sözleriyle AKP'ye tepki gösteren Bilgen, Kürt
Halk Önderi Öcalan'a tecridin de sona ermesini istedi.
Koalisyon kurulması ve bu koalisyonun çözüm sürecinde inisiyatif almasıyla
ilgili beklentilerinin oluşmasını olumlu bulduklarının altını çizen Bilgen, AKP
içerisinden HDP'ye yönelik nefret söylemlerinin hala sarf edildiğinin de bir o
kadar kendilerini kaygılandırdığına dikkat çekti. AKP Genel Başkan Yardımcısı
Süleyman Soylu'nun HDP'ye yönelik "KCK'nin bir kanadı" ve
"Demokrasinin istismarı" yorumlarına tepki gösteren Bilgen,
"Demokrasiyi, özgürlükleri, hakları lütuf ettiğini sanan, kendi merhamet
kapsamı içinde bir anlayıştır bu. Demokrasi kavramının istismar edildiği söz
bizim bildiğimiz alışık olduğumuz bir teranedir" dedi.
'90'LARIN KARANLIK İLİŞKİLERİ AKP'DE TECELLİ ETTİ'
"AKP'nin içine '90'lı yılların, Doğan Güreş ve
Tansu Çillerin ruhu kaçmış" diyen Bilgen, HDP'ye yönelik yapılan
"Dökülen kanda HDP'ye oy veren seçmenlerin parmağı ve payı vardır"
şeklindeki AKP'li vekillerin HDP seçmenini suçlayan açıklamalarına dair ise
"Seçmen iradesine saygı duymayıp hoşunuza gitmeyen oylar sizi
saltanatınızdan, tek parti iktidarınızdan, 400 milletvekilinden ayrı koyan
seçmene saygı göstermek demokrasinin gereğidir" diye tepki gösterdi.
Siyasilerin kendi çıkar ilişkilerinin güvenlik konsepti ile üstünün örtüldüğü bir durumla karşı karşıya olduklarını dile getiren Bilgen, "Kendi siyasal hayatları, kendi toplumsal rolleri ve konumları ile ilgili aslında topluma hesap vermeleri gerekirken, '90'lı yılların kirli karanlık ilişkileri AKP'nin içinden bazı isimlerle yeniden tecelli etti" dedi.
Siyasilerin kendi çıkar ilişkilerinin güvenlik konsepti ile üstünün örtüldüğü bir durumla karşı karşıya olduklarını dile getiren Bilgen, "Kendi siyasal hayatları, kendi toplumsal rolleri ve konumları ile ilgili aslında topluma hesap vermeleri gerekirken, '90'lı yılların kirli karanlık ilişkileri AKP'nin içinden bazı isimlerle yeniden tecelli etti" dedi.
'SİVİLLER HEDEF ALINIYOR'
Toplumsal olaylarda sivillerin hedef alındığını
belirten Bilgen, devletin sivillere verdiği zararların etkin soruşturma
yürütmeyen bir hükümete AİHM karalarında yer alan savaş suçu ile ilgili
maddeleri hatırlatarak, hükümetin bir an önce sivillere yönelik şiddet
politikalarından vazgeçmesi çağrısında bulundu.
Türkiye'de hükümetin yargı üzerindeki baskısını hatırlatan ve yargı bağımsızlığından bahsedilemeyeceğini vurgulayan Bilgen, "Savcılar ve hakimler hakklarında iddia edildiği gibi suçlara karışmışlarsa eğer, bu savcı ve hakimler KCK davalarına da katılmışlardı. O zaman KCK davaları da dahil olmak üzere son 3-4 yılımıza damgasını vuran tüm davaların yeniden yapılması gerekiyor. Bunların hem toplum nezdinde hem de hukuki anlamında yeniden sorgulanması gerekiyor" dedi.
Türkiye'de hükümetin yargı üzerindeki baskısını hatırlatan ve yargı bağımsızlığından bahsedilemeyeceğini vurgulayan Bilgen, "Savcılar ve hakimler hakklarında iddia edildiği gibi suçlara karışmışlarsa eğer, bu savcı ve hakimler KCK davalarına da katılmışlardı. O zaman KCK davaları da dahil olmak üzere son 3-4 yılımıza damgasını vuran tüm davaların yeniden yapılması gerekiyor. Bunların hem toplum nezdinde hem de hukuki anlamında yeniden sorgulanması gerekiyor" dedi.
'SARAY GLADYOSU' TARTIŞMASI
Erdoğan'ın "Saray Gladyosu" sözlerinden
dolayı Demirtaş hakkında dava açmasına da, "Halep orada ise Arşın
burada" sözleriyle yanıt veren Bilgen, şunları ifade etti:
"Türkiye'de eğer Gladyo benzeri örgütler yoksa, eğer iftira ise iki şey
istemek her yurttaşın hakkı ve görevidir. Birincisi işlenen cinayetler,
bombalamalarla ilgili sorumlular bulunur etkin bir iradi soruşturma yargılama
işletilir. Biz bu şekilde bizim dile getirdiğimiz gibi bir örgütlenmeye
dayanmadığını görmüş oluruz."
Cumhurbaşkanlığının yargı denetimi dışında olmasını doğru bulmadıkları ve bunun 12 Eylül Darbesi alışkanlığı olduğunu vurgulayan Bilgen, "Cumhurbaşkanlığı'nın eylem ve işlevinin yargıya açılmasına dair bir düzenleme yapılır. Böyle kirli ve karanlık işler olup olmadığı ortaya çıkar hem Türkiye toplumu daha şeffaf bir yönetime kavuşmuş olur" dedi.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Bilgen, koalisyona ilişkin yöneltilen soruya, "Görüşmenin devam etmesine yönelik bir tutum var. Biz bu zamandan dolayı kaygı taşıyoruz. Bu konuda bir biçimde kararlı ve sorumlu davranılması gerektiğine inanıyoruz. Başından beri biz ilkesel yaklaşıyoruz. Ülkeyi kimin yönettiğinden çok nasıl yönetildiği bizim için önemli" diye cevap verdi.
Cumhurbaşkanlığının yargı denetimi dışında olmasını doğru bulmadıkları ve bunun 12 Eylül Darbesi alışkanlığı olduğunu vurgulayan Bilgen, "Cumhurbaşkanlığı'nın eylem ve işlevinin yargıya açılmasına dair bir düzenleme yapılır. Böyle kirli ve karanlık işler olup olmadığı ortaya çıkar hem Türkiye toplumu daha şeffaf bir yönetime kavuşmuş olur" dedi.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Bilgen, koalisyona ilişkin yöneltilen soruya, "Görüşmenin devam etmesine yönelik bir tutum var. Biz bu zamandan dolayı kaygı taşıyoruz. Bu konuda bir biçimde kararlı ve sorumlu davranılması gerektiğine inanıyoruz. Başından beri biz ilkesel yaklaşıyoruz. Ülkeyi kimin yönettiğinden çok nasıl yönetildiği bizim için önemli" diye cevap verdi.
TECRİDE TEPKİ
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan
tecride de tepki gösteren Bilgen, görüşmelerin gerçekleşmesi için
başvurularının devam ettiğini dile getirdi. Bilgen, "Hem heyetin hem
üçüncü taraflarla görüşülmesinin önünün açılması için çabalıyoruz" dedi.
Barış süreci için hiçbir ayrım gözetmeksizin barış için deklerasyon yayınlayan
herkesi ve bu açıdan her çabayı önemli bulduklarını belirten Bilge, barış
konusunda herkesin sorumlu olduğunu belirtti.
'DEMOKRASİ GÜVENLİK GEREKÇESİNE KURBAN EDİLMEMELİ'
Bilgen, HDP'nin taraflar arasına bağlayıcı güç
olmadığını ve bu yüzden üçüncü bir hakem heyetin kurulması gerektiği üzerinde
durduklarını belirterek, "Karşılıklı güvensizlikten kaynaklı ilk adımı
atacak ve üzerine düşen sorumluluğu yapacak bir akım ortaya çıkmış değil.
Demokrasi, demokratikleşme ve haklar asla hiçbir güvenlik gerekçesine kurban
edilmemeli. Barışın güvenliğin bir zemini olarak görülmeli. Bunu şiddetin
ortadan kaldırılması olarak görülmeli. Bu devleti küçültmez, devletin
vatandaşına karşı yasal sorumluluğudur. Çözüm sürecinde karşınızdaki
muhatabınıza güvenmekten çok kendinize güvenmeniz gerekiyor. Bir devlet kendine
güvenip demokrasinden korkmuyorsa üzerine düşen sorumluluğu yerine getiren bir
devlet olduğunda, Kürt silahlı hareketin çatışmada devam edeceğine inanmıyoruz"
diye konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder